Nevi şahsına münhasır zatlarından ilçemin. Bazı insanların okul okumasına gerek yoktur. Okul okumuş nice insanımızın okumaktan nasibini almaması nasıl imkân dahilindeyse okumamış insanlarında kendini çok ama çok iyi yetiştirmesi de imkân dahilindedir. Enis Abi’de ortaokul mezunu ama bir üniversiteliden farksız.

Enis Abi bir güzel adam Karakoçan’da. Beş parmağında beş marifet diyebileceğimiz yaratılıştadır. Hani derler ya:”Bu adam aç kalmaz.”Enis Abi de bu tarz insanlardan. Meseleleri meşhur, anlatımı kendine özgü, hafızası o biçim anlayacağınız. Görmeden, bilmeden tanıyamazsınız insanları. Karakoçan bu işte. Her ferdi kendince değerli, kendince bir hazinedir bence. Görebiliyorum, anlayabiliyorum ve anlatabiliyorum bu insanları. Daha ne isterim kendi adıma.

Av meseleleri meşhur. Bir sapanla yedi kuşu vuran var mıdır başka Karakoçan’da? Kamyonun damperinde yan yana dizilmiş kuşlar, tek sapan taşı götürmüş hepsini. İnanmayan beri gelsin. Beri gelmezse Enis Abi buradadır, resmi açılamayı yapsın. Keklik peşinde az koşmamıştır ilçemin dağlarında, karlarında. Sonra tarlalarda bıldırcın avında da az değildir hani. Balık için fazla bir şey söylememe gerek yoktur. İlçede bir Resul Abi, bir Eye bir de Enis Abi gelir diye söylerim. Bir de ben diye espri yapmak isterim.

Sesi ay ışığında oturup sessizliğin huzurunu bulan bir insanın sesidir sanki kulağınızda ve en orijinal türküler tatlı bir melodi gibi kulağınızın pasını alıp gider Enis Abi’nin üslubunda. Kahvede oyun oynarken bazen kaptırıverir kendini türküye. O an herkes pürdikkat kesilir onu dinlemek için. Su işinde ustadır, kalorifer ve kanalizasyon tesisatında da. Tamirattan, tesisattan anlar.(Saçlarını boşuna Yibo’da ağartmadı.) Bilumum her işte ustadır anlayacağınız. Ve yüreğinin orta yerinde Karakoçan’a ait geniş bir dünya saklıdır geçmişe ait. Onu görmek isterseniz Akif’in kahvesindedir. Hava iyi ise parktadır ya da balıktadır. Rast gele!

Her haliyle muhabbetine katılın. Kendine özgü anlatımına dikkat edin. Eğer ikna edebilirseniz muhacir fıkralarını muhacir ağzıyla ondan bir dinleyin bakayım. Gülmek için şimdiden kendinizi hazırlayın ey cemaat. Zararı yoktur kimseye, öz be öz Karakoçanlıdır; su katılmamış hem de. Helal sana be Enis Abi, helal sana!

Havada uçan, karada kaçan, suda yüzen bütün canlılar onun hayatından bir “an” olmuştur mutlaka. Balıktan tutun kekliğe, keklikten tutun bıldırcına, bıldırcından tutun tavşana, tavşandan tutun tilkiye dek. Cemi hayvanat ilçem faunasında yaşarken mutlaka ama mutlaka Enis Abi ile karşılaşmıştır. O bir tabiat adamıdır. Toprak adamıdır.

Anlatmış olduğu bir meseleyi sıcağı sıcağına sizinle paylaşayım:

Zemherinin de zemherisi bir kış günü koca kurt açlıktan ölecek raddeye gelmiş. Dağda yiyecek bir lokma bile bulamayan kurt köylere yakın bir noktaya inmeye başlamış. Aç aç dolaşırken bir koyun görür ormanın içinde, köye yakın. Allah’a çok şükür yemeğim çıktı der kendi kendine. Bu karda kıyamette yaratan kerem etti de koyunu ayağıma gönderdi bir şekilde. Usulca yaklaşır koyuna ve tam koyunu yakalayacakken bizim koyun uyanır gaflet uykusundan. Kurtuluşu yoktur o an için ve bal gibi de farkındadır bunun. Kurda yalvarmaya yakarmaya başlar. Ey koca kurt beni yiyeceksin kabulüm. Lakin iki tane küçük kuzum var müsaade et de gidip onların karnının doyurup geleyim. Ondan sonra ye beni. Ya da istersen oynayayım sana, gönlünü eğlendireyim biraz. Kurt kabul eder, nasılsa elindedir koyun. Tamam, oyna der koyuna. Önce keyfini sürmek ister Kurt Ağa, sonra açlığını gidermeyi hayal eder. Bizimki iki ayağının üstüne kalkar ve oynamaya başlar, göbek atar ikide bir. Kurdun ağzı kulaklarında. Koyun ansının gözü; bir yandan köye doğru bakar, bir yandan da göz ucuyla kurdu süzmeye başlar. Sonra oynaya oynaya kurdun şaşkın ve aval bakışları arasında köye doğru süzülür. Aradaki mesafenin açıldığına inandıktan sonra dört ayaküstüne düşüp köye atar kendisini. Kurt ise olan bitenden rahatsız bir şekilde aldatılmanın yaratmış olduğu soğuk duş etkisiyle açlığına mı yansın, kaçırdığı koyunun semizliğine mi ağlasın, saflığına mı dövünsün.

Açlığın vermiş olduğu eziyet ve kaçırmış olduğu nimetin farkında olarak gayri ihtiyari şu dörtlüğü terennüm etmeye başlar. Görende aklını zayi etti diye algılar.

