RIHTIM DEMLİK, 47. SAYI, EYLÜL 2020
Kadın, gözlerini adamın gözlerinin tam da ortasına dikip okkalı bir şekilde:
“Senden nefret ediyorum.” diye haykırdı.
Adam olduğu yere yıkıldı.
Kurşun yemişti adeta sol yanına.
Ağız silahından çıkan bilmem kaç kalibrelik söz mermisi muhatabının tam da yüreğine isabet etmişti. Kadın, ağız namlusunun üzerinden çıkan ayrılık dumanını hafiften üflerken hedefe isabet kaydettirmenin sevinciyle asıl öldürücü sözü namluya sürdü ve bekledi bir an. Beyninin tüm kıvrımlarına değin hissetti adam. Ağır bir his krizine tutuldu, kalakaldı olduğu yerde. Soğuk mu soğuk bir ter bastı ilkin adamı, gözleri kocaman kocaman açıldı. Rengi soldu, nabız durdu, gözü kaydı. Bir film gibi başlamıştı her şey; aşkla, sevgiyle… Bir film gibi bitiyordu her şey; nefretle, kinle…
Kadın, adamın yüreğinin tam da ortasına dikti sözlerini ve şedit mi şedit bir şekilde: “Seni sevmiyorum adam!” gönderdi gözleri nefretten kıpkırmızı bir vaziyette. Adam bir sendeledi, iki sendeledi ve yere yıkıldı göz göre göre. Kimse anlayamadı bu ölümün sırrını. Kadın dahi idrak edemedi. Adam ansızın öldü.
Yapılan otopside kalpte aşırı miktarda öldürücü söz bulundu; tek tek o cümleler cımbızla alındı ve kayda geçirildi: “Senden nefret ediyorum.” Söz mermisinin kalbi sıyırıp geçtiği görüldü yapılan otopside. Asıl öldürücü darbe “Seni sevmiyorum.” söz mermisi olmuştu. Kalbin ortasındaki süveydaya isabet etmişti. Yani adamın can alıcı noktasına… Can evinden vurulmuştu adam.
Yapılan söz analizlerinde ve cinayetin tahkikatı neticesinde silahın maktulün eşine ait olduğu belirlendi. Kadın mahkemeye çıkartıldı ve ömrü aşksızlığa mahkûm edildi. Söz silahına el konuldu. Kelimeleri alındı, harfleri silindi hafızasında. Diline pranga vuruldu, kalbine kelepçe…
Derler ki 24 saat aşk şarkıları dinletilirmiş bu mahpuslukta kadına. Aşk filmleri seyrettirirlermiş orada. Kadınsa gözlerinde bir damla gözyaşıyla ağlayıp ağlamama arasında kafayı yermiş her gün yeniden. Kadında pişmanlık var mıydı, yok muydu belli değildi. Adamsa bir yalnızlık ikindisinde söz yaşlarıyla mezara defnedildi. Mezarda sorgu faslı başladığında ve ilk suçu yüzüne okunduğunda adam ağladı. Hem de nasıl ağladı, görseniz siz de ağlardınız onun bu hâline.
“Ey falanca adam! İlk suçun o kadını sevmek… İkinci suçun yine o kadını sevmek… Üçüncü suçun yine o kadını sevmek…” Can kurban böyle bir suça dedi içinden ama kimse onun bu söylediğini duymadı. Adam ölüydü, bir o kadar da mesuttu ama kimse onun bu durumunu anlamadı.
Gürhan Gürses
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.