Elazığ Karakoçan FK ya da eski adıyla Elazığ Belediyespor Futbol Kulübü… Neticede bu şehrin bir takımı… Takımı alan kendi ilçesinin adını o takıma veriyorsa bunu da makul karşılamak lazım diye düşünüyorum.  Bazı yayın organlarının yorum kısımlarında ilçemizle ve takımımızın adıyla ilgili olumsuz yorum yapanlar var. Bu önyargılı yorumlara tek tek cevap yazmak niyetinde değilim ama bizi biz eden şeyleri de hatırlatmak da fayda görüyorum. Bunu makamı, maddiyatı, fikriyatı, zikriyatı ne olursa kim olursa olsun her Karakoçanlının okuması bilmesi gerekir. Biz ele güne karşı bir olamazsak ele güne karşı rezil oluruz.  Hakkımızda varsın olumsuz konuşanlar olsun, yorum yapanlar eksik olmasın ama biz kelimenin tam anlamıyla biz olabiliyorsak işte o zaman hiçbir rüzgâr bizi sökemez yerimizden, eğemez.

Sana özlemle baktım bu yaz Karakoçan! Goman’daki seyir tepesinde hem de. Eski günlerini aradım da durdum, ne umdum ne buldum! Duma duma dum, ben bir masal uydurdum; onunla avundum da durdum. Bu masalın adını da “Güzel İlçem” koydum. “Bu ilçe bizim ve biz bu ilçeyi çok seviyoruz. ” diye sesleniyorum herkese. Uzak durun ilçemden. Uzaktan yorum yapıp ahkâm kesenler size söylüyorum size. Bu ilçeyi yaşanmaz gösterenlere, hain kılmak isteyenleredir sözüm. Uzakta her şey size o kadar basit geliyor ki sizi okuyup da size kanmamak elde değil! Emanet ağızlarla bu ilçenin gerçeğini anlatamazsınız. Bizim insanımızla, devletimizle bir derdimiz yok! Biz ilçemizi ve insanımızı seviyoruz. Onların zarar görmesini, mağdur olmasını ve mahrum olmasını asla ve kat’a istemiyoruz. İlçemizde görev yapan her şahsın misafirimiz olduğunu ve onların yarın bu ilçeden gittikleri vakit Karakoçan’ımızın gönüllü elçileri olacağını da bal gibi biliyoruz.

Siz Tepe’yi bilir misiniz sahi? Damlı topraklı evleri, dar sokakları… Tezekli top sahalarını mesela Han Çeşmesi’ni… Plastik topla hiç oynadınız mı Bektaşların tarlasında? Kupık ‘ta yüzdünüz mü? Naylon poşetle balık tutunuz mu? Gece yarıları sere şırıltıları eşliğinde Ohi’de mehtabı seyrettiniz mi? Kalkıp da deremize boklu diye hüküm sürenlere de sesleniyorum, siz o günleri yaşadınız mı? Beyinlerde akan kanalizasyonların dereye akıtılmayan vakitlerinden bahsediyorum. Bana kalkıp da ilçeyi anlatmayın, cahil kalırsınız. Garaj’ın yapılmadığı, köprülerin olmadığı, halıların kilimlerin derede yıkandığı günleri yaşadık ve gördük. Bekçi İbo’yu bilir misiniz, Mikail Amca’yı tanır mısınız? Ermeni komşularımız vardı onlarca yıl karşı karşıya oturduk sahi ne güzel insanlardı onlar. Siz onlarla oturup çay içtiniz mi, ekmeğinizi paylaştınız mı? Alevi dostlarımız vardı ve bizim bu tarz söylemlerimiz hiç yoktu. Kürt dediğimiz, Türk dediğimiz iç içeydi bir yumruk gibiydi eskiden. Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktu. Öyle bir derdi de yoktu kimsenin. Büyükler konuştu mu susardık, uyardı mı onları dikkate alırdık, şimdi öyle mi? Siyaset yüzünden akraba akrabaya düşman olmuş. Aynı çizgideki insanlar bile birbirlerine tavırlı hale gelmiş. Para ve makam güzelim ilçeye egemen olmuş. Herkes paraya ve güce mahkûm olmuş. Bu eleştiri genelimiz içindir.

