1953’te Dumlupınar denizaltımız battı. Tatbikattan dönüyordu. Bugün 69. ölüm yıldönümü şehitlerimizin. Onları unutmadık, rahmetle anıyoruz.

Dumlupınar’ı kaç gencimiz bilir? Kaçımız orada nefessiz kalanları hatırlar da çektiği her nefesi bu bilinçle tüketir? Kaçımız şükreder rabbine? Kaçımız “Vatan sağ olsun.” der öleceğini anladığında? Bugün, ülke Suriye’ye dönsün, Mısır’a benzesin, Ukrayna ya evrilsin diyen nevzuhur zatlar görüyor ve okuyoruz. Siz bile bile canınızı feda edebilir misiniz bu vatan için? Yüreğiniz ölümü kabullenip “Vatan sağ olsun.” diyecek kadar büyük mü? Kolay olmadı hiç de kolay olmadı bu vatanı kurtarmak. Bari üzerinde yaşarken huzur içinde vatan toprağının, ihanet edip de âli menfaatiniz uğruna satmayın vatanı. Unutmayın vatan toprağının altında kefensiz yatanları.

“Ah bir ataş ver cigaramı yakayım.” ı kaç kişi bilir? Biz hariçten gazel okur, döner yine okuruz. Memleketin canını okuruz da tarihini okumayız. Kaç cana mal olduğunu vatan toprağının, kaç bedene mezar olduğunu bilmeyiz. Yüreği yaslı ve gözü yaşlı değiliz de neyiz? Fatiha’mız bugün onların ruhunadır, duamız, şükranımız. Bu vatan size minnettar. Aldığımız her nefeste ve bu topraklar üzerinde verdiğimiz her nefeste hakkınız var.

1953 yılının 3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gecesi. Dumlupınar denizaltısı Ege’de katıldığı NATO tatbikatından geri dönüş yolunda Çanakkale Boğazı’ndan içeriye giriyordu. Sisli ve rüzgârlı gecede su üstü seyir yapan denizaltının rotası Gölcük’teki Denizaltı Komutanlığı ana üssüydü. Acının ana üssü Dumlupınar, hüznün başkenti oldu, çaresizliğin de resmi.

“Ah bir ataş ver cigaramı yakayım
Sen salın gel ben boynuna bakayım.” diyor ya türkü, Dumlupınar için yakılmıştır. Sevgilileri hayal edin kıyıda bekliyor bir umut diye. Eşleri düşünün, çocukları. Canlar var batan denizaltının içinde, aşıklar, babalar…

Eve dönüş yolculuğunda olan 86 denizci, kendilerine yeni bir görev verilinceye kadar Leylaları olan denizden ve gemilerinden ayrılıp eşlerine, ailelerine kavuşmanın heyecanı içerisindedir. Ne var ki saatler 02.15’i gösterdiğinde, Çanakkale Boğazı’ ndaki Nara Burnu dönülürken Türk denizaltıcılık tarihinin belki de en acı kazası yaşandı. Dumlupınar, İsveç bandıralı Naboland şilebiyle Boğaz’ın orta yerinde çarpıştı ve battı. Sevinç hüzne döndü, yaşam ölüme.

Gemi ve içindeki 81 kişi çıkartılamadı. 91 metre derinlikteydiler. Denizaltı battıktan sonra battığı yerin bulunabilmesi için aşağıdan bir haberleşme şamandırası fırlatmıştı. Bu şamandıranın içinde irtibatı sağlamak için bir de telefon hattı vardı. Şamandıranın içinden bir telefon ve bir yazı çıktı: “Dumlupınar burada battı, kapağı açın ve irtibat kurun! ‘ İrtibat kuruldu ama onları çıkartabilmek için yeterli teknik imkan yoktu o günkü şartlarda. Can pazarıydı. Aldığı yara sonucu batan ve manevra dairesinde yangın çıkan Dumlupınar’ın kıç torpido bölümündeki 22 denizci sağ kalmayı başarmış ve kurtarılmayı bekliyordu. “Kurtaracağız sizi.” deniyordu denizaltında mahsur kalanlara lakin çaresi yoktu. O derinliğe inilemiyordu ve akıntı fazlaydı.

“Uzun olur gemilerin direği
Ah yanık olur anaların yüreği
Ah çatal olur efelerin yüreği” herkes ağlıyor ve dua ediyordu. 22 aslan parçası vatan evladı göz göre göre ölüyordu. Sayılı saatleri vardı. Oksijenleri bitiyordu. Konuşmuyor ve sigara içmiyorlardı. Kurtarma çalışmaları da netice vermiyordu. Dumlupınar’dan konuşma, ezan ve tekbir sesleri geliyordu. Akıntı çok güçlüydü. 80 metreye kadar inilebilmişti. O derinliğe kadar inen dalgıç yarı baygın yukarı çekilmişti. Gemiye ulaşmaya daha 11 metre vardı ama başarılamadı. Radyo ve gazeteler vasıtasıyla facia haberi kısa zamanda tüm yurtta duyuldu. Milli Savunma Bakanlığının yayınladığı yedinci ve son tebliğse tüm ümitleri tüketti: “Çanakkale de Nara önünde batan Dumlupınar denizaltı gemisindeki personelin kurtarılmasından tamamen ümit kesilmiştir.” ve hayatta olan 22 aslan parçasına da gerçek söylenir telefonla. “Gerekmedikçe konuşmayın ve sigara içmeyin.” telkini yerine “Konuşabilir, türkü söyleyebilir ve arzu ederlerse sigarada içebilirler.” denildi. Yürek yanmaz, Alper Tunga sagusundaki gibi yırtılmaz mı şimdi?

Dumlupınar’daki subay ve askerlerimizin son sözleri ise: “Sizler sağ olun! Vatan sağ olsun! ” oldu. 72 saat daha hayatta kaldılar sonra “Ah bir ataş ver cigaramı yakayım.” diyerek şahadet şerbetini içtiler.

30 Mart 2003’te Dumlupınar’a inen bir ekip resim çekmiş ‘Vatan Size Minnettardır.’ yazılı bir onur plaketini de gemiye çakmıştır. Her yıl 4 Nisan’ da İstanbul, Çanakkale ve Gölcük’te Dumlupınar şehitlerini anmak için tören düzenlenir ve denize yeşil çelenk bırakılır.

“Uzun olur gemilerin direği
Ah yanık olur anaların yüreği
Ah çatal olur efelerin yüreği.” Vatan sağ olsun!

Öğrenin ve kıymetini bilin bu vatanın. Ne olursanız olun; Sağ-Sol, Türk-Kürt, Alevi-Sünni fark etmez burada yaşıyoruz, burada yaşamaya devam edeceğiz hep beraber ve burada öleceğiz.

Denizin üzerinde Dumlupınar’ın silüeti, kulağımda ah bir ataş ver cigaramı yakayım var. Gözümde yaş, dilimde dua, gönlümde hüzün ve aklımda da bu ülkede yaşamanın haklı gururu var.

Önceki İçerikOXİ’NİN KENARINA OTURMUŞ AĞLIYORUM
Sonraki İçerikRUŞENDİL
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.