Fil Oskar, çantayı açıp boya kutusu ve resim kâğıdı çıkardı ve karısına: “Bak!” dedi. “Şimdi sana dünyada işlerin nasıl göründüğünü göstereceğim.” Sonra kâğıda iki yarım küre çizdi. “Bu yarım kürelerden biri. Her yerde sefalet diz boyu, kimse sağduyulu davranmıyor. Bütün hayvanlar bunun farkında… Sadece bir hayvan! Sefalet ve karışıklığı görmek istemiyor. Devekuşu tabii ki… O, kafasını kuma gömüyor. Bu da diğer yarım küre…” diye devam etti. “Yüzlerce yıldan bu yana insanlar sefalet içinde yaşıyor, sağduyu adeta unutulmuş. Bütün hayvanlar bunun farkında… Ancak bazı insanlar” dedi fil “ bundan ders çıkartmak istemiyor. Yönetiyorlar, konuşuyorlar ve toplantılar yapıyorlar.”
Erich Kastner’in Hayvanlar Toplantısı adlı küçük ama dünyalar kadar ehemmiyetli kitabından bir bölümün altını çizmiştim, onu paylaşmak istedim Çorum’da kalp rahatsızlığı gerekçesiyle götürüldüğü hastanede yaşamını yitiren 3 yaşındaki erkek çocuğun cinsel istismara uğradığı haberini duyunca.
Yerkürenin bizim tarafında tecavüzcüler çoğalmaya başladı. Elimize kalemi alıp onları tek tek işaretlememiz lazım. Toplum içine dahi çıkamayacak duruma sokmamız lazım. Tacizin ve istismarın çoğaldığı bir ülkede çocukların yaşam alanları daralıyor, anne babaları büyük bir korku ve güvensizlik sarıyor. Yok mu güzel ve temiz bir dünya? Ne oldu bu insanlara? Devekuşu mu olduk biz bu istismarlar karşısında? Başımızı kuma gömmeye devam ettiğimiz müddetçe bu ve benzeri melun vaka bütün şiddetiyle ve artarak devam edecektir. Alınması gereken tedbir verilmesi gereken en ağır ceza neyse hemen alınmalı ve verilmelidir. Bu mevzu artık teselli ve teskin edici sözlerle kamuoyunu ve insanların ortak aklını, vicdanını ikna edemez. Üç yaşındaki bir çocuğa istismarda bulunana ağzı salyalı, beyni kurtlu, kalbi küflü yaratık veya yaratıkların belki de bu masum sabilerin hatırı üzerine hâlâ dönmeye devam eden dünyada yaşamaya hakları yoktur. Çocuğun annesi ve sevgilisi ‘Nitelikli kasten adam öldürme ve ölümle neticelenen çocuğa karşı cinsel istismar’ suçlarından tutuklandı.
Bütün hayvanlar, yeryüzündeki her türlü pisliğin, rezilliğin ve iğrençliğin farkında! Yalnız devekuşu ve insan hariç! Daha kaç çocuğumuzun canı yanacak, hayatı çalınacak? Kaç anne babanın ömrü alt üst edilecek? Daha kaç istismarcıyı besleyeceğiz? Daha kaç anne evladını yiyen timsah olacak?
Hayvanlar Toplantısı’nda, hayvanlar dünyadaki bütün çocukları; kötülüklerden, çirkinliklerden, ölümlerden, istismarlardan, savaşlardan dolayı tedbir almayan ve bütün bu olumsuzlukları sonlandırmak istemeyen yöneticilerden kurtarmak için kaçırıyorlar. Bir sabah kalktığında insanlar, hiçbir çocuğun ortada olmadığını görüyorlar. Bu insanlığa verilmiş en büyük ders oluyor. Çünkü daha önce kaç kez çocukların huzuru ve güveni için uyarılmıştır dünya liderleri ama hiçbiri bunu ciddiye almamıştır ve savaşlar, ölümler devam etmiştir. Çocukları kaçıran hayvanlar tabi ki çocuklara o kadar iyi ve güzel davranıyorlar ki çocuklar mutlu ve güzel bir şekilde ve özellikle de güven içinde hayatlarına devam ediyorlar.
Şimdi ülkemizdeki bütün çocukları kaçırıp başka bir dünya mı kuralım onlara? Güven içinde yaşayacakları, huzur içinde büyüyecekleri… Onları koruyamıyoruz; anne baba olarak, toplumun herhangi bir ferdi olarak… Evinin önüne dahi çıkamıyor çocuklar. Bahçeye inemiyor, parka gidemiyor, bakkala uğrayamıyor. Birkaç kendini bilmez sapık yüzünden düştüğümüz hale bakın! Toplum içindeki o birkaç çürük malı ayırırsak ve onları etkisiz hale getirirsek daha sağlıklı bir toplum yaratma yolunda adım atmış oluruz. Bu ilk ve acil atılması gereken adımdır. Bir de bu işin yılları kapsayacak sonraki adımları olacaktır. Eğitimi ahlak üzerine şekillendirmemiz gerekecek. İnsanı öze alacak her türlü değeri ön plana çıkartmalıyız. Bu paradan da önemlidir, makamdan da… Gideceğimiz üniversiteden de önemlidir, yakamıza takacağımız pırpırdan da. Bu ülkenin ve insanının geleceği istismara uğruyor. Tek ses olmamız gerekiyor, tek yürek… Oysa aynı apartmanda oturuyoruz ama hepimiz yabancıyız birbirimize. Körüz sağırız ve laliz. Kendimizin görmediğini mobeselerin görmesini istiyoruz.
Çorum’da cereyan eden bu istismar canımızı yaktı diğerleri gibi. İşin içinde anne var bir de! Bu anneler nasıl müsaade ediyor bu tür iğrençliklere? Canavar mı deseydim… . Nasıl bir ruh halinde yaşıyor bu tecavüzcüler sokakta gezerken? Parkta otururken nasıl bir gözle bakıyor minnacık canlarımıza? Çarşıda pazarda hangi vücut diliyle hareket ediyorlar? Başımızı kuma mı gömelim devekuşu gibi. Hiçbir şeyi görmeyelim, duymayalım, konuşmayalım mı? Bu kanı beş para etmez yaratıklar kadar da mı cesur değiliz! Dünyayı bunların başına yıkmamız icap etmez mi? Onlara bu dünyayı dar etmemiz gerekmez mi? Niye çocuklarımıza dar olsun bu dünya? Onlara bunu reva görenleri darağacına göndermeyi niye vazife bilmeyiz? Tahammülü ve sabrı olan kaldı mı ki?
Fil Oskar, çantayı açıp boya kutusu ve resim kâğıdı çıkardı ve karısına: “Bak!” dedi. “Şimdi sana dünyada çocukların nerede ve nasıl iğrenç olaylara maruz kaldığını göstereceğim.” Sonra kâğıda iki yarım küre çizdi. “Bu yarım kürelerden biri ve bu işaretlediğim yer de Çorum!” dedi. Kırıldı kolumuz kanadımız. Ya canımız bu denli yanacak kadar bir kalp taşımasaydı ya da bu yanan kalbin ateşini söndürecek kadar cesur kararlar alıp uygulayabilseydik. Yakın artık bu dünyayı, yıkın! İdam da paklamaz, henüz 3 yaşındaydı. Kopsun kıyamet. Sözün bittiği yerdeyiz.
KAPTAN
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.