FATİH E DERGİ, MAYIS 2021, 25. SAYI
BOYALI KUŞLAR
En güzel türkü “Barış’ın Türküsü”dür, en güzel şiir “Barış’ın Şiiri”dir ve en güzel hikâye de
“Barış’ın hikâyesi”dir.
Dünyanın herhangi bir coğrafyasında savaş oluyorsa ve özellikle de çocuklar ölüyorsa bu
savaşta başımızı önümüze eğip fikretmeliyiz bin defa: “Bu dünya, neden insana yetmez?” diye. Ve sürüp giden bu savaşlar karşısında susuyorsa insanlar işte asıl o zaman bütün insanlık kaybeder, cehennem olur her yer ve çekilmez olur yaşadığımız bu dünya.
Boyalı kuşlar o kadar çoğaldı ki günümüzde, buna üzülüyorum. Bakıyorsunuz Suriye boyalı kuş olmuş ve atılmış alıcı kuşların önüne. Tüyleri yolunuyor bir bir, eti kopartılıyor, gözleri oyuluyor. Filistin hakeza öyle, Burma.. Ey ahali, sakın öyle miskin miskin durma! Ölümlerin olduğu bir dünyada sakın susma! Gerekirse hece hece, gerekirse kelime kelime, gerekirse cümle cümle barışın savaşını yapmamız gerekir. Yoksa çektiğimiz her gece işkence!
Önce şatafatlı bir gösteri semalarda, ateşböceklerine benziyor uçaklar uçuşuyor geceleri karanlığı aydınlık ediyor ama bu aydınlık çok kötü, içinde karanlık saklı. Karanlığı yaran bu ateşböcekleri insanların üzerine tonlarca bomba atıyor ve en çok da çocukları öldürüyor bu bombalar sonra kadınları ve sonunda da bu bombalama karşısında susan bütün insanlığı.
İnsan çok ama “insanlık” zerre kadar yok bu dünyada. Silahların hedef tahtası oluyor çocuklar, hem oyuncak silahla dahi vurulur çocuklar, canları ne ki? Boyalı kuş oluyor savaşta çocuklar, düşmanın mermileri onları kolayca öldürüyor, bombaları onları çabukça yok ediyor. Oysa barış içinde sokaklarda oynamalıydı çocuklar, yere bir çizgi çizip atlamalı, göğe uçurtma salıp koşmalı ardı sıra. Cıvıl cıvıl olmalı sokaklar onların sesiyle oysa vurulup öldürüldüğü yere resmini çiziyor annesinin bir çocuk ve sokağın ortasında bütün insanlığın gözleri önünde çizdiği resmin içine sokuluyor boylu boyunca ve annesinesarılıp yatıyor.
Boyalı kuşlar o kadar çoğaldı ki! Arzu ettiği kadını günlerce yanında bulamayan bir kuşçu, sinirlenir iyice. Kafeslerindeki kuşlar arasından en güzelini seçer ve seçtiği kuşu ayaklarından bileğine bağlar iple sıkıca. Sonra kendi ürettiği boyalarla kuşu boyar, hem de allayıp pullayıp. Gagasını ayrı renge, kanatlarını ayrı renge, kuyruğunu bambaşka bir renge… Boyama işi bitince diğer kuşları yanına çekmesi için boyadığı kuşun ayağından tutup sallamaya başlar. Acı içinde öten kuşcağızın feryadına hemcinsleri hemen uçuşup gelir. Bir halka oluştururlar onun üzerinde. Yeterli sayıda kuşun etrafına toplandığını gören kuşçu, elindeki boyalı kuşu bileğinden bağladığı ipten söker ve onların arasına salar. Çığlıklarına toplandıkları kuşu aralarında gören diğer kuşlar, önce büyük bir şaşkınlık yaşarlar. Kuşun sesi kendi sesleri ama şekli kendi şekilleri değil! Bu acayip kuşu tanımazlar ve onu öldürmek için saldırıya geçerler. Gagalarıyla onun rengârenk tüylerini yollar, gözlerini çıkartır, derisini kopartırlar ve bu saldırı karşısında kuşçunun kafesindeki en güzel kuş, boyalı kuş, acılar içinde yere düşer, can verir. Adamın canı sıkıldıkça ve sinirlendikçe kuşları rengârenk boyar ve salar diğer kuşların içine. Başka bir sefer de bir kargayı boyayıp ölüme yollar, sonra bir bülbülü, sonra bir güvercini ve bu böyle devam edip gider.
Barış içinde yaşamak varken bu dünyada, üstünde yaşadığımız yeryüzü en tatlı yemişlerini verirken, altında soluklandığımız gökyüzü bizlere yeterken, içtiğimiz sular ayağımıza kadar gürül gürül akıp gelirken dupduru, yediğimiz ekmekler ağzımıza kadar sunulurken mis gibi neyin kavgasını yapar şu aciz insanoğlu? Sınırlar insanların cesetleriyle oluştuktan, kanlarıyla sulandıktan sonra yaşamanın anlamı nedir?
Boyalı kuşlar o kadar çoğaldı ki! Bütün ülkeler savaş için adeta yarışıyor bugün. Elimize geçirdiğimiz her türlü güzelliği allayıp pullayıp onu yok edecek olan çirkinliğin içine atıyoruz, barışı savaşın içine, iyiliği kötülüğün kucağına itiyoruz. Yaşamı ölümün ocağına mermiyi silahın ağzına verir gibi sürüyor, yaşam atını dörtnala uçuruma sürüklüyor ve çocukları kurşun yağmuru altında büyütmeye çalışıyoruz.
Boyalı kuşların çığlığı kulağımızın zarını patlatıyor, yüreği hâlâ insanlık için çarpanlar var diye düşünüyorum. Bu insanların, kuşçunun elindeki bütün boyaları alıp yere çalmasını ve kafeslerinde mahpus tuttuğu bütün kuşları azat etmesini düşlüyorum. Belki o zaman yeryüzüne barış gelir, lügatlerde dahi savaş kelimesi unutulur diye umuyorum.
Kuşları boyayıp alıcı kuşlara yem yapıyor ve bunu zevkle seyrediyoruz, yetmedi çocukları savaşın çerezi yapıyor daha da yetmedi kadınları savaşın mezesi yapıyoruz. Yetmedi mi Kabilliğimiz? Habilleri kurban ettiğimiz yetmedi mi? “Barış” diyorum neden bütün kulaklar sağır kesiliyor, dudaklar konuşmaz oluyor, gözler görmez oluyor yoksa siz kuşları boyayıp alıcı kuşların önüne atan kuşçu musunuz?
GÜRHAN GÜRSES
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.