“Asıl engel; insanın vicdansızlığı, insafsızlığı ve
merhametsizliğidir.”
“Deli deli, kulakları küpeli…” diye takıldığımız, bu tekerlemeyle şekerleme yaptığımızı zannettiğimiz anlarda esasen hata yaptığımızı ve tukaka olduğumuzu bilmemiz gerekir. İçeridekiler mi deli, dışarıdakiler mi? Anket çalışması yapın isterseniz. Gazete haberlerine ve beyaz cama bakmanız yeterli sanırım. Cinnet haberleri, tecavüzler, cinayetler… Akıl ve ruh sağılığı yerinde olan bir toplumda bunlar pek nadir olur.
“Ayakkabım yok diye üzülüyordum, ta ki ayaksız birini görene dek!” diye hüngür hüngür ağlayan bir adamı görmüştüm hikâyenin birisinde. İllaki alnımızın çatısına vurularak mı hatırlatılacak her şey? İllaki başımıza geldikten sonra mı hatırlayacağız bize sunulanları? Şükür noktasındaki aymazlığımız başımıza gelebilecek bir musibetten sonra mı kalbimizde zuhur edecek?
Kel başın ayıbını peruk örter ama toplumun ayıbını ne örtecek? Sapasağlam insanlar sapasağlam düşünce taşımıyor. Maymunun ağaca tırmandıktan sonra kuyruk kısmındaki tüylerinin noksanlığından dolayı bütün açıklarının ortaya çıkması gibi bizler de açık üstüne açık veriyoruz. Sapasağlam insanlar, saçmasapan düşüncelerle hem kendilerini hem de etraflarındakileri incitip kırıyor. Konuşma özrü bulunan bir çocuğa acıyarak bakarlar ve bunu da alenen ifade etmekten sakınmazlar. Kekeme olan birisinin kekemeliği dillere pelesenk olur ve millet bu kekemeliği günlük basit esprilerinin malzemesi olarak kullanmaktan bir beis görmez, hem de kekeçoğlan diye. İşitme yönünde sıkıntı yaşayan bir insanın bu hali alay konusu olur ve fısıltılarla bu insanın bu yönü sarakaya alınır. Tiki olan bir insan iki dakikada bir tiklettirilir ve tiklettirme acayip manyak bir zevk verir. Tiki olanın bu tiki ülkemin herhangi bir yerinde tiklettirilmeye başlanmışsa vay o adamın tikine! İki günde hastanelik olmazsa kalemimi kırarım. Velhasıl kendine özgü yapısı olan çok ama çok acayip insanlarız.
Bir insan bir şekilde engelli diye tabir edeceğimiz durumda ise onun bu hali bizim ruhen; kör, sağır ve hissiz olmamızdan bin kat daha iyidir. “Kör kime denir?” diye sorsam ve “Komşusunun aç halini görmeyene…” desem çoğunuz utanırsınız. Görmek için göz şart mıdır? Buradan yakın bakayım. “Sağır kime denir?” diye sorsam ve “Kendisinden bir şeyler isteyenin sesini duymayana…” desem çoğunuz mahcup olursunuz. Asıl sağırlık bir insanın duyduğu halde duymazlıktan gelmesidir.
Başka bir can sıkıcı, ayar bozucu diyalogsa aşağıdaki gibi cereyan eder.
Deli, topal, kör ve anormal diye yaftaladığımız ve tahtakurusu gibi kuru bir psikolojiyle onların hallerini acınacak bir durum olarak gördüğümüz müddetçe biz adam olamayız diye düşünüyorum. Onların da bizim gibi birer fert olduklarını ve en az bizim kadar bu dünyada yer kapladıklarını, bu yeri hak ettiklerini görebilirsek ve onlar için acımaktan öte daha güzel bir toplum yapısı hazırlamakla meşgul olabilirsek sanırım çok daha iyi olur. Yollarımızı onlara göre ayarlayabilirsek; kaldırımlarımızı, evlerimizi, iş yerlerimizi, parklarımızı, duygularımızı, düşüncelerimizi. .. Düşünen var mıdır bunları? Yoksa bizden uzak olsun anlayışı ile mi yatıp kalkıyoruz?
Asıl engel kalpsizliktir.
Kalpsiz olmayın.
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.