Siyaset nedir bilmezdik! Temizdik Kırkpınar Suyu gibi. O zamanlar Kırkpınar; apartman ormanı değildi, ağaç ormanıydı. İğdeleri vardı, salkım söğütleri, kavakları ve çeşmeleri… Mahalle maçlarımız olurdu, oyun sezonlarımız: âşık, bilye, kibrit kabı, gazoz kapağı, mok, telden araba… Karapınar’ın toprak sahasında top oynardık, Gölpınar’ın çiminde adeta uçardık.  Gel de o günleri arama? Ne zaman siyaset girdi aramıza işte o zaman birbirimize düşmanca bakmaya başladık. Söylemlerimiz değişti, bakışlarımız… Kan beynimize sıçradı, gözlerimiz kan kan oldu. Oysa biz hep Karakoçanlıydık; kimimiz Tepeli, kimimiz Karşıyakalı, kimimiz Yeni Mahalleli… Yazdıklarımın içinde size ters gelen şeyler olacak ama benim doğrum sizin doğrunuz olmak zorunda değil ve sizin doğrunuz da benim doğrum olmak zorunda değil.

Mahalleye yabancı giremezdi, hepimiz mahallenin delikanlılarıydık. Çukur değildik inanın ama tavrımız Çukur’un kahramanları gibiydi. Şimdi ise ilçemizde özümüze yabancıyız. Ayağımızda naylondan kramponlar vardı, toplarımız hep plastiktendi. Sabahtan akşama topun peşinde koşardık. Şimdi ise koştuğumuz birbirimizi kırıcı ve dışlayıcı işlere bakın Allah aşkına! Ankara lastiği herkesin bir olduğunun resmi kanıtıydı. Şimdi ise ayağımızda en kral ayakkabılar ama o ayaklar bizi huzura götürmüyor. Yine kraldan kralcı, hükümde icracı zatlar kalkıp sen fakirliği övüyorsun diye yazıyla alakası olmayan ithamlarda bulunacak. Bu özlemdir eskiye akıllım! Önce yazının muhtevasını anlayalım ve yazıyla ilgili varsa kudretiniz siz de kendi hünerlerinizi kaleme alın. Bugünün zengin ama bir o kadar sahte Karakoçan’ındansa dünün fakir ama bir o kadar da doğal Karakoçan’ını tercih ederim.  Bu son yazdığım cümleyi anlamanız için dün yaşadığınız ilçenin bugününü de yaşamanız icap eder yoksa yargılarınız güdük kalır.

Gece 12’yi gösterene kadar oynardık damlarda. Oyun aralarında da tereyağını sürerdik sac ekmeğimize, üzerine de toz şeker ekerdik. Ne de güzeldi; hamburger nedir bilmezdik, pizzayı tatmazdık! Kola değildi içeceğimiz ayrandı ayran. Herkes Karakoçan’a hayrandı hayran! Sahi siz Tırka Depe’nin hikâyesini bilir misiniz? Yazmıştım eksiğiyle… Belki de anlatılagelen en hazin aşk hikâyelerinden birisidir bu ilçemde yaşanmış olan. Aşk hikâyeleri dururken neden saçma sapan hikâyeleri dinlemek istiyoruz. Mecit Koç’u, Faruk Kişin’i, Murat Kama’yı, Fero’yu, Abdi’yi, Hasan Koçoğlu’nu kim tanımaz ki! Mekânları cennet olsun, bu ilçe o kadar güzel insanlar yetiştirdi ki! Biz buyuz ya;  hamurumuzda dostluk var, kardeşlik, kadir kıymet bilirlik… Biz bize düşman olamayız asla! Ve yıkılmayız öyle en ufak esintide. Çünkü acılarımız bir, hüznümüz yek, neşemiz tek, eğlencemiz… Rahmetli Gıras hepimizin baş tacıdır, Gıllor’u unutmamışız hala, Gırtik’i, Emme’yi, Appe Gınno’yu… Bunlar bu toprağın harçlarıdır harçları… Kalkıp da ucuz kahramanlık yapıp uzaktan söven ama yakında övenler gibi hareket etmeyin.