Be hey hayvan!
Buldun bir koyun,
Ye de yanında yat.
Sana ne lazım oyun moyun.

Çaresiz bir şekilde yoluna koyulur. Açlık belini bükmüştür. Karnı zillerin en korkuncunu çalmaktadır. Her adım atışında gonglayan bir saat çanı midesini kazımaktadır sanki. Bir iki adım attıktan sonra gördüğü manzara karşısında sevinçten deliye döner adeta. Ağaçların arasında bir at dolaşmaktadır. Bu karda kıyamette yaratan sınamaktadır onu aslında. Habire nimet gönderiyor açlıktan imanı gevreyen kurda. Direk ata doğru gider. At durumu fark eder. Gelenin iyi niyetle gelmediğini anlar ve sorar:’Hayrola, bir şey mi oldu?’diye Kurt ise açlığın vermiş olduğu cesaretle:’Seni yemek için buradayım. Kurtuluşun yok.’der. At ise kurtuluşunun arkasında yazılı olan beratta olduğunu belirterek kurdun arkasındaki beratı okumasını ister. Eğer beratta kurdun nasibi olduğu yazılmışsa amenna diyecek ve kendini kurda teslim edecektir. Kurt:’Tamam.’ der. Ve atın arkasına geçer. At arka ayağını havaya kaldırır, kurt da okumaya çalışır gibi başını atın ayağına doğru yaklaştırır. Tam o esnada atımız tüm gücüyle kurdun kafasının ortasına çifteyi basar. Bizimki iki seksen yere yatar. At ise kaçıp gider. Bizim ahmak kurt saatlerce yerde baygın bir şekilde yattıktan sonra kendine gelir. Başında hala kuşlar uçuşmaktadır. Dünya hızla dönüyormuş gibi gelir ona.

Açlığın vermiş olduğu kahır ve kaçırmış olduğu nimetin farkında olarak gayri ihtiyari olarak şu dörtlüğü terennüm etmeye başlar. Görende kafayı yedi diye algılar.

Be hey hayvan
Buldun bir kır at
Ye de yanında yat
Sana ne lazım berat merat.

Enis Abi en hızlı koşanıymış eskiden Karakoçan’ın. Yaş altmışı geçmiş bugün. Gözleri dalıp giderken dağlara, ovalara, sulara biraz da özlem duymuyor değil eski günlere. Ali Çavuş’un nöbet tuttuğu bağda aşırdığı üzümleri bağ sahiplerinin ya da bekçilerinin mümkünü yokmuş yetişip almalarının. Bir kere at ile peşine vermişler ama Enis Abi, yakınına kadar sokulan ata bir el kol hareketi çekmiş ve at oracıkta donakalmıştır. Neticede ağabeyimiz yine kaçmıştır. Hele bir de Pelo Abi ile yaşadığı bir üzüm ziyafeti var ki mutlaka ama mutlaka sorun kendisine. Üzüm hırsızlığından yakalanan bir adama bundan güzel bir ceza verilemez diye düşünüyorum.

Keklik avında avcı düzeninde yürürken altı kişi arka arkaya, aniden havalanan kekliğe sıkmaya başlar millet. En son Enis Abi sıkar, sıktıktan sonra beyaz bir şey gelir bizimkilerden birisinin önüne düşer. Herkes merakla bu beyaz şeyin ne olduğunu merak edip gelip bakarken kekliğin sanki inadına benin b.k vurursunuz mesajı inmiştir onlara. Ama kurtuluşu yoktur, az ileride bu b.ku yiyen keklik Enis Abi’nin tüfeğinden çıkan saçmalarla yaptığı edepsizliğin cezasını çekmiştir. Yaşa Enis Abi, var ol sen emi.

Enis Abi yazımızı son bir mesele ile hatme bağlayalım. Enis Abi ve Ayakkabıcı Nurettin Amca(Allah gani gani rahmet eylesin.)bir cumartesi günü sözleşir ava gitmeye karar verirler. Hem de gecenin üçünde. Çarnaçar giderler. Kalecik Baraj Gölü’ne, Gırbo tarafına.. Keklik avındalar, yani CİR. Şafak sökmeye yakın birer tane vururlar. Şafağın sökün etmesiyle beraber etrafın beyazdan bir sis dumanıyla kaplanmış olduğunu görürler. Görüş meselesi on metre civarıdır. Sonra dumanların içinde yürürler, epey mesafe kat ederler.Farklı yerdedirler.Nurettin Amca habire ateş ediyormuş.Enis Abi de topu boş kaleye yollayacak olan bir golcü gibi süzülür ve Nurettin amca’nın ürküttüğü keklikleri tek tek yere indirir.Nurettin Amca dumanların içinden çıktığında elinde bir tane tek keklik vardır,Enis Abi de on tane.. Enis Abi dört tanesini ona verir ve eve dönerler. Ertesi gün arkadaşları sorarlar Nurettin Amca’ya. Ne yaptınız dün, çok vurdunuz mu keklik diye. Nurettin Amca derin bir iç çeker ve lafa şiirsel bir girizgâh ile noktayı koyar.”Valla niye yalan söyleyeyim. Ben ürküttüm, Enis perkitti.”(vurdu anlamında.)

Bugün olmaya ki buna benzer bir olay vuku bula! Hemen sarılırız biz de tüfeğimize.”Ürkütme-Perkitme” diye. Bu ay ki sloganımız da belli oldu hali hazırda ey okuyucu. Selam hepinize.

Önceki İçerikkalbimde seviyorum
Sonraki İçerikMANDALİNALAR
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.