GÜNEYSU DERGİSİ, 131. SAYI, YAZ 2021
BİR TUTAM MAVİLİK
“Göğüme kuş olur musun? dedim ona “gönlümün yeni filizlenmiş dallarına kon mesela.” “Hiç öyle şey olur mu?” dedi bana masumane bir şekilde tutup öpesim geldi boğarcasına. Bir insan bu kadar mı güzel olur, bu kadar mı şeker düşünür, Allah’ım ya… “Tamam göğüme kuş olmadın bari göğsüme kurşun ol!” dedim. “Vur ortasından hem de akacaksa senin kurşununla aksın kanım, olacaksa senin elinle olsun ölümüm.” “Bu ne biçim sözlerdir böyle!” dedi bana ve ekledi: “Bir daha duymayayım sakın böyle sözleri senin ağzından. Yaşamak ve yaşatmak dururken ölmek ve öldürmek neyin nesi oluyor?”
Bir şelaleden akan su gibi dupduruydu, şırıl şırıldı güzelliği ve ışıl ışıldı gözleri. Kıyamıyordum sevmeye, doyamıyordum ona. En karanlık gecede ağan bir yıldız gibiydi; uçsuz bucaksız bir çölde parlayan serap, dağ başında yanan ateş, okyanusta parlayan fener gibiydi. Gökte ay, yerde de o ayın şavkı gibiydi.
O sussa ben bir ömür boyu onun suskunluğunu dinleyebilirdim. Bu kadar iddialıydım onu severken. Sahi kim sevebilir ki bir insanı haddinden fazla?
“Kalp saksıma çiçek olur musun? Hazandan yeni çıkmış ve yıllarca aşk nadasına bırakılmış olan şu yaban ve yavan gönlüme bahar olur musun? ” dedim ona. “Sen benden çok şey olmamı istiyorsun ama ben kimsenin her şeyi olmadım ve olamam da! Kendi bahçemde kuru bir dal gibi hissediyorum kendimi.” Anadolu’ya benziyordu. Anadolu’nun toprağına, suyuna, taşına… Kurban olurdum ben onun bir damlacık gözyaşına. Ölürdüm onun kalem kaşına, kirpiğini yumuşuna, gerdanını kırışına.
“Ses tellerime değen en güzel melodim olur musun? İçimin kapkara olmuş yanına sesinle bir tutam mavilik ve bir deste umut katmaz mısın?” dedim ona. “Çok şey bekleme benden!” dedi. “Kendime hayrım yok sana nasıl olsun?”
Can evimdi. Sığınmıştım ona bir fırtına sonrası. Kuytuluklarımda saklamış olduğum hüznüm, izbelerde beslemiş olduğum karamsarlığım artık yerini aydınlığa ve umuda bırakıyordu. Yıl dört mevsimdi ve o bana her mevsim bahardı. Gün yirmi dört saatti ve o da sevdiğimdi.
Son bir şey daha söyleyip seni azat edeceğim sürgün yurdundan başka bir sürgün yurduna. İnsan bu âleme gurbetlik diye gönderilir ve bu gurbetliğin her sancısını yüreğinde sahiden santimi santimine yaşarmış. Şimdi son soruya gelelim. “Olur.” dedi. İçim bir tuhaf oldu. “Ömrüne ömür olarak kabul eder misin beni? Rabbim canımdan can versin sana. Bir çiçeğin özsuyu nasılsa sen de bana öylesin. Bir göğün en mavisi, bir çiçeğin en güzel kokusu, bir suyun en durusu, bir sözün en buğulusu hep sen oluyorsun bana.”
Durdu bir süre, tefekküre daldı. “Ne diyeyim. Buluta ‘Çok dolmuşsun sakın ağlama!’ diyebilir mi insan ya da güneşe ‘çok parlak ve sıcaksın?’ Rabbim sana öyle bir kalp vermiş ki hiç durmadan sev diyor dört nala… Süzülerek masmaviliklerde…Yârin koynuna doğru, gözlerine, sözlerine… İnsan sevince ne güzel oluyor ve sevilince ne de kahramanı oluyor sevdiğinin.”
Bu “evet” mi demek?
“Yani.”
GÜRHAN GÜRSES
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.