Ne Afrika’da arayın dünyanın  en vahşisini, ne de Amazon’da; ne okyanusun derinliklerinde arayın, ne de uçsuz bucaksız Büyük Sahra’da; ne kutuplarda arayın, ne de steplerde; ne yılana kızın vahşi diye, ne de timsaha; ne aslana tavır koyun, ne de kaplana; ne kartala küsün, ne de doğana.

Dünyanın en tehlikeli canlısıydı. İki ayaklıydı aksine, pençeleri yoktu bilinen, dişleri iri değildi düşünülen, salyalı da değildi o kadar ama çok tehlikeli bir zekası vardı. Atom yahut nükleer bomba yapıp dünyayı cehenneme çevirecek kadar tehlikeli, eli silahlı, aklı bombalı, kalbi mayınlıydı.Yer yer şefkat ve vicdan belirse de kalbi tamamen zulüm, fesat ve fecaat ile doluydu. Dişlerinde sarımtırak bir gülümseme vardı, gözlerinde eleğimsağma bir gülüş. Çok tehlikeliydi çok! Fikirleri çok tehlikeliydi, hisleri, dostluğu, arkadaşlığı, varlığı.

Bu tehlikeli canlının hemcinslerinden biri duvara çiş etti diye ertesi gün duvara şu yazıldı: “Buraya çiş eden hayvandır.” Oysa hayvanın aklı yoktu ama bunun vardı. Ona hayvan demek -inanın-  hayvana hakaretti.

Başka biri çimlere bastı, ertesi gün bir levha dikildi çimlerin üstüne: “Çimlere basmayınız.” diye. Her şeyi gözüne sokmak lazımdı böylesine hatırlatma tabelalarıyla.

Kurallara uyduğu falan yoktu, kuralsızlık kuralıydı. Dadaist bir tavır içinde sürünüp gidiyordu.

Bir diğeri, engelliler için yapılmış olan kaldırımı işgal etti aracıyla. Kaldırım park için mi diye soracak olursanız tabii ki de ” Hayır.” diyeceğim.

Başka biri, yeni dikilmiş fidanı çekip aldı kökünden. ” Olacak iş değil bu.” dediğinizi duyar gibiyim.

Biri sokak lambasına taş attı. Normalleşme belirtisi bu artık çünkü kanıksadı artık toplum bunu.
Biri şebeke suyuyla arabasını yıkadı. Hep çay suyu olarak kullanılacak değil ya arabada yıkanır kaçak bir şekilde.

Biri rengini sorguladı diğerinin. “Irkçılık değil mi bu?” Yüzde yüz haklısın böyle düşünmekle.

Başka biri diğerinin inancını eleştirdi. “Hoşgörü kaldı mı ki inancına insanın?”

Ve biri kalkıp ülkeyi bölmeye çalıştı. ” Vatan en çok da beslediği yılanlarca sokuldu.”

Biri kalkıp arabaları yaktı.  Bir ağaçtan milyonlarca kibrit üretiliyor gel gör ki bir kibrit de bir ormanı kül ediyor.

Biri ambulansa ateş açtı. ” Can sadece kendisinde var başkasınınki can değil!”

Biri kalktı kendini patlattı kalabalığın içinde. “Canlı bomba olmak için nasıl bir eğitim alıyorlar ki kendilerini imha ediyorlar?”

Biri kalktı küfretti. “Dilin süsü oldu küfür bugün bütün dudaklarda.” Etmeyen var mı?

Biri kalkıp tecavüz etti her şeye. ” Tatmin edilmemiş bir beyni kafatasının içinde sakladığı için mütecaviz olması ve belden aşağı düşünmesi sıradan geliyor artık bu zamanda.”

Çok tehlikeliydi çok. Eşi benzeri yoktu yok. Dünya onlar için bir av sahnesiydi. Kendisi aslan, gerisi ceylandı; kendisi ateş, gerisi saman çöpüydü; kendisi iğne, gerisi balondu.  Dünyanın en vahşisiydi.

Siz sırtlanın gülüşünü sorgulamayın, timsahın gözyaşını mevzu etmeyin, çıyana hor bakmayın, yılana kızmayın. Köpeğe taş atmayın, kediye nankör demeyin, baykuşa uğursuz diye bakmayın. Onlar sadece savunmada karakterlerini gösterir, durup dururken kimseye karışmazlar. Ama bu gelip size bulaşır “Yan baktın.” diye; ” Niye güldün?” diye de celallenir. Yani bir bela gibi gelip sizi bulur. “Git Allah’ından bul” dersiniz ama gitmez. Yapışkandır sümüklü böcek gibi, saldırgandır kuduz köpek gibi, sinsidir akrep gibi.

Söz verir tutmaz, yüzünüze bakar sizi över arkanızda ise size söver. Kuyu kazmada mahir, hile yapmada üstattır. Toplum halinde yaşayanı da var bireysel takılanı da. Psikopat olanı da çok sakin olanı da. Beyazı da var siyahı da. Serti de var yumuşağı da. Başka hiçbir canlıya benzemez ki bunu da istemez.

Makama kurulduğu vakit bütün büyük dağları ben yarattım edasıyla hareket eder. Sarhoş olduğunda içinde saklı kalmış ne varsa kusmuk kusmuk döker. Ağzı küfür doludur, fırsatını buldu mu sayıp döker en yakın arkadaşına dahi. Menfaati oldu mu ondan kralı yoktur yalaka davranmakta. Maskeleri hazırdır her kılıkta

Yere tükürür, çöp atar sokağa. Yıkar her şeyi, kırıp döker. Ne varsa olumsuz yapar. Yaban ve yavandır. Eğitimle daha tehlikeli hale geldi. Bencilliği çok, şefkati hiç yok.

Caddede dolanır durur; kaldırımda, sokakta çarşıda, pazarda uluorta. Kafası sanki saksıda.

Kuşlara taş atar, kedileri kovalar, köpeklere . Hemcinsine sulanır, karşı cinse saldırır.

Dünyanın en vahşisi belgesellerde izledikleriniz değildir. Dağda gördükleriniz, yabanda denk geldikleriniz hiç değildir. Onlar toplumun içinde yüz yüze olduğunuz, göz göze geldiğinizdir.

“İnsan” denen bu canavarı tanıdınız değil mi? Haber bültenlerinde ne yaptıkları ortada, gazete sayfalarında. Çarşıda, pazarda müşahede ediyorsunuzdur mutlaka.

Rabbim karşınıza eşrefi mahlukatı çıkarsın, esfelei safilini değil! Duam budur insanlığa.

Önceki İçerikYAŞASIN İNSANLIK
Sonraki İçerikSAÇLARINA ÇİÇEK TAKAN İNSANLAR
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.