Bugün benim doğum günüm. Çokça hüzün, acı ve zulüm! Okuyana çokça ders var belki! Belki de sayıklamalarım bana dahi faydası yok. Çokça hayal kırıklığı, hüzün, pişmanlık, keşkelerle dolu bir yaşam.

Kendimizi aradığımız ve adadığımız mekânlar…Ömrümüzün olmazsa olmazı sandığımız adamlar… Vazgeçilmez olduğumuz ve vazgeçildiğimiz anlar… Hiçbiri koymadı bana.

Başkalarının üfürükten almış olduğu takdirler bizim gözümüzde tuvalet kâğıdından öte bir mana ifade etmedi.  Sırtı sıvazlanıp ama kıçı tekmelenenlerden de olmadık, el etek öpüp basit esprilerin malzemesi de.

Sadece ihaneti gördüm. Bir de bol soslu iftirayı… Bir çift fıldır fıldır gözde. Sonra yansımalarını öbür patlak mı patlak gözlerde.
İşte kapalı kapılar ardındaki hoş sohbetlerde gece yarılarına kadar süren yol gezmelerinde, eğlenceli yemek fasıllarında, muhabbeti basit mevzularda sakız oldu kimliğimiz.  Birileri daha öncede başka ağızlarca çiğnenmiş mesnedi olmayan ama getirisi olan etiketi iğrenç ve leş kokulu ağızlarıyla zerk ediyorlar mühim zatlara. Bizlerse “Vatan, Millet, Sakarya” üçgeninde tur atıyorduk naçizane. Ah kafam diyorum bugün, ah aklım. Onca kütüğe balta olmak varken…

Bugün benim doğum günüm. Çokça hüzün, acı ve zulüm!  Bugün rahatım, çok şükür!  Öğrencilerim oldu birbirinden kıymetli.
Hepsi cihana değer. Bizim asıl ödülümüz bu. Bir gülümseme, bir hatır sorma, bir selamlaşma… Kimseye olmaz asla sataşma. Bunların zevkini ve bizlere katmış olduğu manayı izah edemem.  Hepiniz iyi ki yaşamımda bir şekilde yer aldınız ve beni onurlandırdınız.  Hayatınıza bir şekilde imza atmamız ve sizin de bizim hayatımıza bir paraflık da olsa katkı sunmanız çok güzel. Kartvizitim olmadı dayısı mebus diye. Parası var diye referansım… Okumuşluğumuz kaç para eder bu toplumda? Daha genciz diyeceğim ama kafamın içi büyükşehir kalabalığı gibi…  Binlerce insanın sesi, boy boy, soy soy, mezhep mezhep, renk renk, cins cins insan tanıdım.  Allah’a çok şükür tamamına yakınıyla dostuz. 

Hep tarafsız oldum ve hep eşit davrandım. Taraf olmayanın bertaraf olacağını biliyordum.  Herkesin kişisel başarı olarak addedebileceği hiçbir şey yaşamadım. Sadece doğru bildiğim yolda yürüdüm. Yalana düşmedim, ihanete asla bulaşmadım, kimseyi ispiyonlamadım, karalamadım ona, buna, şuna.  Birilerinin gözüne girmek için şaklabanlık da yapmadım.  Yalan söylemedim asla.  Hiçbir fikrin yobazı olmadım. Yalakalık asla yapmadım.

Değer bildim, çalışanı baş üzre taşıdım. Değer bilmeyeni amiyane tabirle iplemedim bile. Makamla adam olunamayacağını bilakis makamın adamla değer kazanacağına inandım.

Bugün benim doğum günüm. Çokça hüzün, acı ve zulüm!  Benim hikâyem bu. Ceketimi aldım ve hızla çıktım adam gibi adam olmanın para etmediği yerden. Bir daha dönmedim. Kalsam ben ben olmaktan çıkacaktım. Gitsem ruhum bedenden ayrılacaktı.  Bana layık olmadığım tarzda etiketler bulaşırken orada hiçbir şey olmamış gibi kalamazdım. Ya kalıp mücadele edecektim yalan rüzgârlarına karşı yahut her şeyi onlara bırakıp gidecektim hesapsız. Zor olanı yaptım bence.  Kolay olan orada kalıp diğerleri gibi hiçbir şeye itiraz etmeden emme basma tulumba gibi onların her dediğini yapmak olacaktı. Yapamazdım yapmadım.            

