“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” Münasebetiyle
Belki de çok tepkisiz bir toplum olduk ulu orta işlenen cinayetlere karşı. Belki de bu yüzdendir çarşaf çarşaf gazetelerin birinci sayfasında eşi tarafından -ne uğruna olursa olsun- sırtında bıçaklanıp öldürülen kadın resimleri. Çokça utanmak lazım insanlığımızdan, bu memlekette bunların yaşanmasından ar etmemiz gerek.
Hayatınızda en az bir gün kadın olmanın ne demek olduğunu hiç düşündünüz mü? En azından bugün bunu düşünün! Bir erkek kadın olursa neler yaşar? 2 dakika 36 saniye süren minicik bir film bunu anlatmış. Lakin dünyalar içinde.
Cinnet geçiren ülkenin kadınları, çocukları bu cinnetten nasiplenmiyor mu? Kesilerek hunharca öldürülen, her gün onlarca kez taciz edilen, istismara uğrayan, dövülen, sövülen, kovulan kadın. Oysa bir günlüğüne dahi olsa empati kurup onları; kadınları yani, anaları, ablaları, hanımları anlayabildik mi doğru olarak? Bir sabah uyandığınızda Gregor SAMSA gibi böcekleşme değil de kadının erkekleşmesi, erkeğin kadınlaşması gibi rol değişmesine şahit olsanız ne olur? Okuyun lütfen! Korkmayın sadece bir yazı, kimse erkekliğinizi almıyor elinizden.
Sabah saatleri… Çocuklar kalkmış; birisi ağlıyor, ikisi okula gitme hazırlığında. Kadın yatakta hâlâ, kitap okuyor, kalkmaya üşeniyor. Çaresiz kalan erkek bir yandan çocuklarla ilgileniyor, bir yandan işe gitmek için hazırlanıyor. Çocuklara doğru koşuyor, onların elbiselerini giydiriyor, kahvaltılarını hazırlıyor. Kadın da tık yok. Adam çocukların kahvaltısını yaptırıyor tek tek. Ara sıra kaçamak halde karısına nazar atıyor.
Kahvaltı masası… Kadın masada yayılmış; hem gazete okuyor hem kahvaltısını yapıyor hem de yanında kimse yokmuş gibi davranıyor. Adam yan gözle bakıyor çaresiz bir şekilde ama kadının çok da umurunda! Dışarı çıkınca rahatlayacağını sanıyor adam, aman sen de diyeceğim geldi burada. Lakin bir günlüğüne dahi kadın gibi olmak zor olsa gerek bu memlekette!
Adam, araba sürerken bayağı zorlanıyor. Bütün şoförler kadın çünkü! Taksi, minibüs, kamyon, otobüs vesaire vasıtaların direksiyonunda kadınlar var. Adam fark edildiği andan itibaren taciz edilmeye başlanıyor. İlkin kornayla sonra el kol hareketleriyle. Gözle sözle, taciz ediliyor bilumum hâlle. Adam arabayı sürmekte zorlanıyor. Arabadan inip iş yerine atmak istiyor kendisini hemen. Aklında zoru var galiba. Çünkü kadınlara orayı da ele geçirmiş. İş yerinde masaya oturur oturmaz taciz ediliyor bayanlar tarafından. Omzuna dokunuyor bir kadın müstehcen bir yüz ifadesiyle. Adamı kokluyor kadın, hissettirerek. Adam rahatsız; ya biri görürse ya yanlış anlarsa! Zaten iş yanlış. Başlangıç niyeti kötü. Beti benzi atar ama nafile, katlanacak bunlara. İş yerinden çıktıktan sonra bir şeyler içmek için gittiği barda hemen yanında bitiveriyor iki üç kadın. Ağız tadıyla bir şey içemiyor ve hemen kalkıyor. Çünkü asılma var kendisine, tabiri caizse sulanma var. Oradan da hemen kaçıyor ama kadından kaçılmaz bilmiyor. Yolda onca taciz var 24 saat hem de! Gözle sözle elle. Kadınlar sarkıyor sokakta amiyane tabirle ona. Zor eve atıyor kendisini. Bu hayat hayat mı acaba diye düşünüyor.
Sonra evin içi… Dışı seni yakar içi beni muhasebesince bir hâl var mahrem olan yerde. Günlük gazetelere bir göz atmak istiyor lakin evdeki kadın okuduğu gazeteyi yırtıyor, üstünü başını aynı şekilde paralıyor adamın. Nerede kaldın muhabbeti? Sonra yetmezmiş gibi hırsını alamayan adam azmanı kadın, kemerle dövüyor eşini. Kollarından tutup duvara vuruyor, yaka paça yerlerde sürüklüyor kocasını. Şiddet işte; aynada moraran gözüne baktığında adamcağız, kadın hiç de oralı olmuyor. Günlük dayak limiti daha dolmamış ama!
Eve geldikten sonra almış olduğu bir öğün dayaktan sonra akşam yemeğini yapmaya çalışan adamcağız birden duvarları yumruklayan kadınını görür mutfakta. Yemek daha tadına bakılmadan beğenilmemiş belli. Kadın masa örtüsünü ucundan tuttuğu gibi savurur. Adamın üzerine bir panter gibi atlar. Mutfağın köşesinde sağlı sollu kroşelerle adam yerde nakavt olur. Kadın adamı bırakır gider. Ve bizim bir günlük rol değişikliği nedeniyle kadın olan adam gibi adamımız kaderine ağlar hüngür hüngür. Çaresizlik diz boyu, gözyaşları sicim sicim…
Ve son perde… Yemek yenmiş ve yemek öncesi erkeğe atılması gereken dayak, kadın tarafından bir güzelce atılmıştır. Uyku öncesi dayak henüz gerçekleşmemiştir. Kadın gazete okuyor kanepede. Erkek kahve getiriyor, kadın bir yudum içtikten sonra celallenir birden. Belli ki kadın beğenmemiş getirilen kahveyi. Adamın boğazını tutuyor güçlü elleriyle sonra yere atıyor adamı ve en sonunda da kahveyi üzerine boca ediyor adamın.
Dünyada her üç kadında biri şiddete maruz kalıyor, peki suçlu kim? Biz sadece bir ayna koyduk karşınıza düşünün diye. Ben de bu aynada yansıyanları yazdım sizlere. Düşünün bir zahmet. Bu ayna yalancı diyebilir misiniz, bu yazılanlar abartılı, taraflı, paraflı? Bir ayna istiyorum dışımızı gösteren içimizi anlatan… Sadece bir mim koydum buraya. Gerisi size kalmış. Ve bir film böyle bitiyor “25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” nde ülkemde.