Diyarbakırlıymış, adı Ramazan. Lakabı filozof… Suçu hakkı söylemekmiş Ulucami’de, hakka davet etmekmiş insanları. Kendince zamane derviş… Bizce Allah’ın garibanı… Hangi taş kalpli aldı canı, yıktı cihanı? Avazesi kaldı Diyarbakır Ulucami’de. Taziyesi de kalktı aynı yerden.
Garibanmış, öyle kabul görmüş Diyarbakır’da. Dili döndüğünce anlatmakmış derdi İslam’ı. Kula kulluk etmeden, kılıktan kılığa girmeden. Öylesine düpedüz… Öylesine güpegündüz… Karanlık mahfilleri rahatsız ederek… Özünden kopmadan, inancından taviz vermeden… Ona buna baş eğmeden, Allah ile arasına kimseyi almadan… Direkt… Net.
Sen de rabbe şikayet et Garip Ramazan; bu taraftaki namussuzları, katilleri, haydutları, şakileri, hırsızları, kalleşleri… El ayak öpenleri, öptürenleri… Din maskesi altında insanları kandıranları, sömürenleri… Bu dünyayı taht bilip istedikleri gibi ahkam kesenleri… Bir hırka bir lokma yerine bin hırka bin lokma şeklinde yaşayanları…
Diyarbakırlıymış, adı Ramazan. Lakabı filozof… Göğsünde iki bıçak darbesi… Seccadesinde kan izleri… Cenazesinde karanlığın kirli mi kirli elleri. Varlığı kimleri rahatsız etti ki Gariban’ın? Hangi çarka çomak oldu sözleri? Hangi düzeni bozdu tavırları? Hangi gözü dönmüş aklın mevtası oldu Ramazan?
Öyle şatafatlı değildi giysileri. Bakışları üstten değildi kimseye. Kendince okumuşluğu vardı kitapları. Doğruları vardı, inancı… Hangi hıncın kurbanı oldu? Hangi köhne inancın hedefi oldu? Nasıl kıyıldı bir garibana? Nasıl da korkutmuş erk sahiplerini. Nasıl da hedef etmiş kuru canını zalimlere? Ne günlere kaldık rabbim? Yok mu mazlumların felahı? Yok mu canilerin itlafı?
Sen de rabbe şikayet et Filozof Ramazan; bu dünyadaki şerefsizleri, kahpeleri, Nemrutları, Firavunları… Eli kanlı teröristleri, ağzı salyalı sapıkları, beyni tütsülü sahte hocaları, dili çatallı zındık zakirleri, kalbi iğfal edilenleri, ahlakı ayağa düşenleri, vicdanı körelenleri, merhameti sıfırlananları…
Maşayı tutan eller kesilmeli… Kiralık katil tutan beyinler sakatata ayrılmalı… İçten pazarlıklılar deşifre edilmeli… Cana kıyana kıyılmalı, garibe palazlananlar talan edilmeli. Kimse kimsenin canını almamalı, insan insana kıymamalı…
Nasıl bir vakte denk geldik? İti kopuğu ortalıkta volta atıyor. Hırlısı hırsızı kabul görüyor. Toplum kör olup sağır kesilmiş. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Bana değmeyen yalan milyon yaşasın. Değil işte iki gözüm değil işte. Bugün bir Ramazan Pişkin acısı bütün ülkeye sirayet etti. Ey kendi aklının ve kalbinin tellalı Garip Ramazan, mekânın cennet olsun. Sana kıyan el ve o ele hükmeden akıl da her iki cihanda kubur içinde kalsın.
Kim bilir ne fırtınalar içindeydi ruhu? Ne yangınlar vardı yüreğinde? Ne fikir sancıları içinde kıvranıyordu canı? Bize yansımaları doğal ve samimi geldi ki cenazesi bu denli sahiplenildi Garip Ramazan’ın.
Kimse konuşamayacak mı daha? Fikrini beyan edemeyecek mi? İnancını istediği gibi yaşayamayacak mı? Eleştiremeyecek mi yanlış gördüğünü? Ya dedikleri doğruysa? Bu ihtimal bile bu cinayete teşebbüs eden herkesi cehennemin dibine yollar.
Diyarbakırlıymış, adı Ramazan. Teçhizatsız, silahsız bir insan nasıl olur da huzurdan eder güç sahiplerini? Pejmürde giyimli bir zat, nasıl olur da din tüccarlarının uykusunu kaçırır, din maskesi altında türlü türlü oynayanları rahatsız eder ve terör örgütlerinin hedefi olur?
Diyarbakırlıymış, adı Ramazan.
Lakabı Gariban.
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.