Çok eski zamanlarda bir varmış bir yokmuş dediğimiz, pirelerin berber develerin tellal olduğu günlerin birinde Palulu Kakka Emmi diye bir garip adam yaşarmış ilçemde. Eski mi eski bir kamyonu varmış Kakka Emmi’nin. Bu kamyonuyla Elazığ Garı’ndan Palu Garı’na gelen yolcuları taşırmış Karakoçan’a ve Karakoçan’dan ötelere. Ekseri Çan Nahiyesi’neymiş seferi. ( Bugünkü depremin olduğu yer) Yolu olmayan dönemde yolcu taşırmış kamyonuyla yolsuz viranelere otobüs niyetine. Kazmayla, kürekle açılan patikalar yol olurmuş zamanla, dümdüz olur gidermiş Kaka Emmi’nin güzergahında.

Günlerden bir gün Çan’a düşmüş yolu yine Kakka Emmi’nin bir kamyon dolusu yolcuyla. Gerçi daha yer varmış ayakta ama neylersin. Zaman eski zaman, devran eski devran böyle olurmuş yolculuklar. Keklik köyü durağında eğitimden dönen bir grup askerle karşılaşır Kakka Emmi. Hava yağmurlu mu yağmurlu, bozuk mu bozukmuş.Yollar çamur deryasıymış. Çan’a 10 km ya varmış ya yokmuş göz hesabıyla. Askerler el ederler Kakka Emmi’ye durup kendilerini alması için. Üst başları ıslak, postalları çamurdan ağırlaşmış bir vaziyetteymiş. Kakka Emmi oralı olmaz, görmezden gelir askerleri ve basar gider Çan’a ardına bakmadan. Oysa camlarını silmekteymiş silecekler. Yağmur yağıyormuş, tekerlekler bata çıka gidiyormuş harabe yoldan. Ama Kakka Emmi bu, kafasına öyle esmiş o an. Art niyet katiyen yok bu hikayede.

Askerler bakakalmışlar giden kamyonun ardından ıslak ıslak. Yağmur altında yürümüşler Çan’a doğru. Vardıklarında hemen komutanın yanında almışlar soluğu: “Komutanım, komutanım!” diye bağırmışlar hep bir ağızdan. Komutan mağrur bir hal ile: “Söyleyin çocuklar, ne oldu? Bu haliniz ne böyle?” demiş. Askerlerden bir tanesi tekmil verip başlamış söze: “Biz Keklik köyü durağında Kakka Emmi’yle karşılaştık, el ettik durmadı. Bizi almadı Komutan’ım, hepimiz ıslandık, üst başımız perişan oldu.” Komutan derhal emreder: “Gidin Kakka Emmi’yi alıp getirin bana. Elbette vardır bir izahı.” diye kükremiş. Bizimki olan bitenden habersiz çayını içip sigarasını tüttürüyormuş köy kahvesinde. Başında kasketi, ayağında yumurta topuklu kundurasıyla etrafı kolaçan etmekteymiş o an. Kendisine doğru gelen askerleri görünce: “Aha b.ku yedik.” diye nezih olmayan bir sözle başına gelecek olanları anlamış. Ayağa kalkmış ve askerlerin: “Komutan seni istiyor.” emriyle karakola doğru yürümeye başlamış. Ayakları hep gerisin geriye doğruymuş. Kasketini durmadan çıkarıp takıyormuş başını. Bir tedirginlik sarmış Kakka Emmi’yi ve anlamış başına ne geleceğini. Çünkü komutan sinirli mi sinirliymiş, namını duymayan yokmuş  bölgede.  Neticede çıkar komutanın karşısına süzüle büzüle. Başı önde, gözü yerde, göz kapaklarında perde. Komutan sert bir ifadeyle: “Niye almadın bizim askerleri? ” demiş. Kakka Emmi: “Görmedim Komutan’ım.” demiş titreyerek. Komutan tekrar kükremiş: “Niye almadın bizim askerleri?” diye. Kakka Emmi: “Fark etmedim.” demiş titremekten öte bir halle. Komutan: “Onca asker görülmez mi?” deyip bir güzel falakaya yatırır Kakka Emmi’yi. Kakka Emmi kendine geldiği vakit yüzü gözü mor bir halde bkmaktaymış etrafa. Koluna girmiş Kakka’nın birkaç asker, sonra komutanın huzuruna çıkartmışlar. Komutan haykırmış bir tufan gibi Kakka Emmi’ye: “Karakoçan sınırları içerisinde ola ki sana sorarlarsa Kakka ne oldu sana böyle? diye buna katiyen cevap vermeyeceksin.”

