Bir insanı tanımak isterseniz makam verin ve uzakta durup onu seyredin. Oturuşu kalkışı değişmişse gönül makamınızdan düşün onu. Kimseye hayrı yoktur onun, kendisine bile. Yazık ki kendisi bunun farkında bile değildir. Ta ki o makamdan düşünceye ve sahteliklerden kurulu etrafının aslında camdan oluştuğunu ve ufacık bir taşla tuzbuz olduğunu idrak edinceye kadar ama iş işten geçmiştir. O, âli(!) makamdan ayrıldığında hakikatin buz gibi soğuk ama bir o kadar da hikmetli yüzüyle karşılaşınca etrafında hiç kimsenin kalmadığını görecek ve yaptığı yanlışların ceremesini çekecektir.
Bir insanı tanımak isterseniz zor zamanlarınızda yanınızda olup olmadığına bakın. Siz, gözyaşı döktüğünüzde o çalgı çengiyle uğraşıyorsa telefon rehberinizden silini adını onun. Bir daha karşılaştığınızda sadece bir yabancıymış gibi selam verip geçin. Sizin kışınızda o da üşümüyorsa onun yazında sizin ısınmanızın bir manası yoktur. Sizin sofranızdaki kuru ekmeğe o da razı gelmiyorsa onun açık büfe sofrasında yemek seçmenizin de bir kıymeti harbiyesi yoktur.
Bir insanı tanımak isterseniz yaranızı gösterin. Yaranıza merhem olmuyorsa ve daha kabuk tutmamış yaranızı deşmeye çalışıyorsa ondan katiyen bir dost olmaz. Tez elden uzak durun ondan ve bir daha asla emin olmadığınız kimseye yaranızı göstermeyin. Sizi en çok yaralı olduğunuz yerden vururlar ve kanatırlar. Şifa olmaya çabalamayan yaranızın iyileşmesini istemeyendir. Sizin refahta olmanız onun aklen ve kalben azapta olması demektir.
Bir insanı tanımak isterseniz arkanızı dönün ona ve bekleyin bir süre. Sizi arkanızdan vuruyor, kuyunuzu kazıyor ve dedikodunuzu yapıyorsa tekmeyi basın ona. Yüzünüzü döndüğünüzde; size gülen, sizi alkışlayan ve öven ama ardınızda her türlü çirkinliği sahneleyenden altın da olsa kaçın. En çok da budur insanı yıkan… Dost görünümlü düşmanlar… Sıcacık gülümsemelerinin altında kahredici tufanları var size karşı. Kusmaları var içlerinde öğürüp topladıkları. En münasip ve sizin müsait olmadığınız anda kusacak olan…
Bir insanı tanımak isterseniz size atılan iftiralarda onun tavrına bakın. Siz, onun size inanıp inanmamasını test edin. Her ne olursa olsun hakkınızda eğer dostsa sizin dediğinize imza atması lazımdır. Eğer inanmıyorsa ve ikna olmuyorsa o sizin doğrularınızdan çok başkalarının yalanlarının şemsiyesi altında durmayı tercih ediyor demektir. Sizin güneşiniz onun karanlık dünyasını aydınlatamaz asla. Aranızdaki mesafeyi mümkün mertebe açın onunla.
Bir insanı tanımak isterseniz ona iyilik yapın. Zaten ister istemez sizden uzak duracak ve sizi yerecektir her ortamda. Kalkıp da sizi sevdiğini söylerse topluluk ortasında sakın yumuşamayın ve onun sözlerinin sahte sıcaklığıyla avunmayın. Zahirde aşırı şekilde öven -emin olun- tenhada da aynı derecede yerecektir sizi. Sadece şunu deyin ona: Niye ben sana nasıl bir iyilikte bulundum?
Bir insanı tanımak isterseniz sizinle ilgili yorumlarına bakın. Hep eleştirel, olumsuz ve kasıtlı yorumlarda bulunuyorsa, sizi kıskanıp ortaya koyduğunuz ürünleri ucuzlatmaya çalışıyorsa onun samimiyetinden olabildiğince şüphe duyun. Ve diyaloğunuzu ivedilikle bitirin.
Bir insanı tanımak isterseniz onu çok sevin. Yanınızda kalırsa sizin can parçanızdır kalmazsa cam parçasıdır.
Bir insanı tanımak isterseniz ona yardım edin. Size ihtiyacı kalmadığında sizinle olan muhabbeti kesiyorsa ondan bir post çıkmaz.
Bir insanı tanımak isterseniz ona borç verin. Vakti geldiğinde borcunu veriyorsa sorun yoktur ama borcu yokmuş gibi davranıyorsa ve bu konuda size bir şey demiyorsa onu da kayıp dostlar mezarlığına defnedin.
Bir insanı tanımak isterseniz siz en iyisi en ona bir kötülükte bulunun. Baş tacı edilirsiniz.