“Asıl engel; insanın vicdansızlığı, insafsızlığı ve
merhametsizliğidir.”

  • 3 Aralık Dünya Engelliler Günü –
    “Hatamla sev beni!” diye arabeskvari bir nidayla sayfaları fethetmeye başlayalım. Daha çok sevgiliye hitaben atfedilen bu sözcük grubu toplumun geneli içinde sarf edilebilir. Kaç kişi karşısındaki insanın kusurunu, yanlışını ya da herhangi bir şekilde var olan bedensel ya da zihinsel engelini görmezlikten gelir? Ekseriyet, engelleri kişiler arasında engel olarak görüyor ve ne yazık ki öyle de davranıyor. Ülkemde farz edelim ki zihinsel engellisiniz. Allah sizin ve ailenizin yardımcısı olsun. Başka söze gerek yok diye düşünüyorum. Bu toplum akıl sağlığı yerinde olan herhangi bir insanı bile deleyler. Allah akıbetimizi hayreyler inşallah.

“Deli deli, kulakları küpeli…” diye takıldığımız, bu tekerlemeyle şekerleme yaptığımızı zannettiğimiz anlarda esasen hata yaptığımızı ve tukaka olduğumuzu bilmemiz gerekir. İçeridekiler mi deli, dışarıdakiler mi? Anket çalışması yapın isterseniz. Gazete haberlerine ve beyaz cama bakmanız yeterli sanırım. Cinnet haberleri, tecavüzler, cinayetler… Akıl ve ruh sağılığı yerinde olan bir toplumda bunlar pek nadir olur.

“Ayakkabım yok diye üzülüyordum, ta ki ayaksız birini görene dek!” diye hüngür hüngür ağlayan bir adamı görmüştüm hikâyenin birisinde. İllaki alnımızın çatısına vurularak mı hatırlatılacak her şey? İllaki başımıza geldikten sonra mı hatırlayacağız bize sunulanları? Şükür noktasındaki aymazlığımız başımıza gelebilecek bir musibetten sonra mı kalbimizde zuhur edecek?

Kel başın ayıbını peruk örter ama toplumun ayıbını ne örtecek? Sapasağlam insanlar sapasağlam düşünce taşımıyor. Maymunun ağaca tırmandıktan sonra kuyruk kısmındaki tüylerinin noksanlığından dolayı bütün açıklarının ortaya çıkması gibi bizler de açık üstüne açık veriyoruz. Sapasağlam insanlar, saçmasapan düşüncelerle hem kendilerini hem de etraflarındakileri incitip kırıyor. Konuşma özrü bulunan bir çocuğa acıyarak bakarlar ve bunu da alenen ifade etmekten sakınmazlar. Kekeme olan birisinin kekemeliği dillere pelesenk olur ve millet bu kekemeliği günlük basit esprilerinin malzemesi olarak kullanmaktan bir beis görmez, hem de kekeçoğlan diye. İşitme yönünde sıkıntı yaşayan bir insanın bu hali alay konusu olur ve fısıltılarla bu insanın bu yönü sarakaya alınır. Tiki olan bir insan iki dakikada bir tiklettirilir ve tiklettirme acayip manyak bir zevk verir. Tiki olanın bu tiki ülkemin herhangi bir yerinde tiklettirilmeye başlanmışsa vay o adamın tikine! İki günde hastanelik olmazsa kalemimi kırarım. Velhasıl kendine özgü yapısı olan çok ama çok acayip insanlarız.

Bir insan bir şekilde engelli diye tabir edeceğimiz durumda ise onun bu hali bizim ruhen; kör, sağır ve hissiz olmamızdan bin kat daha iyidir. “Kör kime denir?” diye sorsam ve “Komşusunun aç halini görmeyene…” desem çoğunuz utanırsınız. Görmek için göz şart mıdır? Buradan yakın bakayım. “Sağır kime denir?” diye sorsam ve “Kendisinden bir şeyler isteyenin sesini duymayana…” desem çoğunuz mahcup olursunuz. Asıl sağırlık bir insanın duyduğu halde duymazlıktan gelmesidir.

  • Çocuğun neyi var hanım? diye fütursuzca soran kadına:
  • Down sendromu yani 47 kromozomu var. diye cevap verir bir anne.
  • Hııı bizde kaç tane var ki? diye soru faslı devam eder. “O da ne? Down sendromu…” diye tekrarlar meraklı Melahat.
  • Psikolojik…tamamlayamadan lafını anne.
  • Dove sabun markası değil mi? diye patlatır lafı Meraklı Melahat.
  • He, yıkan da kirin çıksın çünkü çok kokuyor ruhun. der bizim anne.

Başka bir can sıkıcı, ayar bozucu diyalogsa aşağıdaki gibi cereyan eder.

  • Kadın, bu çocuk neden böyle yabani? diye seslenir Raziye Hanım.
  • O hasta ablası, otistik… der annesi.
  • Turistik mi? Allah müstahakkını versin emi! Turistik çocuk neden böyle kapalı olsun ki! diye kahkaha atar Raziye Hanım.
  • Valla hafta sonu ondan herhalde kapalı, manyak mısın kadın? der bizim sinir trafosu atan annemiz.

Deli, topal, kör ve anormal diye yaftaladığımız ve tahtakurusu gibi kuru bir psikolojiyle onların hallerini acınacak bir durum olarak gördüğümüz müddetçe biz adam olamayız diye düşünüyorum. Onların da bizim gibi birer fert olduklarını ve en az bizim kadar bu dünyada yer kapladıklarını, bu yeri hak ettiklerini görebilirsek ve onlar için acımaktan öte daha güzel bir toplum yapısı hazırlamakla meşgul olabilirsek sanırım çok daha iyi olur. Yollarımızı onlara göre ayarlayabilirsek; kaldırımlarımızı, evlerimizi, iş yerlerimizi, parklarımızı, duygularımızı, düşüncelerimizi. .. Düşünen var mıdır bunları? Yoksa bizden uzak olsun anlayışı ile mi yatıp kalkıyoruz?

Asıl engel kalpsizliktir.
Kalpsiz olmayın.

Önceki İçerikGÖNLÜM SENİN İÇİN SIKIŞTI
Sonraki İçerikSENDEN SONRA
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.