Bir eski zaman filozu demiş ki: “Anayurdun yitirilmesinden daha büyük bir acı yoktur.” bu yazı Çerkez Sürgünü’nde ölen o güzel insanlara, yerinden yurdundan edilen o özgür halka ithaf edilmiştir.
21 Mayıs 1864, Çerkez Sürgünü… İnsanlık tarihi maalesef hep zulümlerle, ölümlerle, göç ve sürgünlerle dolu… Ve yazık olan şu ki bu sürgünler ve soykırımlar asla gündeme getirilmiyor. Unutturulmaya çalışılıyor hafızalardan, silinmeye gayret ediliyor tarih sayfalarından. Son Çerkez kalana dek silinmez bu soykırım ve sürgün, bu da böylece hafızalara kazınsın.
Lanet olsun insanı öz yurdundan sürgün edenlere. Onu yollarda sersefil bırakanlara, canına kastedenlere… Kurda, kuşa, balığa yem edenlere…
Lanet olsun geçmişin suçunu görmeyenlere, özür dilemeyenlere… Hiçbir şekilde örtemezsiniz bunu, kapatamazsınız, yok edemezsiniz. Üzerimize Karadeniz’i örtseniz bile! Ama bunu kabul edebilirsiniz, insan olmanızın ve insanlığın gereği…

21 Mayıs 1864, göç ve soykırımın tarihidir ve bunun müsebbibi Çarlık Rusyasıdır. Kırım Tatarları, Ubıhlar, Çerkezler yerinden edildi ,canından, malından… Susun ey çağdaş ve modern kerkenezler! Umurunuzda mı? Ufkunuz Karadeniz gibi kapkaradır. Mavi değildir Karadeniz, aldığı canlardır onu kapkara eden.
Derler ki balıklar ete doymuştur o tarihlerde. Derler ki Çerkezler o tarihten sonra balık yemezler.
Gemiler tıka basa olduğu için batmıştır Karadeniz’in karanlık ve derin sularına. Çoğu Çerkez, hastalanıp ölmüştür ve Karadeniz’e atılmıştır. Kimi zaman da gemilerde yer olmadığı için hastalar ve yaşlılar atılmıştır Karadeniz’e. Sahil balıklarca yenmiş cesetler vurmuştur. Binlerce insan yok olmuştur. Öldüğünü anlayıp da denize atmasınlar diye anneler, ölü çocuklarına ninniler söylermiş. Yüreğiniz yırtılmaz mı şimdi? Ninniler hiç bu kadar ağıtsal ve ağrısal olmamıştır.

Ah insanlık var mısın sahiden? Dürbünle bile görünmüyorsun da! Yüreğin var mı mesela, atmıyor da nabzın! Beynin çalışıyor mu? Bu sürgün ve soykırımlar akıl işi değil de ondan!

“Bize Çerkezlerin ülkesi lazım, Çerkezler değil!” bunu bir Rus generali ifade etmiştir, Her şeylerini ellerinden aldınız. Bu sürgün bugün unutulmaya yüz tutmuş. Her Çerkez’in bu sürgünü nefsinde yaşaması ve her platformda bunu dillendirmesi gerekir. Yoksa Rusya’ya, Avrupa’ya, Amerika’ya kızmaya hakkımız olamaz. Çünkü ilk olarak biz unutuyoruz acımızı. Sakın unutma, büyük acılardır toplumları toplum yapan ve bir arada tutan.

Binerken sürgün gemilerine Dağlılar, arkalarında onurları olarak gördükleri atlarını Ruslara kalmasın diye vururlar tek tek. Bu nasıl bir imtihandır ki en sevdiklerini dahi onurları için gözünü kırpmadan feda edebiliyorlar? Zaman çok kısıtlıdır, gemiler az ve olanları da çok dardır. Ne başlarında kara kalpakları vardır ne bellerinde gümüş kakmalı kamaları ne de rüzgarla yarışan o güzelim atları. Onlar “Dağlı”larıydı Kafkasların; mis kokulu, cesur ve güzel… Bugün yüreği “Dağlı”larıdır Kafkasların, nadim iki gözyaşı gibi özel…Unutma asla sana yapılanı, unutturma da sakın!

Karadeniz mezarlığıdır Adigelerin. Kuşlar yuvalarını insan saçından yaptı o yıllar. Kimse sesini çıkartmadı ki! Konuşmadı ki ayan beyan, yazmadı ki! Hesap soran var mı bugün? Herkes tecritte, dışlanmışlık psikolojisinde! Oysa öz yurdun orada! Dağlıların başına gelenleri anlatabilecek kelime de yok. Olsa da gücü yetmez o kelimelerin, silik ve yetersiz kalır. Binlercesi sürgün yolunda öldü.
Binlercesi açlıktan ve yokluktan…
Binlercesi boğulmaktan…
Kıyılarda ölen ve ölmek üzeren olan binler vardı. Balinalar vururken o kıyılara ayağa kalkan dünya, insanlar vururken kıyıya görmezlikten geliyor. Ah be kahpe dünya, sen de yalansın ya!

Ölen anneler ve ölen annelerin soğumuş cesetlerinde süt arayan bebeler… Bu kareler insan olana neler eder neler. Kalbi zedeler, insanlığı… Donup öldüğü halde çocuğunu kucağında bırakmayan anneler… Tarihin en utanç duyulacak günleri… Çerkez olmaya gerek yok, Adige olmaya, Abhaz olmaya da… Sadece insan olmaya gerek var, onları anlamak ve onların ortak acılarını hissetmek adına… İnsanlığın onurunu bir nebze de olsa ayakta tutmak için! Çünkü insana ve insanlığa dair hiçbir şey ama hiçbir şey bize uzak olmasın.

“Karadeniz en çok bize karadır.” der Çerkezler, haklılar. Çerkez Sürgünü’ne tanıklık eden yaşlı bir Çerkez de: “Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu sahile. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem.” demişti bir röportajında. Bir Rus askeriyse “Oraya buraya dağılmış ve köpekler tarafından parçalanmış, yarı yenmiş, çocuk, kadın ve yaşlı cesetleri… Açlıktan ve hastalıktan tükenmiş, zayıflıktan bacaklarını zor kaldıran, bitkinlikten düşen ve aç köpeklere canlı canlı yem olan göçmenler. Bu ölçülerde ve böyle sefalete insanlık nadiren şahit olmuştur.” demişti.

21 Mayıs 1864 sürgün…
21 Mayıs 2023 bugün…
Tam 159 yıl, unutmak mı? Asla!

GÜRHAN GÜRSES

Önceki İçerikSensiz bir saniyeye rızam mı var?
Sonraki İçerikSayın Kanal 23 Haber
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.