GİZ EDEBİYAT VE SANAT DERGİSİ, 11. SAYI
Her şey bir dilim ekmek uğruna…
Yerin 300- 350 metre altında gün ışığından mahrum, temiz havadan uzak…
Emek böyledir işte, kolay kazanılmıyor ekmek parası.
Gözler illaki olacak kömür karası…
İşte bize kalan da onların ardından kalp yarası.
Onlarca can…
Madene nasıl gittiler acaba?
Borçları var mıydı?
Evleri?
Arabaları?
Çocukları okuyor muydu?
Ayakkabıları tam mıydı?
Üst başları?
Kursaklarına girecek tek lokmanın bile helal olduğunu bilerek gittiler. Yerin üstü dururken yerin yüzlerce metre altında çalışmak her babayiğidin harcı olmasa gerek. Madencinin kaderi de bu işte.
Onlarca can…
Evden nasıl ayrıldılar?
Eşleri onları uğurladı mı?
Çocukları öptü mü?
Karşılaştıkları komşuları selamladı mı?
Kedileri varsa onların etrafında dolanıp durdu mu?
Köpekleri peşlerinde gitti mi?
Çiçekleri koktu mu onlara son kez?
Önceden alınması gereken tedbirler zamanında alınmadığı için bu tür kazalarda can kaybı fazla oluyor. Ondan sonra oturup bir güzel fikretmiyoruz. Bir daha aynı kazalar başımıza gelmesin, canımız bir daha böyle derinden yanmasın ve gözyaşlarımız akmasın diye.
Onlarca can…
Kalmadı mecal.
Dudaklarındaki son şarkı hangisiydi acaba?
Ellerindeki son sıcaklık kimindi?
Üzerlerine sinen koku çocuklarının mıydı?
O kadar çok şey var ki diyecek
Bütün ülke orada mahsur kalmış gibi. Bu ne zor bir imtihandır rabbim! Sabrımızın umman olması gerekir, direncimizin sarp kayalık… Yaralar sarılır elbet, yanlışlar düzeltilir, kusurlar kapatılır da giden can geri getirilmez tek! Hep önceden alınması icap eden tedbirleri hep sonradan konuşuyoruz. Sel olur; can ve mal kaybı olur, ondan sonra başlar teranelerimiz. Deprem olur, can ve mal kaybı olur, ondan sonra başlar şarkımız. Madende göçük olur, can ve mal kaybı yaşanır, ondan sonra başlar mazeretimiz. Aklımız ne de çok çalışıyor, aslında her kanalda onlarca yorumcu ve uzman habire konuşur. Herkes hüküm veriyor ama ölümlere kimse dur diyemiyor. Hani diyorum az konuşup çok iş yapsak daha mı iyi olur? Karnımız tok nutka, aklımız alıyor Allah’a çok şükür her şeyi de ama neden bu tür kazaların önüne geçilemiyor ülkemde. Ve pahalı bir fatura ödüyoruz. Bu fatura insanımızın canına kesiliyor ve o can sahibinin geride bıraktıklarına bu dünya cehennem oluyor.
Her şey ekmek parası için.
Ölüm de buna dahil.
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.