Son dönemde Karakoçanlı olup da kitap çıkaranlar kervanına Avrupa’da yaşayan Gomanlı Ali ÇERÇİ de katıldı. İlçemizin sosyal, kültürel ve eğitim hayatına dolaylı yönlerden de olsa katkı sunan kitapların yayımı bizleri sevindirmekte ve mutlu etmektedir. Yazma eylemi bilgi ve birikimin yanında cesaret de ister. Bu cesareti gösterebilenler hep daha iyisini yazmanın peşinden bir sevda gibi koşar. İlçemden birilerinin eline kalem alması ve ortaya fikirlerini, duygularını koyarak bir eser üretmesi beni fazlasıyla mutlu etmektedir.
Hep olumsuzluklarla değil güzelliklerle de dile gelmelidir ilçem. Bizler bunun mücadelesini yazın hayatında vermekteyiz. Gittiğimiz her yerde, yazdığımız her yazıda, yerel ve ulusal medyada ilçemizin adınız yâd etmekteyiz. Bu ne kadar takdir görür bilmiyoruz ama bizler ilçemizi ve insanımızı gönülden sevdiğimiz için bugüne kadar yaptığımız işlerden ve ortaya koyduğumuz eserlerden hiçbir karşılık ve menfaat beklemeden yaptığımız gibi bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Bizleri yıldırmaya ve elimizdeki kalemi kırmaya çalışanlara inat daha fazla yazmaya ve okumaya zaman ayırmaktayız. Birler iki olursa ikiler üç olursa emin olun bu ilçenin yarını ve çocuklarımızın da geleceği için daha iyi bir Karakoçan yaratırız diye düşünüyorum. İşte ortaya konan her eser bu hayalimizin gerçekleşmesi ve hayırlı yarınlara uyanmamız için birer kilometre taşı mahiyetindedir nazarımızda. Bu yüzden Ali Çerçi’nin romanını önemsiyor ve tavsiye ediyorum herkese.
Gurbetçisi fazla olan bir ilçedir Karakoçan. Söz konusu eser de Avrupa’ya kaçak yollardan giden ve 30 yılı aşkın bir süredir Avrupa’da yaşayan Çerçi’nin hikâyesidir. İnsan tacirleri dün olduğu gibi bugün de işlerini para karşılığında yürütmekte ve binlerce hatta milyonlarca mülteciyi bir şekilde Avrupa’ya götürmeye çalışmaktadır. Bu göç yollarında can güvenliğinin, hastalığın, açlığın ve de en önemlisi kandırılmanın mültecilerin makûs kaderi olduğunu müşahede etmekteyiz. EKMEK İÇİN GÖÇ adlı romanını neden yazdığını kitabın ön sözünde şöyle anlatmaktadır Çerçi: “Beni bu kitabı yazmaya zorlayan temel etken, mültecilerin içinde bulunduğu dramatik sahneleri göz önüne sermek ve bunu hayalinizde canlandırmaktır. Bu kitapta; çeşitli umutlarla kandırılıp, elinde ve avucunda ne varsa satıp, bulunduğu yeri terk edip, başka umutlarla gideceği yere doğru hareket eden binlerce kişinin trajik hayat içerisinde karşılaşacağı zorluklar anlatılmaktadır. Ekmek için yapılan bu göç esnasında, bin bir zorluğu aşarak Avrupa’ya kaçak gelen ve geldikten sonra da umduğunu bulamayan insanların dramatik hayatı anlatılmaktadır. Yollarda kaçakçı şebekeleri tarafından ceplerindeki son kuruşuna kadar soyulan, vardıkları yerde de umduklarını bulamayıp yeni arayışlar içerisinde hayatın var olan gerçeklerini yaşayıp bunalıma düşen insanların hayatıdır ekmek için göç. Geldikleri yerde son çareyi iltica yaparak bulan bu insanlar, ekonomik nedenlerini politik nedenler gibi gösterip gittikleri ülkelerde siyasi sığınma talebiyle başvurularını yapmaktadırlar. Bu başvuru esnasında insanlar kısa süreli de olsa belirli bir oturma müsaadesi olanağına kavuşurlar. Bu süre zarfında, almış oldukları mülteci aylığı ile geçinemeyen bu insanların; kaçak iş aramaları ve çok kötü şartlarda çalışmaları, bir de bunun sonucunda memleketlerine dönme arzusuna girmeleri kendisini net bir biçimde göstermektedir.”
Kitap, Karakoçan’ımızın eski belediye başkanlarından ve yazarın da değerli abisi olan merhum Mehmet Sabri Eyyüpoğlu’nun ölümünün 10. yıl dönümü anısına adanmıştır. Kitabın kapak çizimini Nazime Duman Aslan yapmıştır. 15 bölüm ve 170 sayfadan oluşan roman yazarın ilk eseridir. “Hiç kimse isteyerek göç etmez.” mottosu esasen romanın ana fikridir. 1990’lı yıllar ve bu dönemde insan tacirleri tarafından para karşılığında yapılan kaçak göçler, olayı yaşayan yazarın ağzından net bir şekilde ifade edilmektedir. Günümüzde de geçerliliğini koruyan ve devam eden mülteci akını; ülkelerinden edilen insanların, ekonomik yönden çıkmaza giren, bir şekilde siyasileşen kalabalıkların insan tacirlerince nasıl da mahrum ve mahkûm edildiklerinin net bir göstergesidir. Özellikle Avrupa’ya giden ve hikâyesi olan herkesin okuması gereken bir roman. Bir film şeridi gibi yaşananlar gözlerinizin önünde cereyan ediyor ve bir dönemin ifşası oluyor.
Kimi zaman Almancı deriz onlara kimi zaman gurbetçi… Avrupa’ya nasıl gittikleri, ne zorluklar yaşadıkları, çocuklarının yaşadığı kuşak çatışmaları hiç umurumuzda değil. Varsa yoksa gelsinler bize döviz bıraksınlar. Onları daha iyi anlayabilmek için okunması icap eden bir kitaptır Ekmek için Göç.
Yazar, bir macera havası içinde sürükleyici ve aynı zamanda bir döneme projektör tutar gibi ortaya koymuştur eserini. Yazarın ve eserin eksiklerini görmekten ve bunları olumsuz eleştirmekten öte ilçemizden birinin cesaretini ve yazmaya olan tutkusunu görmeli ve çıkmış olduğu bu yolda başarılı olmasını temenni etmeliyiz. İlçeye bir şekilde katkısı olan ve ilçenin adını böylesi güzelliklerle taçlandıran herkese bizlerin de sahip çıkması ve onu desteklemesi gerekir diye düşünüyorum.
Sayın Çerçi’yi tebrik ediyor, eserinin hayırlı olmasını diliyor ve okurunun da bol olmasını arzu ediyorum.
KAPTAN
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.