Şiir günüymüş. 365 günden bir tanesi… Oysa sen 365 gün şiirsin. Sen ömrümün birtanesi…
Şiir bakışlım, şiir sözlüm, şiir duyuşlum, şiir sevişlim. Gül çiçektir mesela sen gülün kokususun.
Sen o muhteşem gülün zihindeki tasavvuru, kalpteki tahayyülüsün. Benden gayrısı görmez gülün ardındaki seni. Güle renksin, cansın. Gülün filizlerinde akan usaresin.
“Ben sana öyle güzel baktım ki!” dedin bir defasında. Bunda şaşılacak bir şey görmüyorum ki!
Bakışın güzel, kalbin. Ve yansır içinde var olan dışına. Ateşböceği sonsuz ışığın remzi değil mi, damla okyanusun, çakıl da dağın?
Gözbebeğinim. Sarıp sarmalıyorsun beni. Şefkatle bakıp hasretle kokluyorsun. Şiir günüymüş.
Ay dünyanın etrafında döner, adı gün olur. Dünya güneşin etrafında döner adı yıl olur ve ben senin etrafında pervane gibi dönerim bunun da adı aşk olur.
Tavafımsın, takatim, tamamım. Sana şiir yazmak isterdim. Yüreğimde seni anlatacak denli kelimem yok. Bundan nasıl da mağlup ve mahcubum. Heybem sen fukarasıdır. Senden “seni” dilensem… Allah için desem… Güzelliğinin sadakası olsun diye yarım bir tebessüm verir misin bana?
Dağarcığım gökkuşağındaki renklerden biri kadar oysa sen renk cümbüşüsün. Bu yüzden kudretim yok seni anlatmaya. Bu nasıl bir acziyettir ruhumu sarmış da beliğ bir şekilde hislerimi ifade edemem. Yalnız şunu söyleyebilirim: “Sana dünyanın bütün alfabeleriyle seslenmek isterdim.” İşte o zaman duyduğum hasretin birazını anlatmış olurdum sana. Bilsen bu yüzden ne kadar mustaribim.
Seni görmeyen şair değildir. Şiir dedikleri sensiz birer paçavradır. Kalp döküntüsüdür. Deli saçmalığıdır. Seni gören şairdir. Harf harf sirayet edersin, kelime kelime, dize dize… Bütün şiirlerin toplamısın. Senden ötesi yok. Beni yargılayacaklar şimdi. Oysa benim şairlik gibi bir derdim yok, yazarlık gibi… İç dökümümdür, haletiruhiyemdir. İllaki biri var diye de yazmıyorum.
Kimse umurumda da değil. Sigara içene âşıksın denmez; şarkı söyleyen, şiir dinleyen, kitap okuyup film izleyene de. Ama yazana söylenir.
Şiir kalbimdir ve insan kalbi var diye suçlanır mı? Kalbin içinde süveyda vardır aşkın tecelli ettiği noktadır. Ve herkesin kalbindeki bu siyah nokta silinmişse, körleşmişse bunda var mı benim günahım? Her dem taze tutmak lazım süveydayı. Rabbe vasıl olmanın da noktasıdır süveyda.
Yarası olan anlar beni, ağrısı. Kolay değil yazmak hele aşkla yazmak ateşten denizlerden gül renkli dizeler kurmaya benzer, kurşundan bulutlardan gözlere çiy damlası düşürmeye benzer. Seni yazan ele kurban olmamak mümkün mü? Sana aşkla bakan göze hayran olmamak ve sana şiirle hitap edene meftun olmamak kolay mı?
Gülüyorum, onlar şiir diye biliyor ben sen diye yazıyorum. Kuşku böyledir işte, insanın aklına salarsın bir böceği, o da yer bitirir o kafayı. Neyse sana döneyim, şiire, gazele ve güneşe… Aydınlığa…
Şiir günüymüş. Bir güne şiiri sığdırmışlar çok sığ olmuş. Ben 365 güne sığdıramadım seni. Ona yanıyorum.
Ahengimsin, ritmim, edebi sanatım. Mısraıbercestemsin, en güzel dizem. Daha ne diyeyim, kursağıma kadar sen doluyum. Şiire boğulmuşum. Millet şiire bakıyor, ben sana bakıyorum. Miller şiir okuyor, ben seni okuyorum. Cümle âlem şair olmuş bense sana vurulmuşum. İşte suçlanıyorum yine. Canım sağ olsun.
Şu abıhayat dudaklar kıpırdamazsa bir gün, şu aşkla bakan gözler ışıldamazsa, şu insanca çarpan kalp çarpmazsa bir gün işte o zaman yazmayı bırakmış olurum. Çok sonra anlayacaklar ve beni yargıladıkları için bin pişman olacaklar.
Seni görmeyen anlayamaz şiiri. Yusuf’u görmeden ona vurulan Züleyha’yı eleştirenler gibi herkes. Sözlerim kınından çekilmiş bıçak gibidir, gün ola kese sesi.
Şiir günüymüş. Çöle senede bir gün yağan yağmur gibi herkes. Aşka teşne dudaklarıyla kanmaya çalışıyorlar. Biz aşkın dudağıyız ve kendi gözyaşı yağmurumuzda ıslanırız 365 gün.
“Ben sana öyle güzel baktım ki!” dedin ya bir defasında, hâlâ tesirindeyim bu dizenin.
Tuttuğu her şeyin altına döndüğü söylenen bir adamın hikâyesi anlatılır ya ben de sarf ettiği her sözü şiir olan bir kadının hikâyesini anlattım size.
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.