2 Temmuz 1993 Sivas, Madımak…
5 Temmuz 1993 Erzincan, Başbağlar…
Unutma bu tarihleri ülkem! Kenan EVREN “Adaletli olsun diye, tarafsız olduğumuzu göstermek için bir sağdan bir soldan astık.” diye 80 darbesinde sarf ettiği ve kurşundan beter hasar oluşturduğu sözü var ya burada tam olarak yerli yerine oturuyor. Bir soldan yaktık, bir de sağdan… Bir Madımak’tan, bir Başbağlar’dan… Sivas’ı görüp Başbağlar’ı görmemek körlüktür, hakeza Başbağlar’ı görüp Sivas’ı görmemek de körlüktür. Bugün günlerden 2 Temmuz, yanıyoruz Sivas Madımak gibi.
Buymuş şuymuş geç bunları. Diri diri insan yakılıyorsa göz kırpılmadan “Durun bir dakika derim.” o zaman. “Siz ilahi hükmü bu dünyaya mı taşıdınız?” diye sorarım. “Kendi cennet ve cehenneminizi bu dünyada mı icra ediyorsunuz?” Bugün dünyanın herhangi bir yerinde canlı canlı yakılan insanları görünce et kokusunu burnumuzun ta içinde hissetmiyor muyuz? Canımız yanmıyor mu? Ruhumuz kül olmuyor mu?
Bugün 2 Temmuz… Günlerden Sivas Madımak…. Yüreğimiz yanıyor ki Sivas karasal iklimin en sert olduğu illerimizden biri… “Madımak Oteli” içindekilerle ateşe verildiği andan sonra Sivas’ın sıcaklığı hep 35 derecedir. Isın ey Türkiye, mutlu olan var mı? Ateşimiz var, yakacağımız daha çok insan var! Etrafta ne de çok Alevi var, Sünni var, Kürt var, Türk var! Birileri elinde çakmak ve benzinle yakacak can arıyor! Yetmedi mi daha; yakmadınız mı, vurmadınız mı? Düşmeyiz biz bu oyuna; el eleyiz, kol kola, yürek yüreğe… Bir yanımız Madımak, bir yanımız Başbağlar!
Utanç değil de nedir bu güzelim ülkemiz için! Neler yapmadık bu ülke için: Birimiz yaktık, birimiz yandık; birimiz avucumuzla su taşıdık bu ateşin sönmesi için, birimiz benzin taşıdık ateşin harlanması için. Halen de öyle değil midir? Hak etti diyenler var bir tarafta, diğer tarafta halen yanan insanlar var. Sahi siz yakanlardan mısınız, yananlardan mısınız?
35 insan… Otel 2 yıldızlıymış, bugün 35 yıldızlıdır. Var mı örneği dünyada? Bunu yazdım diye “Vatan haini mi oldum şimdi? Alevi mi, solcu mu, Sünni mi, sağcı mı oldum?” İnsanları ötekileştirmeden sevin, ötelemeden… Ötekileştirirsek daha çok yanacağız o zaman, daha çok vurulacağız. Bunları halen baskın olan bakış açısını değiştirmek adına söylüyorum. Türkiye’nin yüzleşmesi gereken ve kendisini sorgulaması gereken tarihleri vardır: 2 Temmuz ve 5 Temmuz bu tarihlerden ikisidir. Kabul edin ya da etmeyin.
2 Temmuz 1993’te her sene Sivas’ta gerçekleşen Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nde ateşe verilen ve 35 insanın hayatını kaybettiği otelin adıdır Madımak. Altında köz kebap salonu vardı. Biraz da insanın içinin yanması lazım, bazı şeyleri değiştirmek çok zor! 35 insan ateşe verilmiş sen altında köz kebap yapıyorsun ve hiçbir şey olmamış gibi yiyorsun. Bunu utanç olarak görüyorum. Lokanta oldu Madımak! Mideler nasıl da insanlığa aç! Müze olsun diyenler var, Madımak’a. Yanmış ve dumandan boğulmuş insanlar müzesi! Çiçekçi olsun diyenler var. “Hep yanık et kokusu gelmez mi o çiçeklerden?” diye sormadan edemiyorum. Kitapçı olsun diyenler var, otelin içinde yanan yazarların kitabı… “Metin ALTIOK’UN kitabı nerede?” diye sorsun biri, yanıt gelir hemen “Yandığı yerde!” Bence olduğu gibi kalmalıydı Madımak, yandığı gibi…
Japonlar Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının düştüğü yerleri ihataya almışlar ve öylece muhafaza ediyorlar. Anaokuluna başlayan her çocuğunu oraya götürürler ve tarihi bizatihi yaşatırlar. “Çalışmazsanız böyle olursunuz?” diye. Ortak bir bilinç oluşturmak adına bizlerde çocuklarımızı alıp “İşte Madımak, bizi böyle yakmasınlar bir daha. Bu yüzden sevin insanları!” dememiz için.
Temmuz’u bu yüzden sevmem. Önce Sivas hemen ardından Başbağlar… İçimizdeki yangınları okyanusu dökseler bile söndüremezler. “Ben yanmasam / Sen yanmasan / Biz yanmasak / Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.” diyor ya Nazım, yanmadan da karanlıkları aydınlığa çevirebiliriz!
Ekranda Sivas Madımak var. Bir anne hüngür hüngür ağlıyor televizyonda yanan oteli görünce ve haykırıyor gözüyaşlı bir şekilde “Yakıyorlar çocukları!” diye. Temmuzun kor kor yandığı yerdir Madımak. Altında kebapçı var! Az mı yandık, bir de kaybettiklerimizin acısının üzerine oturup kebap mı yiyelim? Bir bardak su mu içelim bunun üzerine. Alevi ya da değil 35 insanın yandığı bir yerin alevleri bütün ülkeyi sarmaz mı? Bütün canları yakmaz mı?
“Hiçbir şey eyleme geçen cehalet kadar korkutucu olamaz.“demişti bir oyununda. İçerdekilerin “kâfir” olduğunu düşünen kalabalık kontrolden çıkmıştı. Ne polis engelleyebiliyordu onları, ne de jandarma. Sonunda saat saat yaklaşan kıyamet kopuyor, otel alev alıyor. Kesif bir dumanın içinden 35 kişinin cansız bedeni çıkarılıyor.”Ben o otelin içinde değildim, ama otel benim içimdeydi.” demişti başka bir tarihte başka bir şekilde yakılan Ahmet KAYA.
– İnsanları yakmak doğru mudur? diye sormak istiyorum bir çocuk saflığıyla! Yok tahrik var, bilmem şu kişi var, şunu söylediler, bunu eylediler! Geçin bunları, insandan daha kutsal olan ne var ve yaşamaktan yaşatmaktan daha yüce olan ne? Yakmayalım da beseleyelim mi diyelim “Netekim Paşa” gibi. 12 Eylül sonrası haklarında idam kararı verilen kişilerin dosyalarını okumadan onaylarken “Paşam ne bu şiddet bu celal?”sorusuna verdiği cevaptır “Asmayalım da besleyelim” mi?
Uçayım turnam Sivas’ın üzerine. Tutuşayım turnam yanayım ben de! Belki de o zaman anlarız birbirimizi, kül olayım savrulayım filizlenecek kardeşlik tohumlarının üzerine. Belki de o zaman anlarız insanın yaşatılması gerektiğini….
Dün, Sivas Madımak… Kalmadı insanlarda acımak!
kaptan
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.