FIRAT GAZETESİ, 16.12.2023, GÜRHAN GÜRSES, RÖPORTAJ

Yeni kitabınız raflardaki yerini aldı, bu kitabınızı diğer kitaplarınızdan  farklı kılan bir yön var mı?

Evet,  Adı Süveyda’ymış gönüllerdeki yerini aldı. Her yazarın tarzı nevi şahsına münhasırdır ve üslup da ayniy.le insandır. Söz diyarında kalem oynatırken bıraktığımız izler kendi izimizdir.Sizi okuyanlar nerede olursa olsun tanır cümlelerinizi. Benim de gerek yerel bazda gerek ulual düzeyde azımsanmayacak derecede takipçim var. Adı Süveyda’ymış benim beşinci kitabım. Daha önce;  Kaptan’ın Defteri (roman), Can Kırığı   (şiir),  Sidoma (roman), Sen Bana Hep Geç Kaldın (hikaye) kitaplarım çıkmıştı. Roman olarak çıkan bu yeni kitabım kurgulanmış günlükler şeklindedir. Mesela 16 Haziran dedim ve bu tarihte ilçem Karakoçan’da – esasen – babamın taziyelerde, çay bahçelerinde, kalabalığın olduğu ve misafir olarak katıldığı her yerde anlattığı bir halk hikayesini yazıya döktüm, buna mukabil olarak yine aynı tarihte (16 Haziran) Elazığ’ımızda yaşandığını kurguladığım bir anlatıyı Süveyda adıyla kaleme aldım. Fuar içinde ve dışında kitabımın beklediği ilgiyi gördüğünü müşahede ediyorum. Bizler yazar olarak uçuruma attığımız güllerin yankısını bekliyoruz haklı olarak. Bir kişi bile yazdıklarımızda kendisini bulabiliyorsa başarılı olmuşuz demektir. Herkesin sustuğu, yazmaktan çekindiği, duygularını ifade etmekten geri durduğu bir vakitte yazmak da – hele kalbi olanı – cesaret ister diye düşünüyorum. Adı  Süveyda’ymış bu yönüyle farklı oldu bence.

Yazmak sizin tutkunuz, okurlarınızdan  gelen yorumlar yazım serüveninize  ne şekilde etki ediyor?

Yazmak benim sporla beraber terapim diyebilirim. Esasen önce kendim için yaşıyor ve yazıyorum. Zorlu süreçlerden geçtim. Belki de yaşama tutunmamın en önemli sacayaklarından birisidir yazmak. Isaac ASİMOV “Nefes almakla aynı sebep yüzünden yazıyorum, yapmasaydım ölürdüm.” diyor. Dostoyoveski  de kimi zaman yazarken  sara nöbetine tutulurmuş. Bir tutkudur yazmak. Benim de en büyük tutkum ve tutunduğum daldır hüzün deryasında ve var olma kavgasında. Genel olarak okurlarımda gördüğüm şu: “Hocam bu kitap beni anlatmış. Burada çok ağladım. Burada üzüldüm. Bu satır benim satırım. Bu dize duygularımın ta kendisi… Hep aşktan bahsediyorsunuz.” gibi ifadeler. Yazdıklarımız ihtiyacı olanadır. Hep böyle bakıyorum. Eğer o ruh haline hitap etmemişseniz kabul görmezsiniz. Buna da saygı duymak gerekir. Öznel yazıyorum; yaşadığımı, hissettiğimi, duyduğumu, şahit olduğumu… Dolayısıyla benim öznelim ekseriyetin özneli olamaz ama demin de dediğim gibi bir kalbe değmişse bir kelimem dahi kafidir diye düşünüyorum. Yazar ya da şair olmanın çok da kolay olmadığını, böyle bir şekilde anılmanın da öyle bir iki eserle genel kabul görmeyeceğini çok iyi biliyorum. Öncelikle yazı diliniz olan Türkçenizin mükemmel olması gerekir. Duygu ve düşüncelerinizi kağıda dökerken kullandığınız dile hakim değilseniz bir adım geride başlamış oluyorsunuz. Yazara ya da esere yönelik eleştirel okurların buna dikkat ettiğini biliyorum.

İyi bir yazar olmanın sırrı nedir desek bize neler söylersiniz?

Haddini bilmektir, derim. Kalem erbabı herkesin olgunlaştıkça başını dolu başak gibi öne eğmesini bekliyorum. Yazmanın tevazu sahibi olmak gerektiğinin altını çiziyorum. Yoksa en ufak rüzgarda savrulur gidersiniz yoklar diyarına.   Sonra okumaktır, derim. Dolmadan bir şeyler dökemezsiniz kağıda ve bu okumanın da nitelikli ve eleştirel olması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Kendi kişisel gelişiminize ve üslubunuza uygun eserlerin okunması, yazarların takip edilmesi katkı sunacaktır elbette.  Sonra yazmaktır sürekli, derim. Çünkü bunu bir egzersiz yahut antrenman gibi düşünün.Yazdıkça yazma eylemine; eliniz, kalbiniz ve aklınız alışacaktır. Daha kolay yazmaya, duygularınızı daha net ortaya dökmeye, fikirlerinizi daha net ifade etmeye başlayacaksınız. İlk defa yazmaya başlayan biri ne yazacağını bilemez, nasıl başlayacağını… Dilekçe dahi yazamayacak bir toplum haline geldik. Burada bu acı gerçeği de ifade etmek istiyorum. Bu yüzden yazmak isteyen günlük tutsun. Şiir biriktirsin. Kelime ezberlesin ve duygularını ifade edip paylaşmaktan utanmasın. Çok kişi biliyorum yazıyor ama paylaşmıyor. Paylaşınca çoğalır ki yazdıklarınız, güzelleşir ve olgunlaşır ki… Çünkü senin görmediğini görenler olur ve uyarır seni. Beğenen olur, takdir eder. Böylece hem eksiğini gidermiş olursun hem de yazma hevesin o beğenilerle artar.  Bir de çok iyi bir gözlemci olmalısın. Bazen etrafındaki karakterler, tipler, sarf edilen kelimeler, kurulan cümleler, dinlenilen şarkılar, izlenen  olaylar not almanız, kaydetmeniz gereken malzemeler olur yazmak için. Tüm bunların neticesinde yazarken samimi olmanız lazım. Okur; yapmacık, zorlama bir eserle içten bir eseri çok kolay ayırt eder. 

