Gözleri dünyaya bedeldi. “Onun gözlerini görmeyen yaşadım demesin.” diyordum her konuşmamda.
Ben onun gözlerine vuruldum ve bir balık gibi takıldım onun çengelli iğnesine. Ona av oldum.
Nerede bir bahis geçse ondan yana, kalbim göğsümden sökülecek gibi atmaya başlardı. Tutamazdım kendimi, tutmak istemezdim de!
“Gözlerinin güzelliğine o denli müptelayım ki!” dedim bir gün ona. O da dönüp: “Eeeee!” dedi. “Sıra gelmedi diğer yanlarını sevmeye.” diye tamamladım. “Sen benim gözlerime bu denli müptelasın tamam kabul ediyor ve saygı gösteriyorum sana ama sen de şunu çok iyi bil ve kabul et: Ben de senin sözlerinin hastasıyım.”
“Senin gözlerin ve benim sözlerim.” dedim ona.
“Senin sözlerin ve benim gözlerim.” dedi.
Bir yerden başlamalı sevmeye insan… Bu sevdiğinin kaşı da olabilir, gözü de… Özü de olabilir, sözü de…
“Bir baksana bana!” dedim o da “Bir yaksana!” diye anladı. Bir baktı, yüreğimi de orta yerinden yaktı. Dumanlar çıktı canımdan, yanık kokusu yayıldı etrafa dalga dalga. Kalp yanığı oldum; kül kül, duman duman… Çekti gözlerini bir kılıcı çeker gibi üzerimden. Bulutlar da güneşin önünde çekildi sanki. “İstemem başka bir gözü.” dedim. Yoktu mecalim söylemeye başka şey. Gözlerinin içi gülüyordu bana baktığında. Canımı yaktığında da gülüyordu bilmeden, aklımı başımdan aldığında da. “Bir göz bu kadar mı tesirli olur?” diye sorabilirsiniz. Siz onun gözlerini görmediniz ve o cehennemde yanmadınız ki!
“Gülüşünden bir tutam verebilir misin?” dedim o fettan bakışlarıyla avuç dolusu güldü. “Tebessümünden bana bir dirhem sunabilir misiniz?” dedim. O alıcı kuş bakışıyla onlarca kez tebessüm etti.
“Sen gülünce çiçekler açıyor buramda.” dedim kalbimi göstererek. Şuh mu şuh bir kahkaha attı bana ve şunu söyledi: “Al sana çiçek ormanı.”
KAPTAN