Anlayamadığım toplumun neden sustuğu? Hala çözebilmiş değilim bunu!  Güç karşısında makam karşısında ilçemin neden korktuğunu idrak edemiyorum?  Hangi yüzyıldayız hala ağalık beylik dönemi psikolojisi ile hareket edenler var. Olmaya ki işimiz düşsün olmaya ki selamı kessinler.  Onların orada olması sizden dolayıdır diyeceğim geliyor ama kim duyar? Onlar olmasa da olur lakin siz olmasanız hiçbir şey olmaz demek istiyorum lakin kulaklar duymaz. 

Ey halkım ortada bir haksızlık var demek istiyorum ama kimse dinlemiyor kendinden olanı. Kimse önemsemiyor kendi evladını.
Ama ortada haksızlık var diyeceği geliyor insanın.  Yanlışlık var, kabahat, ispiyon, ikiyüzlülük, yalan, iftira…  Yetmez bunların karşısında herkesin kul köle olduğu makam çıkarı var.  Yeşil kart var, adam kayırma işi var, iş görme hesabı var, torpil var, yalakalık var. Bizden olanın canı cehenneme anlayışı var. Yaşadım gördüm yaşayın görün. Bugün her şeyi aştım.  Kişileri kurcaladıkça ne kokular geldiğini gördüm. Ne çıkar ilişkileri kurulduğunu, ne adamların yok yere heba edildiğini gördüm.  Haksızlık yapanın umulmayacak denli kısa sürede yerinden olduğunu gördüm. Kimsenin ahının yerde kalmayacağını… İftira edenin er geç belasını bulacağını gördüm.

Yaşını başını almış cesetlerin çocukları yaşındaki adamların sebze poşetlerini taşıdığını görüyor, onların “oğlum” ifadelerine muhatap olduklarına şahit oluyorum.  Vay benim zavallı insanlarım diyorum.              

Daha güzel daha sağlıklı ve daha özgür bir ilçeyi hayal ettim hep.  Yalana, yanlışa, kusura ve kabahate düşmeden bazı şeylerin yapılabileceğini gördüm. Tezgâhını kuranların saltanatının kolayca yıkılmayacağını ama taşı delenin yine suyun sürekliliği olduğunu anladım.  Bunu yıkmak için Karakoçan’da ciddi bir siyaset lazım. Düşünceler ve partiler üstü bir ortak akıl lazım.

Sen, sen ayrıl diyeceğiz beraber, sen uzak dur bir süre diyeceğiz, sen sakın yaklaşma diyeceğiz, sen asla ortalıkta görünme diyeceğiz. Ve kalkıp ilçe hesabına ve ilçe halkı adına yapılan her türlü yanlışı düzelteceğiz.

Bugün benim doğum günüm.  Çokça hüzün, acı ve zulüm!  Benim hikâyem bu.  Kaç haksızlığın tezgâhından geçtim? Kaç ihaneti gördüm yüzüme gülerken? Aldırmadım.  İnsanların göre göre kuyunu kazması ne kadar da tuhaf! İnsanlığa sığmaz gerçi. Bile bile seni kandırdığını zannedenlere acıyan gözlerle bakmak ne kadar insani? 

Bugün benim doğum günüm, inanın çocuklar yarın daha güzel günler göreceğiz. Başkasının gölgesinde kalmayın.  Başkasının ayak izinde yürümeyin. Başkalarını asla ve asla körü körüne takip etmeyin.  Ve en önemlisi kendinizi değersiz görmeyin. Kulun kula üstünlüğü makamla değildir. Para ile hiç değildir.  Irki hususlarla ilgisi dahi yoktur.  Renginizin ne olduğunun hiçbir önemi yoktur.
Kendinize inanın yeter, gölgeniz zaten arkanızda gelecektir.  İziniz zaten başkalarına yol olacaktır.       
               
Bugün benim doğum günüm.  Bir isyan ateşidir bu yaş. Bir tavırdır haine, müfteriye, hak bilmeze. İsterim ki güneşe yolculuk başlasın. Herkes güneşe dönsün yüzünü. Karanlık olan arkada kalsın. Geride kalsın daima.

Gürhan GÜRSES

Önceki İçerikÇERKEZ SÜRGÜNÜ
Sonraki İçerikSen Yoksun
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.