Ne acılar gördüm sevda üstüne. Ağlayan niceler gördüm aşk meşk üstüne. Mecnun olsa anca yanar sana, Tahir olsa anca. Leyla elinde ayrılık dolu torba ile beklemekte, Zühre bir yıldız olmuş ahvaline gülmektedir. Sen ağlama da, sen sızlama da kimler sızlasın.
De lori lori. Gün batmakta bizim tarafta, güneş senin olduğun yerde. Gölgelerde rengimiz soldu. Yeter artık, affeyle. Affeylemezsen de gayreyle acıyı, def eyle musibeti.
Güzelbaba’da bir içimlik çaydır mutluluk, Hıdır Baba’da alabalıktır günbatımında, sevgiliyle el ele dolaşmaktır Çiftlik Caddesi’nde. Kalecik Barajı’nda olta atmaktır sazanlara, isimsiz mektuplar postalamaktır sevgiliye. Papatya toplamaktır dere boyunca seviyor sevmiyor diye! Papatya falı bakmaktır son yaprağı seviyor diye.
De lori lori, gözlerim dalıp giderken gökkuşağının derinliğinde bir kuş uçar yüreğimden semaya. Gökkuşağının renklerinden bir kalp çizer kanatlarıyla boşluğa. Aşkının imzasını atar semaya yüreğim, bir deli bakış kılıçtan keskin olur an gelince. Bir ürkek dokunuş serçeden beter olur vakit tamam olunca. Bir kaçık, yüreğinin sınırlarında pervasızca dolaşır. Uzayıp Ferhatlar olur akşam gezmelerinde, çeşme başlarında taze bir gül olur sevdam. Yüreğime batan dikensin durmadan kanayan, beynime geçen kıymıksın deleyleyen. Serabısın ömrümün, abı hayatısın, ruyi zeminisin hayallerimin.
De lori lori! Geçti günler, tükendi sevdalar. Hüzün geldi oturdu başköşeye. Gözlerim hicap duyuyor gözlerden, ellerim nasır tutuyor elsizlikten, nefretim kol geziyor hücrelerimde. Sinirlerim savaşa hazır asker misali yirmi dört saat tetikte. Gel artık.
Sen varsan Yolçatı’dan bakınca yemyeşil bir ovadır Karakoçan. Sen yoksan bir hiçtir Karakoçan. Sen varsan değişir vaziyet hemen. Canlanır dört bir yanı ilçenin. Çocuklar daha mutlu olur, kuşlar cıvıldaşır, çiçekler renklenir. Sen yoksan, kuru bir toprak parçasıdır Karakoçan. Her taraf çöplük, her taraf yıkık, her taraf izbe. İnsanlar soğuk, çiçekler soluk, çocuklar donuk.
Bir aşkın anatomisidir bu satırlar. Karakoçan’ın her sokağında yaşanan. Atatürk Parkı’nda bir yaz akşamı çayı, Belediye Parkı’nda dedikodusu bol bir sohbet, Parkım’da sevgiliyle çarpışan otolarda bir kahkaha. Nehir’de demli bir sohbet, Peri’de serinlik, Baraj’dan esenlik… Gerisi iyilik güzellik ilçem adına… Yankısı sizi avutan, hayali cihana değen.
De lori lori.
Kulubaba’da ilçeye nazır, Mezre’de hazır, Sefkarbaba’da muntazır. Bir manzara keyfi çaksak hoş olur şu biçare gönül. Mesut olur, moral olur, umut olur.
Yolçatı’dan afili bir giriş ilçeye, Karapınar’da yandan bir bakış harika olur. Kalecik’ten bir süzüş ilçeyi, kanal boyunda bir geziş muhteşem olur. Lakin yetmez, dert başkadır bugün. Eveleme gevelemeyle zaman öldürmekteyim dost. Dar alanda kısa paslaşmadayım. Satırlar arasındaki ağlayan gözler bana ait, sanal kâğıda dökülen yaşlar ve yansıyan hıçkırıklar da.
Fiskeleriyle can sandalımı hırpalayan, gözyaşlarımı kurutan sevgili! Her taraftan esen bir rüzgâr ol, savur ötelere beni. Yağmur ol, ıslat beni. Güneş ol, aydınlat. Daha ne’m olasın sen ey yâr! Başıma musibet ol, kadam, belam.
Hangi tabip bulur bu yaraya merhem. Hangi el iyileştirir bu yarayı. Hangi kelam hoş eyler bizi.
De lori lori diye bir türkü yazmak ve sana türkü tadında seslenmek isterdim. İçinde biraz hüzün, biraz yeis…
De lori lori diye başlayan dizelerim olsun isterdim. Dağıtabildiğim kadar dağıtaydım hicran içinde olanlara. Bir hikâyenin başkahramanı olmak isterdim herkes tarafından okunup bilinen. Bir yazının öznesi olmak isterdim ve senin başmisafirin…
Ağıtlar yakar bir kadın akşamdan sabaha. Bir âşık dil döker sabahtan akşama. Bir türlü denk gelmez; kader örmüştür ağını, sermiştir eyvanını. Neylersin kara sevda; bu sevda haram, bu sevda zehir zıkkım.
Dere boyu tüketilen nevaleler sarmaz artık bizi. Kızılca, Çelakas açmaz bizi. Değirmendere yok artık. Peri suyu uzak, Özlüce tuzak… Dağlarından kucak kucak odunlar taşıdığımız Kuruca can çekişir, sazendeler ağıtlar yakar. Zılgıt çeker bir kadın yüreğinin tellerinden. Karakoçan kendine gelir bir an. Varlığınla şad olur bu gönül ey yar, yokluğunla na-şad olur.
De lori lori, belalım, delalım, maralım. İki parça can, bin parça beden. Hücreler ayaklanmış sana yol almakta, sinirler gerilmiş bir yüksek tansiyon kıvamında yokluğunda. Gel artık.
Yoruldum sen diye başlamaktan, seni okumaktan. Yoruldum konuşmaktan. Karakoçan’dan yoruldum. İnsanlardan, kendim olmaktan. Bütün değerler altüst, güzellikler ayaklar altında. Bunları dile getirmekten yoruldum.
kaptan
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.