“Ey toprağın altındaki sağlar geri dönünüz.
Zira toprağın üstündeki insanlar çoktan öldüler.” Ne de ruhsuz et parçaları yaşar toprağın üstünde ne sadece kemiğe örtülü etler dolanır. Kalkıp da bakın haline Müslüman’ım diyenin. Ne kahırdır içinde düştüğü ve ne zulümdür yaşadığı.
“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak” desem Üstad misali herkese, seslensem dünya aleme, ifşa etsem olan biteni, her kalbe dokunsam, her gözyaşına katılsam, her beyne girsem… Ve rahatsız etsem Müslüman olanı, gafletten uyandırmaya çalışsam, uykuda olana soğuk su olup başından aşağı dökülsem, sarhoş olanın yanaklarına okkalı bir şamar ve ateşlenmemiş ruha fitil olsam…
Mescid-i Aksa’ya aksam dalga dalga. Nehir nehir o ummana dolsam… Yeryüzündeki bütün Müslümanlar bir olsa… Mescid-i Aksa’ya aksa ve tozu dumana katsa… İsrail kaçsa! Dünya alem bunu görse ve bir daha bir dinin kutsalına el uzatıp ayak basmasa… Ah bu söylediklerim gerçek olsa ve uyansa Müslüman, fark etse üzerinde oynanan kirli oyunları, bozsa… Ağzı salyalı Batıyı def etse toprağından, her gün yüzlerce Müslüman’ı defnetmese savaş batağında ama bu mümkün değil! “Diyar-ı Küfür” saadet ve saltanat içinde, “Mülk-i İslam” gaflet ve hıyanet..
Peygamber Efendimizin Miraç gecesinde namaz kıldığı camidir Mescidi Aksa! Müslümanların ilk kıblesi Kudüs’te ama İsrail denetimindedir. Altan alta kazılan, sinsi ve planlı bir şekilde zapturapt altına alınmaya çalışılan mescit… Yahudiler ve Hristiyanlar için de kutsal kabul edilen mekandır Mescidi Aksa. Yeryüzündeki bütün Müslümanlar bir olup Mescid-i Aksa’ya aksa… Bir olsak, diri, iri ve silsek üzerimize sinen kiri. Akif gibi haykırsak ele güne karşı.
“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” diye.
Toplar Müslümanların başında patlıyor. Tefrika her Müslüman ülkede sahneleniyor. Can pazarıdır artık her yitik coğrafya: al sana Irak, al sana Filistin, al sana Suriye, al sana Doğu Türkistan, al sana Burma, al sana Mısır.. Uzar da uzar bu liste. Vahşet bir, yapanlar, ölenler! Akif gibi haykırsak yine ele güne karşı.
“Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.” Ama nerede o yiğit sesler, o gözü pek kalpler? Dava için kellesini verenler bitti mi? Sahi ne olacak halimiz bundan sonra? Ömrümüzden ömür gidiyor, canımızdan can. Kudüs başkent kabul ediliyor, Müslümanlar da yok sayılıyor. Dünya yine sağır kesiliyor, herkes lal oluyor.
Ey alem-i beşer! Biz sizin ibadethanelerinize postallarımızla girmeyiz çünkü yeryüzündeki her inanca saygımız var ve her mabedin saygınlığı. Biz sizin kutsal kitaplarınızı yerlere atıp sayfalarını yırtmayız çünkü yeryüzündeki her kutsal kitaba saygımız var ve her kitabın saygınlığı. Biz sizin mabetlerinizin içindeki eşyaları kırıp dökmeyiz çünkü yeryüzündeki her mabedin içindeki eşyaya hürmetimiz var ve her kutsal eşyanın saygınlığı. Mescid-i Aksa’ya kirli postallarıyla girdi İsrail askerleri. Kuran-ı Kerim yerlere atıldı, sayfaları kopartıldı. Mihraplarımız kırıldı, minberlerimiz, kalbimiz .
İsrail az bir nüfusa sahip ama bir, İslam ülkeleri milyarı bulmuş ama ayrı. Davamız bugün Mescidi Aksa olsa, gözyaşlarımız bir olup aksa sanmıyorum mülk-i İslam bu hale gelsin. Sanmıyorum kirli postallar kutsalımızı çiğnesin, kitabımızı yere atsın, çocukları öldürsün, kadınları katletsin. Yürekler bir olsa, inanç tam… Öyle yağma yok; öyle mescit basma, yakıp yıkma olmayacak bir daha!