 Ertesi gün Kakka Emmi dönmüş Çan’dan Karakoçan’a morarmış bir vaziyette. Gören manalı manalı bakıyormuş Emmi’ye. Millet çakmış vaziyeti biraz da takılmak babından soruyormuşlar ikide bir Kakka Emmi’ye: “Kakka ne oldu?” diye. Yanıtsa hep aynıymış bozuk bir plak gibi: “Bilmirem.”

“Kakka ne oldu?”

“Bilmirem.”
“Kakka ne oldu?”

“Bilmirem.”

“Kakka ne oldu sana böyle?”

“Bilmirem.” Millet üsteledikçe o inadına ve esasen korkudan “Bilmirem.”deyiveriyormuş. Ahiri durumu gerçekten merak eden bir güruh sıkıştırıvermiş Kakka’ yı. O da dayanamamış ama aklında bir yandan komutanın sözleri Demokles’in Kılıcı gibi kellesinin üstünde dururken bir yandan da milletin asab bozucu sorgusu karşısında patlatmış meşhur lafzını ne şiş yansın ne kebap ayarında: “Bilirem bilirem ama diyemirem.”  Milletin diline sakız olmuş bu cümle. Söylenmesi gerekeni söyleyecek erki olamayanların can simidi olmuş lügatımızda. Esasen bilip de söyleyemediğimiz o kadar şey var ki! Esasen o kadar şey var ki bildiğimiz ve o kadar sustuğumuz. Esasen diyemediğimiz ama dememiz gereken o kadar şey birikmiş ki yüreğimizde. Esasen esaslı bir lafız zamanı geldi mi taşı gediğine oturtmak adına söylenmelidir.

Sadede geliyorum. Bingöl Kiğı da büyük bir deprem bekleniyor ve vaktin de daraldığı uzmanlarca söyleniyor. Hangi tedbirlerin alındığı, eksikliklerin giderildiği ve farkındalığın oluşturulduğu konusunda bilgi var mı? Bugün meydana gelen bu büyük depremin öncüsü mü?  Kiğı demek Karakoçan demek… Bu yüzden Karakoçan olarak bu büyük depreme hazır mıyız? Hazır değilsek bile özellikle köylerde, mezralarda tehlike arz eden evlerin boşaltılması, ilçe merkezinde tez elden binaların gözden geçirilmesi ve bu bölgede yaşayanların deprem konusunda bilinçlendirilmesi, deprem anında ve sonrasında hayati derecede önemli olan organizasyon konusunda gerekli tatbikatların yapılması, görevlilerin ve toplanma alanlarının belirlenmesi ve ilan edilmesi yönünde adımların atılması gerekmektedir.  Kakka Emmi gibi “Bilirem ama diyemirem.” tavrında hareket etmiyoruz. O dönem geçti. Deprem olacak biliyoruz ve bunu söyleyen deprembilimciler de çok fazla. Biz üzerimize düşeni yapalım takdir illaki Allah’ındır. İlgili ve yetkililerde şimdiden gerekli tedbirleri alma konusunda hızlı davranmalı ki eğer alınmış tedbirler varsa da  eksik kalan yönlerin tamamlanması açısından gerekli çabayı göstermeleri gerekmektedir.  Depremi yaşayan bütün hemşerilerimize geçmiş olsun diyor yüce rabbim daha büyük ve şiddetli afetlerden insanımızı korusun diye de dua ediyorum.

Gürhan Gürses

Önceki İçerikŞAİR CEKETLİ ÇOCUK
Sonraki İçerikKALBİNDEN ÖPTÜM
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.