Kimsenin bu ilçenin geleceğini çalmaya hakkı yoktur. Kusura bakmayın ama bir can yanarsa bu ilçede hepimizin canı yanacaktır. Çocuklarımız rahat rahat oynayamayacaksa bahçemizde, gençlerimiz özgürce gezemeyecekse caddelerimizde, büyüklerimiz güvenli bir şekilde oturamayacaksa parklarımızda, gurbetçilerimiz mutlu bir şekilde köylerinde kalamayacaksa ve kadınlarımız pazarlarımızda rahat bir şekilde alışveriş yapamayacaksa ne anlamı kalır Karakoçan’ın? Golan’a gidemeyeceksek, Bağin’e uğrayamayacaksak, Kavuman’ın insanın içini serinleten yeşilliğinde uzanamayacaksak, Çelakas’ta balık yiyemeyeceksek, Değirmendere’ de manzara keyfi çatamayacaksak ne anlamı kalır burada yaşamanın?  Elin ağzı çuval değil büzesiniz, görüyorsunuz. Biz bize düşman olursak, biz bizi ezersek, yok sayarsak hakkımızda ezbere konuşanlara malzeme vermiş ve onları haklı çıkarmış oluruz. Biz bugüne kadar kolay gelmedik biliyorum, çok sert rüzgârlara maruz kaldık, çok tazyikli yağmurlarda ıslandık, düştük ama ayağa kalkmasını da bildik. Bu ilçenin yürekli insanları da çoktur, harbi delikanlıları da! Dostluğu da erkekçedir, düşmanlığı da! Dün bu ilçede güzellik vardı, bugün de olacak, yarın da olmalıdır. Burada suya atılan bir taş gibi güzellik, neden ülkenin dört bir yanına dalga dalga yayılmasın. Analar ağlamasın, çocuklar ölmesin, intiharlar olmasın. Hiçbir siyaset insan canından daha üstün değildir. Baranlar ölmesin, Fıratlar paramparça olmasın. Ayşeler zulme uğramasın, Fatmalar taciz edilmesin. Onlar ülkemin her köşesinde çocukça oynasın. Savaşın, öfkenin ve zulmün değil; barışın, güzelliğin ve iyiliğin birer parçası olsunlar.

İlçenin çoğu komşumuz, arkadaşımız ve en önemlisi insanımız. Aynı parkta oturup çay içmişiz, aynı lokantada yemek yemişiz, aynı sahada top oynamışız. Farkımız yok yani! En koyu partilileriniz bile onlarla son derece samimi… İçli dışlı… Bu ilçe bizim, bu sahiplenmişliği siyasi ve fikri manada herkesin göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Gençlerle konuşamaz hale gelmişiz. Aynı fikirde olmamızı ben de istemem. Güzellik o ki farklılıklarımızla birbirimizi sevebilmemiz ve birbirimize saygı gösterebilmemiz. Karakoçan bunu sağlayabilecek ve hayata geçirebilecek bir yerdir. İnadına barış ve kardeşlik diyorum, iyilik ve güzellik diyorum her şeye rağmen.  İnadına yaşanabilir bir ilçe arzuluyorum.  Kimsenin burnu dahi kanamasın. Canı yanmasın hiçbir ilçe evladının. Hiçbir ana ağlamasın, baba yas tutmasın, çocuk yetim kalmasın. Herkes barış için mücadele etsin ve barışın türküsünü söylesin. Açlıkla sınanmasın kimse, eziyetle uğraşmasın. Sahi siz Medin Ağa’yı bilir misiniz? “Ağa, sizin bu ağalığınız daha ne kadar sürecek?” diye sormuşlardı da o da cevabını vermişti bir ibretengiz cümleyle. Bilenler bilmeyenlere söylesin lütfen. Eğer herkesi ağa yapacaksak başımıza böcek gibi ezilmeyi de göze almamız gerekecek.   Herkes doğduğu yerin karakterini alır ve bir ömür boyu gibi boynunda onu bir künye gibi taşır. Bizim karakterimize değin sinmiş Karakoçan belki de ilçeyle alakalı olumsuz atfedilen her şeye sesimizin gür çıkmasının sebebi bu olsa gerek. Başka da bir kastımız yoktur, inanın.

KAPTAN

Önceki İçerikEYLÜL
Sonraki İçerikKÖSTEKLİ CEP SAATİ
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.