Babalar bilirim; özü ağlamaklı, yüreği sağanaklı, sözü dağlamaklı… Babalar bilirim, yüreği dağ kadardır. İçindeki yaralar da dağ dağdır. Ağlayamaz ki nefeslensin, onlara gözyaşı saklı kılınmıştır.
Baba ağladı mı zayıf ve güçsüzdür. Baba ağladı mı çocuğunun gözünde kocaman bir sıfırdır. Böyle öğretildi bize, ağlıyorum şimdi içten içe, derinden derine. “Baba ağlama” diyen bir ses, içimdeki sancıyı kesecek bir ilaç istiyorum.
Babalar bilirim lalenin ortasındaki siyahlığa benzer içleri, çektiği her kutsal acıya bir siyahlık bulaşmıştır. Bu yüzden bir yanları hep hüzündür. Alamadıkları bir parça ekmek, götüremedikleri bir şişe süt, bir oyuncak… O olmazsa sahi kim alacak? Kırılmaz mı sanırsınız babalar, cam bardak gibi yüreği olan babalar bilirim, düştü mü paramparça olmaz mı sanırsınız? Gülerim size. Nice kırık kalpli baba bilirim kalpleri yara bandıyla sarılı. Bir öpüşle iyileşecek, bir gülüşle düzelecek, bir sıcak muhabbetle donanacak ve hürmetle ayağa kalkacak babalar.
Babalar da ağlar, sevildiğini değilse bile sayıldığını hissetmediği zaman. Şairin dediği gibi “kara saplı bir hançer” sol yanına saplanmış gibi sancıyarak içi acır ve kimseye demeden gündüzü karanlığa taşır, aydınlığı zifte.
Yaşarken ölür babalar, kimse bilemez içindeki cenazeyi, gülerken ağlar kimse silemez yüreğinden süzülen gözyaşlarını, tokken açtır aslında, bir güzel söze nasıl da muhtaçtır anlayamaz kimse, dudağı çatlak çatlak, kalbi şerha şerhadır. Tuz dökün bu gizli yaraya, deşin elinizdeki paslı çiviyle. Babalar kolay kolay ölmez be gülüm! Bir öldü mü de kolay kolay dirilmez!
Babalar bilirim, çaresizce seyreder olanı biteni. “Çulsuz”luğun yüreğine vurduğu her sadmeyle bir kez daha sarsılır derinden. Onu vuran çulsuz kalması değildir çulsuz etiketini sakız gibi çiğneyerek yüzüne sarf etmesidir birilerinin. Yerle bir edilmesidir, severken azledilmesidir kalpten, terke zorlanmasıdır. Kalkamaz asla yerinden. İki büklüm olur, kolu kanadı kırılır. Üzülme sen koca yürekli adam, bu yüzyılda asıl çulsuzluk kalpsizliktir, sevgisizliktir ve maneviyatı yitirip maddiyatın kölesi olmaktır. Kimse bir baba gibi gülümseyemez, şefkatle seslenemez, yanamaz! Ne bir trenin habire kömür yiyen motoru ne de cehennemin ateşten daha ateş narı.
Babalar bilirim banka gibidir. Ne olursa olsun parası olmalıdır. İstenilen her şey onda olmalı ve olmadı mı anında almalıdır. Varlığı hiçse, ağırlığı yoksa, değeri bitikse, adı yitikse yine de babadır o! Ceketini satar yine de alır talep edileni, yüreğini kat kat eder yine de çabalar istenileni almayı. Ya alamazsa! Allah korusun, işte o zaman yüreğinin tam ortasına bir iri kurşun yemiş gibi olur, kalakalır olduğu yerde. Gözler sabittir ama ağlamaklıdır. Dili doludur ama suskundur. Can vardır ama ölüdür. Yüreğinde biriken sevgi onu yitirdiğinizde çıkar ortaya. Hakkın rahmetine kavuştuğunda anlarsınız ne de kocaman bir boşluk bıraktığını. Hoşluk içinde yaşamak varken kocaman bir boşluk içinde yaşarsınız, yeriniz genişlemiştir fakat kalbiniz daralmıştır, çok sonra anlarsınız asıl zenginliğin kalbi olduğunu.
Babalar bilirim çocuğunu kaybetmiştir. İçinde bir ömür boyu akan nehirler biriktirmiştir. Dolup taşmıştır özü, her sözü ayrı bir acıya banmıştır, yeri geldi mi “Ah Nijad!” yeri geldi mi “Vedat!” olmuştur, sayfa sayfa yazılmıştır her acısı evladının, nakış nakış işlenmiştir her sancısı. Kâh bir toplumsal eylemde kaybetmiştir çocuğunu kâh bir teröre kurban vermiştir, kâh bir trafik kazasında kaybetmiştir çocuğunu kâh içkinin, uyuşturucunun ve kumarın tuzağında yitirmiştir. Her nasıl olursa olsun, nerede, ne zaman olursa olsun bir çocuk kaybedilmişse bir anne ve baba da kaybedilmiştir. Bir Özgecan ağrısı saplanmıştır bütün kız çocuğu olan babaların yüreğine, bir Cansu travması işlenmiştir iliğine kadar babaların ruhuna. Babalar bilirim dünyadaki bütün çocukları kendi çocuğu bilir. Babalar bilirim çocuğunun acısını bin kat fazla içinde yaşar.
Babalar bilirim okyanustur gönülleri. Her türlü pisliği alıp da temize çevirir. Kirletmez onları bir damla kirli su, bir ırmak dolusu leş kokutmaz, bir göl kadar hastalık tesir etmez onlara. Okyanus gönüllü babalar bilirim, atık sözleri, kirli özleri ve kem gözleri alıp geri dönüşüme sokar. Onları revize, restore ve ıslah eder. Arıtımın sonunda sizi size tertemiz teslim eder. Bir sihirli makine gibi çeker aklınızdaki her türlü zararlı kıymığı, gönlünüzdeki her türlü kalıplaşmış pası çeker içine, bakışınızdaki umutsuzluğu siler, sözlerinizdeki anlaşılmazlığı berraklaştırır. Toplumun temizlenmesinde önemli rol oynar. Modeldir çünkü baba!
Babalar bilirim attaya gitmiş, bir daha dönmeyecek. Varlıkları yokluklarında dahi yaşayan, yaşaran gözlere hatıraları destek olan, darda kalan gönüllere emanetleri ferahlık veren.
Bu dünyada büyük işlere imza atmış ve yürekleri sevgiyle işlemiş babalar bilirim. Gelip gittikleri bu yalan dünyada “Bu adam benim babam” diye miras bırakan babalar bilirim.
Babalar bilirim gözleri yollarda. Kulakları “Babacığım” diyen sesi bekler, dudakları “Evladım” demeyi, kolları sarılmayı, kalpleri özlemeyi.
Koşun haydi, gitmeden babalar attaya! Onları sağken ihmal edip düşmeyin yaşarken aynı hataya!