Tam 76 yıl oldu sürüleli topraklarından. Bir millete bundan daha büyük bir zulüm olmasa gerek. Buna sebep İsrail Devleti’nin kurulacak olmasıydı.
Toprağı olmayan Yahudiler, mazlum Filistin topraklarına göz dikti ve bütün dünyanın gözü önünde elini kolunu sallayarak gelip bu topraklara kuruldu. Zulümle inşa ettikleri bu devlet, tam 76 yıldır zulmünü gittikçe arsızlaşan ve kimseyi takmayan bir anlayışla devam ettirmektedir. Küçük çocuklara dahi ateş edip onları katletmekte, Filistinlileri topraklarından sürmekte ve onların geride bıraktığı evlere Yahudileri yerleştirmekte, Filistin şehirlerine ambargo uygulamakta, temel gıda ve sağlık maddelerinin ulaşımını engellemektedir. Terör devleti tanımı uymaktadır İsrail’e.
Arap ülkeleri suspus, dut yemiş bülbüller diyarıdır. Bu dünyada en şahane susan, en harika tepkisiz kalan ve en muhteşem şekilde soydaşını, dindaşını satanlar kimdir diye sorsam cevap bellidir.Kral gibiler! Kraliçeleri ise hep yabancı. Kendi ülkelerine ve insanlarına yaşattıkları hep acı! Artık mesele insanlık meselesi…İnsan olan tepkisini gösterir.
Ah mazlum ve mahkum Filistin! Dünya mücadeleyi senden öğrensin; sapanla kurşuna karşı gelmeyi, çıplak elle tankı durdurmayı, ilkel silahla uçaklara karşı koymayı… Bu yürek işidir hele söz konusu din ve vatansa, düşman her türlü silahıyla gelsin, ürkütmez hiçbir Filistinliyi.
Tam 76 yıldır büyük felaketi her an yaşamaktadır Filistinliler. Dile kolay dağdan gelip bağdakini kovmanın hikayesidir bu. Utanmadan 700 binden fazla insanı sürgüne göndermenin anlatısıdır. Kimse konuşmaz ve anlatmaz çünkü herkes kördür Filistin’e, sağır ve dilsizdir.
Geri dönüş olacak mı öz topraklarına? Üç beş günlüğüne ayrıldık gözüyle bakanlar tam 76 yıldır evlerine dönemedi. Bundan daha büyük trajedi var mı dünyada? Gözleri arkada kalmıştır gidenlerin. Hatıraları, özlemleri, güzellikleri hep orada vatan dedikleri yerde kalmıştır. Vatan öksüz ve yetimdir onlarsız.
Geri dönüş elbet olacaktır. Gitmişlerse öyle ya da böyle döneceklerdir. Dönmek üzere gittiler. Er ya da geç !
Zorunlu göçe tabi tutuldu Filistinliler, nüfusun yarısıydı bu göçe mecbur bırakılanlar. 14 Mayıs 1948’de İsrail bağımsızlığını ilan eder Filistin topraklarında ve kara günler başlar. Yağan zifttir Filistin’in üzerine; kahırdır, zulümdür. Şemsiyeleri ellerinden alınır, güneşleri çalınır ve Filistinliler zorunlu göçe mecbur edilir. Bu yüzden 15 Mayıs “Büyük Felaket” anlamına gelen Nekbe ile anılmaya başlanır her yıl Filistinlilerce. Bu göç esnasında köyler, ilçeler, şehirler yıkıldı. On binlerce insan öldürüldü ve yüz binlerce insan evinden barkından edildi.
Temeli zulümle atılmış bir devletten bugün adalet beklemek şaka gibi olsa gerek. İnsani bir hak, hal ve hareket beklemek de abesle iştigal etmekten başka bir şey değildir. Her şeylerini geride bıraktı Filistinliler; gözyaşlarını, umutlarını, neşelerini, hatıralarını…
Hep geri geliriz umudu vardı ama 76 yıl oldu. Yahudi çeteler toplu kıyımlara girişti. Evi elinden alınan bir insanın haleti ruhiyesini düşünün; bağı, bahçesi, tarlası… Çoluğu çocuğu belirsiz bir geleceğin kucağına atılan. Vatansız, sahipsiz ve yalnız… Evinden edilen bir insan, nasıl hisseder kendisini? Ülkesine el konulan bir millet ne yapar? Bilinmeyene bir yarının koynuna sürüklenmek…
Nekbe, Arapça bir kelimedir ve felaket demektir. İsrail’in kurulduğu, Filistin’in sürgün edildiği güne işaret eder. Büyük felaket yani İsrail’in kurulduğu ve yüz binlerce Filistinlinin kovulduğu gün demektir.
Her yıl 15 Mayıs’ta anılır bu göçe mecbur edilenler. Birinin cenneti, diğerinin cehennemi gibi bir durumdur anlatmak istediğim. Bizler mazlumdan yanayız, yani tarafız; cümle aleme beyan ederiz.
“Mutlaka döneceğiz” diyor Filistinliler. “Mücadele ve birlik dönüşün yoludur.” diyor Filistinliler. Rabbim zulme duçar etsin zalimleri. Felaha erdirsin mahzunları, masumları ve mazlumları. Amin.