Bir çocuk ağzıyla söylemek istiyorum her şeyi kral çıplak diye. Hani “Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak” üstad misali ve bir mahalle ağzıyla “dümdük” desem…
– Dedim seni seviyorum.
– Dedi, öyle dümdük…
– Dedim, hee dümdük…
– Dedi, yüzüneee?
– Dedim, heee yüzünün tam da ortasına!
Diyojen elinde fener gündüz gündüz dolaşıyor kalabalıkların arasında. Herkesin yüzüne tutuyor feneri. Gören kafayı yediğini zannediyor Diyojen’in, herkes bu haline gülüyor. Oysa kafayı asıl yiyenler ona gülenler. Sonra soruyor biri: “Hayırdır böyle Diyojen, ne yapıyorsun elindeki fenerle? Gündüz gözüyle fener mi tutulur yüze?” O da cevap veriyor aydınlık sözüyle: “Dümdük adam arıyorum adam!” diye.
Sümsük olan…Yahut dümbük…Ya da zübük anlar mı meramımızı?
Artık kimseyi dümdük sevemeyen bir toplum olduk. Her işimizde bir hıyar var, hayır çok uzaklarda kaldı. Arkadan konuşmalar moda oldu, kuyu kazmalar olağan, dam üstünde herkes artık saksağan, ineği sağan yok artık insanı sağan var.Herkes rol icabı ağlıyor, ana malzeme kuru soğan kimse öyle dümdük ağlamıyor başkasının hüznüne, öyle katıla katıla gülmüyor kimse başkasının sevincine.
Dümdük insanları özledim yamukları görünce. Dümdükler azalınca dümbükler çoğaldı. Sahi o latif ve zarif kelimelerini alıp nereye gitti o dümdük adamlar!
Kimse dümdük değil birbirine karşı, herkes birbirini düdüklemeye çalışıyor. Üfürükten tayyarecilik oynuyor herkes yüze karşı, yalandan doğrular üretiyor ve ahirde kendiside inanıyor bu yalana.
Toplum dümdük insanları arıyor, harbi, hasbi ve kalbi… Toplum öyle dümdük yüzüne haykıracak babayiğitler arıyor, arkada iş bağlamayacak, içine atıp kendisini ve toplumu zehirlemeyecek…
Dümbüklerin çoğaldığı dümdüklerin azaldığı bir vakitte herkes başkasının borazanı oluyor. Oysa herkesin türküsü vardır bu dünyada doğarken kendisiyle getirdiği; ezgisi, teranesi, ölünce alıp götürdüğü…
Toplum dümdük insanlarını kaybetti, arıyor şimdi onları, izini dahi bulsa şükrediyor. Toplum öyle dümbüklere kaldı ki her işimiz güdük kalıyor, her yanımız çürük oluyor!
Aşkta oyunların en kirlisi oynanıyor. Sevda üstüne sevdalar neşet ediyor. Öyle dümdük sevenler hasır altı oldu.
Vatanı sevmede en önde olanlar ve bunu uluorta yerli yersiz her yerde sarf edenler bu vatana en fazla kötülük edenler oldu. Seviyorum deyip çaldı, yıktı, mahvetti.
Öyle içi dışı dümdük olanları samanlıkta iğne arar gibi bulmaya çalışıyoruz bugün. Dini hakkıyla yaşadığını söyleyenler öylesine dümdük değil yamuk yumuk yaşamaya başladı. Kendi çıkarları için inandıkları her şeyi kullandılar, kirli emellerine alet ettiler. Makama atladılar, sakal bıraktılar, haksızlığa son gaz devam ettiler. Oysa dümdük olmaları icap ederdi dinin emri ve isteği gibi: Oldukları gibi, dosdoğru…
Komşusu aç olan çokken dümdük zenginliğini gösterenler türedi. Asıl zenginliğin gönülde olduğundan habersiz dümdük fakirleştiklerini -insani yönden- görmüyorlar.
Dümdük insanları arıyorum bir reklam repliğinde. Var mı acaba böyle insanlar günümüzde? Dümdük seven, konuşan, tavır takınan, sakınan, ağlayan ve gülen…
Çok seviyorum diyenden korkacaksın, uğruna ölürüm diyenden, her sözünü yemine bağlayandan, gözlerine bakmadan konuşandan, her dediğine evet diyenden, her esprine gülenden…
Dümdük olmalı herkes; yıkılmadan bir ağaç, kırılmadan bir kaya, bulanmadan berrak bir su ve bozulmadan tertemiz bir hava gibi…
Bir çocuk saflığında öyle yer altında saklı duran cevher gibi! Bir lastik gibi bükülmeden, bir tel gibi eğilmeden, bir su gibi her kabın şeklini almadan…. Sadece rabbin huzurunda eğilen o güzelim insanlar hani? Kulun önünde eğilenler değil!
Dümdük olmalı insan kavak gibi! Dostluğu dümdük olmalı, düşmanlığı bile dümdük olmalı insanın!
Döneme göre takılan, adama göre konuşan, tipe göre değerlendiren, paraya itaat eden, ceketin eteğini tutan, ayakkabının altını yalayan, kapı önünde paspas olan yamuklara, gönlü taşlaşmış, aklı paslanmış, gözü körelmiş, kulağı sağırlaşmış, ağzı kilitlenmiş olan zatı muhteremlere kapak niyetine dümdük olmalı insan.
Yaşarken, ölürken, dururken, koşarken, severken, kızarken, överken, söverken bile dümdük olmalı insan!
-Dedim, seni seviyorum.
– Dedi, öyle dümdük…
– Dedim, hee dümdük…
– Dedi, yüzüneee ?
– Dedim, heeee yüzünün tam da ortasına!
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.