- Çile mevsiminde doğdum. Bu yüzden bu hayatı sevmiyorum.
- Ya çilek mevsiminde doğsaydın?
- Ne olurdu o zaman?
- Çilek kokulu yâr olurdun çilelim!
Çilek kokulu bir aşkın alınyazısıdır bu satırlar ve burnuma her geldiğinde çilek kokusu o afetidevranı hatırlarım. Onun bir is gibi sindiği ya da gece gibi indiği her şey ve yer, çilek kokuyordu bana. Galiba çilek kokusu benim kokum olmuştu daha.
Hatıra defterlerimde çilek kokusu gelir burnuma.
Geçmişe dalıp gittiğimde çilek bahçesinde dolaşırım.
Ve ne zaman onu düşünsem bir çilek tadı alırım yediğim, içtiğim her şeyde.
Çileksiz günler çok uzun bir sonraki çilek mevisimine değin insan kokusunu yitiriyor çileğin. Çilekle güzelleşiyor bahçe ve insan. Ağzımız tatlanıyor, burnumuz açılıyor çilek kokusuyla ve gözlerimiz sevgiliyle daha güzel bakıyor hayata.
Bence herkes çileklenmeli bu mevsimde.
Etrafı çilek kokusu sarmalı…
Bu şehrin en güzel yanlarından biri de Gezin çileğidir. Hele bir de çilek mevisiminde aşıksanız etraf buram buram çilek kokuyorsa ancak filmlerdeki gibi bir sahne canlanır gözlerinizde. Çileği ve o çileği eliyle size yediren güzeli tahayyül edin. Çilek kokusu sinmiştir o yârin eline ve ne zaman bir çilek kokusu gelse burnunuza mevsim fark etmez o an bilirsiniz ki, çilek kokulu yâriniz geçmektedir yakınınızdan. Rüzgar, o yâr kokusunu dalındaki çilek tazeliği ve sermestliğiyle size getirir.
- Çilek yer misin?
- Tabi ki sorulur mu, yenilmez mi?
- Peki çilek sever misin?
- Sevilmez mi?
- Taze taze hem de bu çilekler…
- Nereden geldi?
- Köyden…
- Çilek kokulu kadın desem sana bundan sonra?
- Çilek kokulu terliğimi yersin başının tam da ortasına.
Siz hiç gece yarısı çilek yediniz mi sevdiğinizle? Düşünsenize sevdiğiniz, gece ve çilek…
Gecenin karanlığına sevdiğinizin aydınlığını katıyorsunuz ve onun üstüne de bir tutam çileğin kokusunu. En usta ressamlar dahi çizemez böylesi bir tabloyu.Yeryüzündeki en müstesna anlardan biri olur bu tablonun çizildiği an.
- Gecenin bir yarısı çilek yemişliğimiz var seninle, öyle değil mi?
- Evet var tabi, şehre sindi o koku.
- Sinecek illaki çünkü bu da şehrin doğal bir dokusu.
- Bir gün yâd edersen beni çilek yediğimiz o eşsiz anı hatırla sevgili!
- Bir yere mi gideceksin?
- Ölüm de var ya, ondan.
- Çilekten bahsedelim, ölümden değil!
Siz hiç sokak ortasında kasa içinde satılan Gezin çileğinden yediniz mi? Kokusu sizi uzaklardan çeker kendisine. Anlarsınız ki çilekler çıkmıştır ve kokusu, rengi ve tadıyla sizi beklemektedir. Oturup da bir kasa çileği bitirmek olasıdır. Hem çilek de çikolata ve yârin yanağı gibi paylaşılmaz. Paylaşılsa zaten sıradan bir çilek olur. O zaman da bir ehemmiyeti kalmaz.
Gecenin bir vakti Gezin çileği yediniz mi toz şekere banıp en tazesinden hem de? Şimdi sizin çilek yediğiniz bir sevdiğiniz yok mu? O zaman çilek mevsimini bekleyin bir daha. Aşık olacaksınız o mevsimde aşık olun.
Şimdi kalkıp da çilek var ama sevgili yok demeyin. Mevsim kış mı kalbinizde? Hem çilekler olduğunda dilekleriniz de gerçekleşir.
Ağzı çilek kokan… Yüzü çileğe bulanan… Dudağına çileğimsi tatlar olan sevgili! Mümkün mü seni unutmak ve bir çilek mevsiminde seninle Gezin çileği yemenin bahtiyarlığını hangi şair ifade edebilecek kudrette, hangi yazar hikaye edebilecek ustalıktadır?
İşte bu yüzden bu tabloyu ömrümün en güzel tablosu olarak kalp duvarıma asıyorum. Sen, ben ve dalından kopartılmış taze mi taze Gezin çileği… Afiyetim ol.