KALEMLİK DERGİSİ, SAYI 13, HAZİRAN 2021, CAHİT ZARİFOĞLU ÖZEL SAYISI
Rahmetle anıyorum Türk şiirinin en zarif şairini. Bu dünyada zarif mi zarif bir adam
geçip gitmiş. Geride bıraktığı sözlerle kalplere demir atmış. Yedi Güzel Adam’ın bir güzeli de
Cahit Zarifoğlu’dur.
“Gökyüzüne bakmayanların kalbi daha çabuk kirlenir.” diyen şairdir o. Güzel
bakabilmek için mutlaka, mutlak güzeli kalbimize ve onun penceresi olarak da gözlerimize
yerleştirmemiz gerekir bir tablo gibi.
“Tek güvencemiz Allah’tır. Başka hiçbir güvencemiz yoktur.” diyen bir şair, yazar,
kalp adamı, ehli zarafet… Kalıbının adamı desem münasip olur. Kalemin adamı, kelamın ta
kendisi… “Kelâmın kibarı kibarın kelâmı” der ya eskiler, işte kelâmın kibarı da
Zarifoğlu’nun kelâmıdır.
Abdurrahman Cahit ZARİFOĞLU… 7 Haziran 1987… Acz içindedir isim ve soy
isminin baş harflerinden anlaşılacağı üzere. Zarif şairin ölümünün üzerinden 34 yıl geçmiş.
Bankaları sevmezmiş hiç, aşksızlıktan türemiştir bankalar ona göre. Vapura binmezmiş
rahatsızlığı olduğu için, Avrupa’yı gezmiştir otostop yaparak.
“Seçkin bir kimse değilim
ismimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim.” diyerek kendi benliğini yok sayan ve ilahi olanın bendesi
olduğunu beyan eden zarif şair bu dünyada hoş ve ince bir seda bıraktı.
“Ne çok acı var.” derdi. Değil mi ki en çok da yazan insan hisseder bu acıyı. Aşkla
hisseder, çileyle, mısrayla… Bugünü görse şair “Acı hâlâ daha çok var.” derdi.
Şiirlerini okusanız, dizelerinin üzerinde durup düşünseniz, Türkçenin en zarif
şairlerinden biri olduğunu hemen anlayacaksınız Zarifoğlu’nun. Kırmadan hiçbir şeyi,
incitmeden hiçbir kimseyi, okşayarak ruhunuzu, içinizde tatlı esişler yaratan bir yel gibi sizi
baştan başa saracaktır onun şiirleri.
“Ah şu yalnızlık kemik gibi
Ne yana dönsem batar” var mı yalnızlığı bundan daha tesirli ve içinize batar gibi
ifade edebilen? Kolay görünüyor ama yazması çok zor, bir sehli mümteni… Çağdaş Yunus
desem…
“Değil mi ki kavuşmalarımız kör topal
Ayrılıklarımız koşar adım.” Şapka çıkarmamak elde değil bu dizelere. Kavuşmaların
zor, ayrılıkların kolay olduğu, ilkbaharın başını alıp gittiği sonbaharın gelip taht kurduğu ve
hüznün baş tacı, sevincin derdest edildiği bir vakitte şair olmak da kolay olmasa gerek. Ve
KALEMLİK EDEBİYAT DERGİSİ – SAYI: 13 YIL: 2 HAZİRAN 2021
39
yüreğinde sancısını hissettiği her şeyin söze döküldüğü ve şairin çerçevesinde berceste olduğu
bir kalpte incelmek de elbet normaldir.
“Kırlarda çiçekler bensiz açacak.” diye yazmıştı bir dizesinde. Ölüm her insanın
tadacağı bir içecektir ve vakti geldi mi şaşmaz bir şekilde herkese ikram edilecektir. Kırda
çiçekler, gökte kuşlar, kalabalıkta yalnızlar şairsiz kalacaktır. Şairin yokluğu yaratılmış her
şeyi kuşatacak ve yorgan gibi soğuk mu soğuk bir şekilde saracaktır.
“Bir şehir kadar kalabalıktır bazılarının yalnızlığı.” aslında bu şairin yalnızlığıdır.
En ağır yalnızlıktır bu, en beter, en tahripkâr…
Zarif şairi bir kez daha rahmetle anıyoruz. Yüreğimizin bam teline dokunan ve bizleri
bazen bir dizeyle dahi farklı hülyalara götüren, iç sesini yüksek tonda nakşeden ve aşk üzre
kalemini raks ettiren şair:
“Öyle tütüyorsun ki gözümde,
Hamdolsun hasret çekiyorum.” dizeleriyle dahi ne kadar kalbi olduğunu ispat ediyor
ve bu dünyanın yalan olduğunu bu yüzden de hiç kimseyi kırmamayı, herkesi sevmeyi, gülüp
eğlenmeyi, iyi ve güzel olanı ihmal etmemeyi, umudu ve bu umudun saklı olduğu çocukları
onore etmeyi bilen deryadil bir üstat.
“Gülerek karşılayın,
Gülle karşılayın eşlerinizi.
Çocukları sevin.
Dünya ölümlü dünyadır.” dizeleriyle net bir şekilde ifade etmiştir. Umuda, iyiye,
güzele, zarife ve şaire dair her şey bu ülkenin insanına yakışır ve yaraşır. Bizler zarafeti
yitirdik bugün, inceliği kapı dışarı ettik, sevgiyi katlettik, anlayışı reddettik, hoşgörüye hoşt
dedik, birbirimize yanmayı ve kadına saygıyı ihmal ettik. Aşkla hemhal olan ve bunu
şiirlerinde ifade eden şair; kalpteki soğuklukların toplumu etkileyeceğini, insanları
uzaklaştıracağını ve aşkı sileceğini ima ediyor.
“Eskiden sadece kışlar soğuktu
Şimdi ise, insanlar soğuk,
Yürekler soğuk” Kalplerin şiir okuyarak ısınacağını, inceleceğini ve keskinleşeceğini
bilmemiz gerekir. Bu yüzden yaşayan ya da rahmete kavuşmuş olan her şair toplumun ortak
hafızasına birer kanaviçe gibi kendi nakşını atmıştır. Onların okunan ve dillere dolanan her
dizesi de bu zarafetin oluşmasına temel olacaktır. Şiirler artık yetim değildir, okuyan herkes
bu şiirleri ve şairlerini sonsuza değin yaşatacaktır.