Değil mi ki mutluluğumuz yarım,
Hüznümüz tam
Ne bir eksik ne bir fazla
Tam kıvamında.
Sevincimiz hep kursağımızda,
Acımız hep son ayarında
Gözlerimizin içi şen şakrak gülerken
İçimiz tepetaklak ağlıyor
Umudumuz dibe vururken
Karamsarlığımız zirve yapıyor
Dünyanın kalabalığı başımızın üstünde
Bir leş sürüsü gibi uçarken
Yalnızlığımız paslı bir hançer gibi
Yüreğimize saplanıp kalıyor
Mutluyduk güya
Umutluyduk bu bir rüya,
Mazide kaldı o hülya
Acıya dalya dedik
Hüzne de dal ya!
Takarlar artık bana da
“Yalnızlığın birincisi” diye bir altın madalya
Şu fani âlemde
“Yalnızlığın bir incisi” gibi parlaya parlaya
Dururum.
Değil mi ki hepimiz mutluluk maskesiyle dolanıyor
Yağmur yağdı mı dışarı çıkıp sırılsıklam oluyor
Ipıslak kirpiklerle kalakalıyoruz.
Olmaya ki biri göre ıslanan kirpiklerimizi,
Ve bunu hüzne yora…
Yalnızlık pupa yelken,
Gözyaşı fora!
Demesin asla bir kişi bile
“Bak o adam ağlıyor” diye
Yüreğini dağlıyor, ömrünü bağlıyor.
Ölürüm ha.
Ey dudaklarının kıvrımında
Gülümsemeler ikamet eden adam
Gözlerinin içine yuva etmiş hüznü
Azat et artık
Giden gitmiştir mutluluğuyla
Kalan kalmıştır hüznüyle
Ney’in derdindesin
Ne’yin peşindesin
Mevlana mısın,
Yahut Neyzen misin
Bir hiç misin varlar dünyasında
Var mısın yoklar âleminde
Değil mi ki seven hep bekler,
Sevilen hep terk eder
Mutluluk koşar adım gider,
Keder arsız bir ot gibi anında biter
Ettiğini etmez ademe düşman
Hayra alamet değil yere bu kadar düşmen