Serçeler ağladıkları zaman ölürler. Bir yandan leş yiyici İsrail ve güruhu, diğer yandan serçe misali ağlamaktan,direnmekten ve yalnız kalmaktan bitap düşmüş Filistin… Leşçilerin önüne salınan serçedir Filistin. Mazlumdur bu dünyada ve öz yurdunda da ne yazık ki mahkûmdur. Dünyanın en büyük açık cezaevinde tutuklu olarak yaşıyor Filistinliler yani evlerinde, öz topraklarında. Filistinliler ağlıyor ve ölüyor.
Ey akvamı beşer! Hiç mi vicdanınız yok! Şefkatiniz kendinizden olana mı bir tek? Mermiye karşı taş, uçağa karşı sapan, tanka karşı yumruk… Midem bulanıyor sizin çağdaşlığınızdan her tarafınız kusmuk… Bakın uçakların bombalarıyla çocuklar öldürülüyor Filistin’de. Onların bildikleri ve gördükleri sadece kağıtann uçak, yaşadıklarıysa ne yazık ki çelikten uçaklarla atılan tonlarca bomba başlarına…
“Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur.” diyor Cemil Meriç. “Orda bir çocuk ölür sabaha karşı sessiz./ Burda ben.” diyor şair. Çocukların öldüğü ve öldürüldüğü hangi dava haklıdır ki yeryüzünde? Niye susuyorsunuz, neden görmüyorsunuz? Nasıl böyle sağır kalabiliyorsunuz? Farkınız var mı zulüm yapandan? Susarak o zulme taraf olmuyor musunuz? Başınızı kuma gömerek vicdanınızı mı rahatlatıyorsunuz? Akıl teraziniz bu kadar hafif sıklet mi?
Zafer inananlarındır, zerre miskal şüphe yoktur bundan. İsrail kazandığını zannediyor oysa kaybediyor. Filistin’in kaybettiği düşünülüyor oysa Filistin kazanıyor. Ebabiller havalansa kimi taşlar acaba bugün? İsrail’i mi yoksa 1,5 milyar Müslüman’ı mı? İnsan değil misiniz? Mazlumu tutmuyor musunuz? Yüreği sağlam, inancı tam olandan yana mısınız yoksa küçücük bir çocuktan dahi korkan ve zulmün en kralını yapandan yana mısınız? Susarak ölüyorsunuz aslında; yok oluyorsunuz, azalıyorsunuz ve küçülüyorsunuz. İnsanlık yol ayrımında bugün! Ya iyiden, güzelden, doğrudan ve haktan yana bir tavır koyacak ya da kötüden, çirkinden, yanlıştan ve haksızdan yana olacaktır. Lamı cimi yok bunun, ortası da!
Siz vurdukça daha çoğalacak Filistinliler. İçlerinde büyüyecek öfkeleri. Vakti geldi mi çökecek üzerinize bir çığ gibi. Yaptığınız kötülüklerin, katliamların karşılıksız kalacağını sanmayın. Susa susa büyüyen ve sizi sağır edecek çığlıklar vardır. Kırıla kırıla sağlamlaşan yürekler vardır. Yıkıla yıkıla temeli sağlam atılan bünyeler vardır.
Yeri geldi mi size isabet edecek attığınız her mermi. Döktüğünüz her damla kan vakti geldi sizi boğacak. Bir’ler on’lara, on’lar yüz’lere, yüz’ler bin’lere ve bin’ler de milyon’lara katılıyor Filistin’de.
Vurabilirseniz vurun hepsini. Siz öldürdükçe onlar çoğalacak ve sizi kendi kuyunuzda boğacaktır.
Şahit olacaksınız. Yer ve gök arasında karşılıksız kalmayacak bir masumun toprağa dökülen kanı. İçine akıttığı gözyaşı sizin zehriniz olacak.
İsrail kendi içinde bir Filistin’e gebedir ve bu doğum gerçekleştiğinde İsrail diye bir topluluk kalmayacaktır. Farkında değiller, idrakten yoksunlar. Nice zalim heba olup gitti. Kimi tanrı yerine koydu kendisini, kimi peygamber saydı. Birine sivrisinek musallat oldu, birine Kızıldeniz mezar oldu. Ahirde hepsi de belasını buldu. Yusuf olana zindanlar cennetin eşiğidir. Yakup olana kulübeler hüzünden ziyade muştunun evvelidir. Evren hiçbir kötülüğü karşılıksız bırakmaz. İbrahime ateş gül bahçesi değil midir?
“Filistin’iz hepimiz.” diyebilmeliydik bugün. Bir’iz diyebilmeliydik. Diyemedik ama! Dün de diyemedik, bugün de diyemiyoruz, yarın da diyemeyeceğiz. Nasıl da bölünmüşüz; bölüne bölüne ezik ve silik olmuşuz. Zalime alkış tutar hale gelmişiz.
Rabbim şahitsin bugünkü zulme ve zulüm karşısında susana… Düşmana yoktur sözüm, özümedir. Mahşere kalmasın bunların cezası. Kardeşi katledilirken seyredene, kutsalı zapt edilirken susana, dur bakalım daha ne olacak diyene haddini bildir ya rabbim.
Gürhan Gürses