Yazmaktan yoruldum ve bir o kadar da kahroldum. 2020’nin son 2 günüyle beraber toplam 271 kadın ve duymadıklarımız… Söyleyecek hiçbir şey yok. Umut var mı, o da yok. İnanç kaldı mı, hayır. Ya sahiden sevmek, komik olmayın!
Bunu yazarken dahi ülkemin herhangi bir yerinde birileri yine bir “kadın” öldürüyor: anne, eş, kız, sevdalı… Kimi bıçaklanıyor, kimi kurşunlanıyor, kimi yakılıyor. Yetmiyormuş gibi ölü bedenlerine beton dökülüyor, ölü bedenleri parçalara ayrılıyor.
Ey merhamet! Bu çağın bence de en lüzumlu ve acil seslenişi budur: Neredesin? Ey vicdan! Artık çık ortaya ki yüreğimizi yakan ölümler son bulsun.
Caniler ne kadar da çokmuş: Eli kanlılar… Vicdansızlar… Utanmazlar… Namussuzlar… Rüyanızdan kan damlıyor yastığınıza, nasıl uyuyacaksınız bundan sonra ey katiller?
Sevmeyi beceremiyoruz bari yaşatmayı bilelim. Yaşatmayı da bilmiyorsanız dokunmayın hiçbir kalbe. Bir odun gibi durun kenarda, sizi yakacak olan ateşi bekleyin. Ateşliğe de soyunmayın, işte o zaman cehennemden bir parça olursunuz.
“Yok etme, ortadan kaldırma” marifetmiş gibi hız kesmeden devam ediyor. Caydırıcı cezalar yok belki de. Ölen gidiyor, katil de bir şekilde “Hapisten çıkar, yaşamaya devam ederim .” diye düşünüyor. Oysa katile yaşamı haram, aldığı her nefesi zehir ve olduğu her mekanı zindan etmek gerekir.
Bugün bir kadın yakılarak öldürüldü. Başka bir kadın da başından tabancayla vurularak öldürüldü. “Bu ülkede dört şey olmayacaksın: kadın, çocuk, ağaç, sokak hayvanı.” demişti Yaşar Kemal. Yüzde yüz haklı. Yüzden bin beş yüz… Kadın öldürülüyor, çocuk istismara uğruyor, ağaç kesiliyor ve sokak hayvanları her türlü işkenceye maruz kalıyor. Sessiz kalmayın lütfen.
Bugün iki çiçeğimizi daha dalından acımasızca kopardılar. Ne sevmeyi beceriyorsunuz, ne de insan olmayı. Gülüşler eksiliyor yeryüzünde. Çiçekler kopartılıyor. Bir kadın… Bir öğretmen… Bir anne… Lügatinizde bunları anlatacak ve bu acıyı dindirecek bir sözcüğünüz var mı? Gündüzü karanlık oldu ülkemin bugün, yeter artık diye bağırmak istiyorum.
Bir anlık öfkeyle gerçekleşmedi bu cinayetler, kayıtlara böyle düşülmesin. “Hunharca cereyan etti.” yazılsın, “tasarlanarak ve canavarca hislerle… “ Biri İstanbul’da, biri Malatya’da… Biri boğazı kesilerek, biri başından vurularak… İsimler değişsede vahşet değişmiyor.
Okullarda çocuklara harfleri, sayıları vesaireyi öğretmenin acelesi yok. İllaki bir şekilde telafi edebiliriz bunları. Vicdanlı olmayı öğretmemiz gerekiyor. Belki bugünü kurtaramayız ama çocuklarımızın yetişkin olduğu vakti kurtarabiliriz. Bunu Milli Eğitim Bakanlığı bence düşünmelidir. Merhamet ve vicdan tohumunu çocuklarımızın yüreğinde ekmenin ve onları yeşertip filizlendirmenin derdinde olmak zorundayız. Yakın vadede bu cinayetleri engellememiz zor olsa da uzun vadede yarının annelerini, kızlarını, eşlerini kurtarabiliriz.
Yazacak ve söylenecek pek fazla şey yok.
Ölenlere rahmet diliyorum, yakınlarına da sabır…
Ve onları katledenlere de lanet ediyorum.
KAPTAN