“Yaralıyım sevgili! Duydun mu beni? Pansuman edecek el senin elindir, şifa olacak…” Aşk pazarında, ayrılık tezgahında geçmeyen var mı bu dünyada? Bir tütün gibi sigara kağıdına sarılıp yanmayan, hüzne duçar olup gözyaşı dökmeyen… Bir tespih gibi dertleri sabır deyip çekmeyen, gökteki yıldız sayısınca gözyaşı dökmeyen…
“Yaralıyım.” diye göğsümü gere gere haykırıyorum sana. Vermiş olduğun hüzünden dolayı gururluyum, çektirmiş olduğun çilelerden dolayı müftehirim. Senden gelecek olan bela dahi olsa talibim, sensiz mağlup görünsem de esasen galibim. Geceyi hastaya, gamı sevdiğinden ayrı düşene, hüznüyse açık ara bana sor bana! Gözlerim hüznün kapısı, sözlerim hüznün lügati, yüreğimse hüznün kovanıdır. Kaoslardayım, enkazlardayım, molozlardayım. Sensizlikte ikamet ediyorum ama yüreğim sensizliği kaldıracak denli güçlü değil! Sensizlik bana göre hiç değil! Ne de çok sensiz kaldım? Gücüm kalmadı, takatim kesildi dayanmaya. 24 saat yanmaya devam ediyorum ve ne de çok ayrılığının zehriyle kıvrandım durdum.
Aklımda yine sen var; milyon kere, milyar kere… Duy istedim feryadımı. Kendi iç acılarımın tellalı olmak istedim, cadde cadde dolaşıp faş eylemek istedim acılarımı. Birileri acısın diye değil, senin için bu halde olduğumu bilsin diye herkes.
Bülbülün figanına sebep ilkbaharmış, benim feryadıma da sebep sensin. Niçin yaralandığımı bil. Sensizlikten nasıl yararlandığımı; nasıl karardığımı içten içe, nasıl yandığımı … Geceler boyu yalvardım Allah’a sana kavuşmak, seni bulmak ve sende sonsuza kadar kalmak adına! Sen hiç yoktun ama az değil, biraz da değil, hiç yoktun.
Ve ayrılığınla bu kadar nettin bana.
Bilmem ki bunlara yaşayacak kadar ne ettim sana?
Hangi bedduanın muhatabı oldum, hangi kem gözün hedefine oturdum, hangi lanet okuyan dilin isabetgahı oldum? Kalbim ok batığı, içim aşk yanığı ve ömrüm sen yazığı, aşksa bu yaşamın en büyük ucu yanık kazığı…
Daha çekilmedik ne var yeryüzünde? Yükleyin kalanı da Allah rızası için beni onsuz bir yüke hamal etmeyin. Vurun hüznü de sırtıma.
Yüreğimin bir an bile olsun dinmeyen ateşi, ömrümün alnıma işlenen en güzeli nakışı! Duyuyor musun beni? Anlıyor musun ve en önemlisi hissediyor musun?
Ağlayan bir göz varsa söze gerek yoktur diye düşünürüm. Kalp hokkasında çıkan mürekkep öylesine tesir eder ki can yaprağına en kral ressamlar dahi bunu resmetse eksik kalır.
En değme şairler dahi bunu mevzu bahis etseler kısır kalır ve en usta sanatçılar dahi bunu besteleseler yavan kalır. Bir damla gözyaşı kalbe değen lavdır, kalbe düşen çığdır, aklı kurcalayan devasa sırdır.
Gel de kır kalbimi ey zalim, yaralıyım! Merhem ol yürek yarama, gözyaşıma mendil, çatlamış dudağıma su… Ol da ne olursan ol; istersen yarama iltihap, canıma eziyet, kanıma zehrol. Bundan daha tacizkâr ne var, yüreğimi fethetmeye tavizkâr ne olsun daha? Cefakârım, cilvekârım, heveskârım. Gel de iyileşsin yaram, beyaza dönsün karam. Yoksa, yoksa sensiz cümle âlem bana hep haram.