1953’te Dumlupınar deniz altımız battı. Tatbikattan dönüyordu. Bugün 68. ölüm yıl dönümü şehitlerimizin. Unutmadık, rahmetle anıyoruz.
Dumlupınar’ı kaç gencimiz bilir? Kaçımız orada nefessiz kalanları hatırlar da çektiği her nefesi bu bilinçle tüketir? Kaçımız şükreder rabbine? Kaçımız “Vatan sağ olsun.” der öleceğini anladığında? Bugün, ülke Suriye’ye dönsün, Mısır’a benzesin diyen nevzuhur zatları görüyor okuyoruz. Siz, bile bile canınızı feda edebilir misiniz bu vatan için? Yüreğiniz ölümü kabullenip “Vatan sağ olsun.” diyecek kadar büyük mü? Kolay olmadı, hiç de kolay olmadı bu vatanı kurtarmak. Bari üzerinde yaşarken huzur içinde, ihanet edip de menfaatiniz için satmayın vatanı. Unutmayın vatan toprağının altında kefensiz yatanı.
“Ah bir ataş ver cigaramı yakayım.” ı kaç kişi bilir? Biz hariçten gazel okuruz, döner yine okuruz. Memleketin canını okuruz da tarihini okumayız. Kaç cana mal olduğunu vatan toprağının, kaç bedene mezar olduğunu bilmeyiz. Yüreği yaslı ve gözü yaşlı değiliz de neyiz? Fatiha’mız bugün onların ruhunadır, duamız, şükranımız. Bu vatan size minnettar. Aldığımız her nefeste payınız var, bu topraklar üzerinde verdiğimiz her nefeste hakkınız var.
1953 yılı… 3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece, Dumlupınar deniz altısı Ege’de katıldığı NATO tatbikatından geri dönüş yolunda Çanakkale Boğazı’ndan içeriye giriyordu. Sisli ve rüzgârlı gecede su üstü seyir yapan deniz altının rotası Gölcük’teki Denizaltı Komutanlığı Ana Üssüydü. Acının ana üssü oldu Dumlupınar! Hüznün başkenti, çaresizliğin resmi…
“Ah bir ataş ver cigaramı yakayım
Sen salın gel ben boynuna bakayım” diyor ya türkü, Dumlupınar için yakılmıştır. Sevgilileri hayal edin, kıyıda bekliyorlar bir umut diye. Eşleri düşünün, çocukları… Canlar var batan deniz altının içinde, aşıklar var, babalar…
Eve dönüş yolculuğunda olan 86 denizci, kendilerine yeni bir görev verilinceye kadar leylaları olan denizden ve gemilerinden ayrılıp ailelerine kavuşmanın heyecanı içerisindedir. Ne var ki saatler 02.15’i gösterdiğinde Çanakkale Boğazı’ ndaki Nara Burnu dönülürken Türk deniz altıcılık tarihinin belki de en acı kazası yaşandı. Dumlupınar, İsveç bandıralı Naboland şilebiyle Boğaz’ın orta yerinde çarpıştı. Ve Dumlupınar battı. Sevinç hüzne döndü, yaşam ölüme… Gemi ve içindeki 81 kişi çıkartılamadı. 91 metre derinlikteydiler. Deniz altı battıktan sonra battığı yerin bulunabilmesi için aşağıdan bir haberleşme şamandırası fırlatmıştı. Bu şamandıranın içinde irtibatı sağlamak için bir de telefon hattı vardı. Şamandıranın içinden bir telefon ve bir yazı çıktı: Dumlupınar burada battı, kapağı açın ve irtibat kurun! İrtibat kuruldu ama onları çıkartabilmek için yeterli teknik imkan yoktu o günkü şartlarda. Can pazarıydı. Aldığı yara sonucu batan ve manevra dairesinde yangın çıkan Dumlupınar’ın kıç torpido bölümündeki 22 denizci sağ kalmayı başarmış ve kurtarılmayı bekliyordu. “Kurtaracağız sizi.” deniyordu deniz altında mahsur kalanlara lakin çaresi yoktu. O derinliğe inilemiyordu ve akıntı fazlaydı.
“Uzun olur gemilerin direği
Ah yanık olur anaların yüreği
Ah çatal olur efelerin yüreği” Herkes ağlıyordu ve dua ediyordu. 22 aslan parçası vatan evladımız göz göre göre ölüyordu. Sayılı saatleri vardı, oksijenleri bitiyordu. Konuşmuyorlardı, sigara içmiyorlardı. Kurtarma çalışmalar netice vermiyordu. Dumlupınar’dan konuşma, ezan ve tekbir sesleri geliyordu. Akıntı çok güçlüydü, 80 metreye kadar inilebilmişti. O derinliğe kadar inen dalgıç yarı baygın yukarı çekilmişti. Gemiye ulaşmaya daha 11 metre vardı ama başarılamadı. Radyo ve gazeteler vasıtasıyla facia haberi kısa zamanda tüm yurtta duyuldu. Milli Savunma Bakanlığının yayınladığı yedinci ve son tebliğse tüm ümitleri tüketti: Çanakkale de Nara önünde batan Dumlupınar deniz altı gemisindeki personelin kurtarılmasından tamamen ümit kesilmiştir.
Ve hayatta olan 22 aslan parçasına gerçek söylenir telefonla: Gerekmedikçe konuşmayın ve sigara içmeyin, telkini yerine artık, Konuşabilir, türkü söyleyebilir ve arzu ederlerse sigara da içebilirler. denildi. Yürek yanmaz mı? Alper Tunga sagusundaki gibi yürek yırtılmaz mı şimdi?
Ah vur ataşı gavur sinen ko yansın
Arkadaşlar uykulardan uyansın
Dumlupınar’daki subay ve askerlerimizin son sözleriyse: Sizler sağ olun! Vatan sağ olsun! oldu. 72 saat daha hayatta kaldılar sonra “Ah bir ataş ver cigaramı yakayım” diyerek şahadet şerbetini içtiler.
“Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği” Vatan sağ olsun! Öğrenin ve kıymetini bilin bu vatanın. Ne olursanız olun; Sağ-Sol, Türk-Kürt, Alevi-Sünni fark etmez burada yaşıyoruz, burada yaşamaya devam edeceğiz hep beraber ve burada öleceğiz.
Denizin üzerinde Dumlupınar’ın silüeti, kulağımda “ah bir ataş ver cigaramı yakayım.” var. Gözümde yaş, dilimde dua, gönlümde hüzün ve akıl ufkumda bu ülkede yaşamanın haklı gururu var.
Gürhan Gürses