Bir babayla 5 yaşındaki oğlu eski hükûmet konağının bahçesindeki bankların birinde oturuyordu. Karnı beline yapışmış, zar zor adım atan, servetifünun…
“Bir insan başkasını nasıl sever bu kadar?” diye sordu bana yanımda antik bir Yunan tanrısı heykeli gibi duran adam.…
Kadın haykırıyordu çarşının ortasında: "Nankörsün evet nankör." diye. Gök gürlüyordu ama kadının sesi göğü bastırıyordu. Bir insan nasıl da ciğerden…
Seviyordu adam suçu buydu. Aklına koymuştu gönlüne koyduğunu. Bir de söze dökebilseydi arzusunu mesele hallolacaktı elbette. Gönül ferman dinlemiyordu lakin…
Boynunu büktü, gözlerini yere çevirdi ve güzelim uzun mu uzun simsiyah kirpiklerini yumdu. Etraf suspus kesildi: kuşlar lâl oldu, yapraklar…
Senin uzaklarda güldüğünü göğün maviliğinden anlıyorum, bulutun beyazlığından, kuşun cıvıltısından, çiçeğin kokusundan… Desene bana, var mı benim gibi seven seni?…
Bir adam bir kadını yeryüzünde en çok ne kadar severse ben de seni o çoktan bir fazla seviyorum. Bir adım…
“Konuşalım.” dedi kadın, adam da: “Olur.” dedi. Konuşalım aşkın od'una düşmeden, kapışalım aşksız oduna dönmeden. Sen aşkın ustasısın, ben aşkın…
Adam şairdi ve geceye hükmediyordu. Bu hükmü mecazi olarak algılayın lütfen, her şeye siyah bakıyordu. Düne, bugüne ve yarına dair……
This website uses cookies.