Sizin Noel Baba’nız varsa bizim de Zeynel Abidin’imiz, İbrahim Ethem’imiz, Hoca Ahmet Yesevi’miz var.
Noel Baba’yı bilirsiniz de Zeynel Abidin Hazretleri’ni bilmez, Yunus’u anlamaz, Mevlana’yı okumazsınız çünkü Batı’dan neşet eden her şeyi kayıtsız şartsız kabul edersiniz de Doğu’dan çıkan hiçbir şeyi kabul etmezsiniz. Batı’nın zehri şeker şerbet, Doğu’nun şekeri zehir zıkkım, onların çam ağaçları ışıl ışıl bizim mahyalar sersefil, onların kutsalları başüstünde bizim kutsallar ayak altında…
Allah’a çok şükür uyuyoruz hem de mışıl mışıl. Bizi öpüyorlar her bir coğrafyamızdan hem de güzel güzel.
Noel Baba’ya hayran olanlar Zeynel Abidin Hazretleri’ne kurban olsun. Kimse bilmez çünkü bizi biz edene düşman edildik; unuttuk değerlerimizi, başkasının kahramanlarını kahramanımız, büyüklerini büyüklerimiz belledik. Onların hayali Noel Babası varsa ve gökyüzünde geyik arabalarıyla uçup bacalardan hediyeler bırakıyorsa bizim de sahici Zeynel Abidin Hazretimiz var; geceleri yiyecek çuvallarını sırtına atıp fakir fukaranın kapısına bırakan, Hazreti Ömerlerimiz var halife olduktan sonra geceleri Medine sokaklarında aç bir insan var mı diye dolaşan.
Zeynel Abidin Hazretleri, Kerbela fecaatinde sağ kurtulan tek erkekti. Hazreti Hüseyin’in oğlu ve soyunun tek devam ettiricisi. Cömertliğin sözlük anlamı ve cömertlik onun en belirgin vasfı.
Yetmiş yıllık hayatı sürgünlerde geçti. Sorun gençlere “Zeynel Abidin kim?” diye. Cep telefonlarının markasından kullanım özelliklerine kadar sizlere ansiklopedik bilgi verirler ama Zeynel Abidin Hazretleri’nin adını dahi bilmezler. Noel Baba’yı bilirler de Veysel Karani’yi bilmezler. Sevgililerini sayıp övünürler de beşeri aşktan ilahi aşka geçişi idrak edemezler. Dilimizde Kâbe var ama aklımız Eyfel’ de.
Noel Baba, ren geyikleriyle uçup yılbaşı paketlerini bacadan içeri atar ve bizler de bunu yutarız öyle mi? Ellerin ne de güzel masalları var inandığımız. Noel Baba’nın torunları da bomba atıyor bugün! Ren geyiklerinin yerini savaş uçakları almış, Noel Baba kılık değiştirmiş pilot üniforması giymiş. Meğer ölenler hep Müslüman’mış! Hani diyorum Noel Baba, direksiyonu yılda bir kerecik de olsa Afrika’ya kırsa ya, Suriye’ye ya da abluka altındaki Gazze’ye. Bir çocuğun düğüm düğüm olmuş boğazına bir yudum su, açlıktan iki büklüm olmuş midesine bir parça ekmek olsa ya! Yükü mü azalır, yakıtı mı biter?
Zeynel Abidin Hazretleri’nin torunları Noel Baba’nın torunlarından beter halde bugün! Sizin doğrunuz size, bizim doğrumuz bizedir; elifi elifine bu böyledir. Sağa sola kıvırmanın bir manası da ehemmiyeti de yok.
Batı elbet kendi içinde bir Doğu’ya gebedir; bu er geç gerçekleşecektir. Sancısı çok, süresi uzun bir doğumdur bu. Düşünsenize her yıl Zeynel Abidin Hazretleri’nin yardımları tekrar ediliyor Batı ülkelerinde. Herkes, bir geceliğine, sembolik de olsa, sırtında çuvalıyla fakirlere yiyecek götürüp dağıtıyor. Şehrin valisi, belediye başkanı, emniyet müdürü… Bunu Batılı olan yapar mı? Yapmasına yapar ama bunu Zeynel Abidin adıyla değil kendi adıyla yapar.
Bizim derdimiz var ve bu derdin bizlere verilmiş bir nimet olduğunun bilinci içinde şükür halindeyiz. İtirazımız da yok isyanımız da! Kabulümüzdür bize gelen her şey; hastalık da şifa da, fakirlik de zenginlik de! Nisyan ile malûl değiliz bizi biz eden herkese ve her şeye.
Onların ak sakallı Noel ve Şirin Baba’sı varsa bizim de ak sakallı Nasrettin Hoca’mız var. Yetmediyse Dede Korkut’umuz, bir daha yetmediyse Hoca Ahmet Yesevi’miz, daha da yetmediyse Derviş Yunus’umuz, hiç yetmediyse de gönül dünyasının serdarı Mevlana’mız, herkesin derin uykuya daldığı gecelerde fakirlerin evlerini gezen ve onların kapılarına çuvalla yiyecek bırakan Zeynel Abidin’imiz, Belh sultanıyken tahtı terk eden İbrahim Ethem’imiz var. Var da var ama bugün bize sadece Noel Baba var ve o da kırk yıllık yâr sanki. Olmadı yâr (!)
Revaçta olan Noel Baba; muteber olan, iltifat gören, allanıp pullanan ve cilalanıp satılan… Oysa itilen kakılan bize ait olan; alaşağı edilen, görmezden gelinen ve unutulan…
Zeynel Abidin Hazretleri, peygamber torunudur. Evine bir şey gelmesin, eline bir şey geçmesin hemen alıp fakirlere verirdi. Ganimetten mi pay geldi mi alıp verirdi ihtiyacı olana. Onlarca yıl, geceleri fakirlerin kapısına yiyecek bıraktı. Bu yiyecek torbalarının hepsinin üzerine de “Helaldir.” yazılı not iliştirecek kadar zarif düşünceliydi. Bu süre zarfında bu gıdaların nereden geldiğini bilmeyen ihtiyaç sahipleri, gerçeği ancak Zeynel Abidin Hazretleri öldüğünde anladı çünkü yardımlar da kesilmişti. Gassal yıkarken onun aziz vücudunu, sırtındaki büyük nasrı görür ve Ehlibeyt’ten birisine: “Buna sebep ne?” diye sorar. Aldığı cevap bugün bizleri dahi duygulandırıp ağlatacak denli tesirlidir: “Zeynel Abidin Hazretleri’nin sırtı, geceleri fakirlerin kapısına yük taşıya taşıya bu hale geldi.”
Neredesiniz Ey Ehlibeyt sevdalıları? Neredesiniz Ey Peygamber sevdalıları? Hepimiz birer Zeynel Abidin’iz, asla Noel Baba değiliz. Son nefesine kadar ibadetini yerine getiren ve hayatının tamamını mazlum olarak sürdüren Zeynel Abidin Hazretleri, Ehlibeyt’in mirasçısıydı, on iki imamın dördüncüsü, Hazreti Ali’nin özü, fakirlerin gözüydü.
Noel Baba nerede, Zeynel Abidin Hazretleri nerede? Biri ambalajı çok iyi ama içi boş, diğeri ambalajı yok ama içi dopdolu…