Kitaplarınız hep duygularınızın esiri gibi okuru da kuşatıyor,  çok mu duygusal bir yapınız var?

Evet, kurgusal yazarken romantik unsurlar ve bunun altında saklı duran bitimsiz bir hüzün benim tarzıma uyuyor. Fuzuli hüznün şairi olarak bilinir edebiyatımızda. Bu onu eksik ya da değersiz göstermez. Çağının en büyük şairlerindendir ve bugüne gelmiştir ortaya koyduğu eserlerle. Bir sofra düşünün lütfen. Herkesin damak zevki farklıdır. Münkün mü yapılan yemeklerin tamamından tat alan biri? İllaki en çok sevdiği, en sevdiği, sevdiği, daha az sevdiği ve sevmediği yemekler olacaktır. Artık bu onun damak tadıyla ilgilidir. Beğendiği, istediği yemeği yer. Kitaplar da öyledir. Bu yüzden kendi okurunuz gelip buluyor sizi. Okuyup da beğenmeyen ya da tarzıma uymuyor diye kitabınızı almayan da oluyor. Netice olarak şunu söyleyebilirim: Ortaya koyduğum kurgusal eserlere binaen duygusalım. İçimdekileri anlatıyorum çoğu zaman. Günlük yazdığım gazete köşelerinde bu duygusallıkla beraber sert bir üsluba, ironiye ve az da olsa mizaha da bürünebilen kalemim var. Bunu da görmek gerekir çünkü ben sadece kurgusal olarak ortaya koyduğum şiir, hikaye ve romanlarımla yokum, güncel yazdıklarımla da varım.

İyi bir okuyucu ya da yazar olmak isteyenlere tavsiyeleriniz neler olur?

Okumayı ihmal etmeyin, öncelikle ve sadece boş zamanlarınızda – ki kitap okumak o kadar basit değildir – kitap okumayın. Bunu bir disiplin haline getirerek okuyun. Beğenmediğiniz kitabı sonuna kadar okumayın mesela. Fethi Naci’nin güzel bir sözü vardı “Karpuzu kestin. Baktın ki kabak. Gene de zorla yiyecek misin o karpuzu?” diye. Bunu ezberleyip uygulayın. Nitelikli eser seçin. Kabul görmüş yazarları mutlaka okuyun. Klasik olacak ama bir günlüğünüz, not defteriniz, ajandanız mutlaka olsun. Karalamalar yapın, anlamını bilmediğiniz kelimleri yazın.  Sayıklamalarınızı, saçmalamalarınızı bile yazın. İçinizde eğer yazmaya dair bir çıra varsa tutuşacaktır bir anda. Siz o yazma mumunun fitilini ateşleyecek kıvama geldiniz mi sizi kimse tutamaz bir daha yazma sahasında. Bir de mutlaka ama mutlaka kendini tarzınıza uygun yazarları, şairleri takip edin. İlk zamanlada onların dizelerini, satırlarını taklit etmeye çalışın. Onlar gibi yazmayı deneyin. Sonra yırtıp atın o notları. Özgür bir kalem olarak kendi tarzınızı oluşturmaya başlayın.

Yeni bir kitap çalışmanız var mı?

Var tabii ki, adı bile belli: “KİMSEVDİYE GİTTİM” Hikaye, şiir ve romandan sonra bir deneme kitabım da çıkacak. Farklı türlerde yazmanın kalemimi zenginleştireciğini ve beni geliştireceğini düşünüyorum. Zaten asıl başarılı olduğumu gördüğüm tür denemedir. Halihazırda  daha önce çeşitli yerel ve ulusal dergilerde, gazetelerde, sitelerde, antolojilerde yayımlamış olduğum ve kabul görmüş olan denemelerimden bir seçkiyle çıkacak Kimsevdiye Gittim. O kadar çok farklı türde birikmiş yazım var ki! Bunları artık bir kitap kapağı içinde çıkartmayı düşünüyorum. Kişisel blog sayfamda bunları toparlıyorum tür olarak. Çünkü farklı yerlerde isimsiz olarak yazılarımın kullanıldığını görüyor, paylaşıldığını ve sahte isimlerle pazarlandığını duyuyorum. İnşallah hepsini zamanla bu iştiyak ve tutkuyla bir kitap haline getiririö.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bu röportaj için size teşekkür etmek istiyorum. Marifet iltifata tabidir. Bizler bu yolun seyyahlarıyız. İllaki konaklayacağımız yeni kitap kervansarayları olacaktır. Yeni maceralar, taze duygular, tesirli fikirlerle pazar eyleyeceğiz içimizdekileri. Bunlar söz incileridir sarf ettiğimiz. Kimi alıp gerdanına kolye yapar, kimi bileğine bilezik, kimi parmağına yüzük, kimi de kalbine süveyda addeder. Sizin aracılığınızla sesimizin ulaştığı bütün canlara, yazdıklarımızın değdiği bütün kalplere selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

Önceki İçerikHER AN’IM ONUNLAYKEN TATLI BİR ANI OLMAK İSTEMİYORUM
Sonraki İçerikNAR
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.