Çocuk olmak vardı bugün bayram niyetine. Bir günlüğüne de olsa unutalım her türlü olumsuz haberi, bayram niyetine yaşayalım çocukluğumuzu, yaşatalım. Oysa çocuk olmak o kadar da kolay değil ülkemde. Kötülerin hükmettiği bir dünyayı iyilerin hükmettiği bir dünyaya çevirmek istiyorum. Çocukların kaçırıldığı ve katledildiği yerde kolay değil anne baba olmak! “Oysa her çocuk özeldir.”
Elimde bir sihirli değnek olsa çocuk ölümlerini kaldırırdım ortadan, çocuk istismarını yok eder, kaçırılmalarını önler, evlendirilmelerine nokta koyar, sokakları güvenli hale getirir oyun alanlarını genişletirdim.
“Ha kuru bir emek” değildir çocuk yetiştirmek, en kutsal meslektir kanımca! Belki de bu kadar ucuzca ölmezdi ülkemde çocuklar. Tablalarında meyve sebze satmaz, ayakkabı boyamazlardı okul çıkışlarında. Işıklarda durup cam silmez, el açıp dilenmez, çocuk gelin olmazlardı. Her türlü dertten azade, gamdan ziyade, ekmek elden su gölden yaşamak vardı el bebek gül bebek demek isterdim ama nerede? Çocuk olmak kolay değil bu dünyada.
Suriyeli çocukları hayal ettim, yarın acaba şer güçlerin bombaları hangimizin başına düşecek acaba diye beklerken… Yarın ki oyunumuz savaş oyunu lakin bu savaşın muhatabı yok, erkekçe değil yani… Birileri bombalarını yüklüyor uçaklarına getirip başımızdan aşağıya boşaltıyor. Ben Libyalı bir çocuğum gözlerim hep semada, kulaklarım bomba seslerine ayarlı. Burnumda ölümün kokusu var çileklerin yerine. Hayallerimde tek dişi kalmış canavarlar var, ben bu kalabalık ve dine imana gelmeyen dünyadan korkuyorum: bombadan, gazdan, tanktan, zehirden ve insanlığından Batı’nın… Yaratmış olduğumuz kâğıt aslanlardan, karton güçlerden bir de. Muktedir olan
ve kanımızı bir vampir gibi hiç durmadan ve doymadan emenlerden… Kadifeleşen devrimlerden Esatlaşanlara, Saddamlardan mübarek zatlara, esip atanlardan Suud krallarına değin değişen bir şey yok, bombalar neden?
İnsanlık utansın. Açarken kan kırmızı güller bahçemizde, akan kanımızdır oysa ülkemizde. Çiçekler kanımızdan kırmızı! Oynarken evimizin önünde, kimin uçağıdır gelip bombalar bizleri başımızın üstünde?
“Şimdi sen ölüyorsun Libyalı çocuk. Senden on sene önce öldü Iraklı çocuk. Senden kırk sene önce Vietnam’da, Nepal’da yandı bir çocuk. Senden altmış altı sene önce Hiroşima’da şeker yiyemeden öldü bir çocuk. Senden doksan sene önce öldü Anadolu’da beşikte bir çocuk… Şimdi sen ölüyorsun Libyalı çocuk! Keşke ama keşke parayı hiç bulmasaydı Lidyalı çocuk.” Çocuklar ölmesin hiç uğruna, yanmasın çocuklar gazlarla, şeker yesinler durmadan mermi yerine…
Beşikte salınsın dursunlar ninnileriyle annelerinin, tanklar uykularını bölmesin. Uçaklar misket bombası atmasın oyuncak diye, evlendirilmesin çocuklar, tecavüze uğrayıp öldürülmesin, organ mafyasının eline düşüp alınıp satılmasın, dilenciliğe alıştırılmasın, çalıştırılmasın.
Her şey yer altı ve yer üstü cevherlerin için. Sen bir tehlikesin onlar için. Para, silah, petrol ve bilmem daha nice ne için? Her şeyin bir kıymeti vardır lakin tek senin canının kıymeti yoktur. Ölen herhangi bir çocuktur, öncekiler gibi onlarca, daha evvelkiler gibi yüzlerce, daha daha evvelkiler gibi binlerce… Masum, saf, temiz ve pırıl pırıl bir gökyüzü gibi yüz binlerce çocuk… Japonya’da, Irak’ta, Gazze’de Bosna’da, Çeçenya’da, Ruanda’da, Libya’da ve Suriye’de. Bakın bir zahmet görün bir zahmet! Ölenler kimin çocukları bir tek, kimin yavrusu? Yanan var mıdır başkasının çocuğuna? Afrika’da açlıktan ölen çocuklar var, Suriye’de. Ülkemde çöpten kâğıt toplayıp satan çocuklar var.
“Koşuyor altı yaşında bir oğlan
Uçurtması geçiyor ağaçlardan
Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman
Çocuklara kıymayın efendiler
Bulutlar adam öldürmesin.”
Bulutlar bugün çocukları öldürüyor, umurunda mı Batı’nın? Umurunda mı Amerika’nın? Kusuyor bütün irinini; leş kokan, kan tutan, ölüm salan… Bir tek size yok ölüm öyle mi? Bir tek size yok hüzün? Büyürse bu öfke ile bir çocuk, kan ile sulanırsa fidan boyu, kaybederse anasını, babasını, kardeşini gözlerinin önünde… Ne yapar sizce vakti geldiğinde? Bu öfke ve kin tohumlarını atmayın efendiler! Kıymayın insanlığa yok yere? Sırf güç ve iktidarınız için yakmayın her yeri herkesi nahak yere… Bir çocuk düşünün korkular büyütsün ağır bombaların ardından. Korkular büyütsün o küçücük havsalasından yarına ait. Sonra denk geldiğinde bir gün çarşıda bir oyuncakçı dükkânına… Çeker kolundan annesi haydi girelim diye. Çocuk geriye doğru adım atar “Girmem.” der “ben o dükkâna” Cahit IRGAT’IN şiiri anlatır bunu bize: “Anne girmem bu oyuncak dükkânına / Orda toplar, tayyareler, tanklar var.”
Dünyada bir anket yapılmış sadece bir soru sorulmuş, şuymuş: “Lütfen dünyanın geri kalan kısmındaki yiyecek eksikliğine bir çözümle ilgili kişisel görüşünüzü dürüstçe belirtiniz.” Anket büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmış. Çünkü: Afrika’da insanlar “yiyecek” kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyor. Batı Avrupa’da insanlar “eksiklik” kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyor. Doğu Avrupa’da insanlar “kişisel görüş” ün ne anlama geldiğini bilmiyor. Orta Doğu’da insanlar “çözüm” ün ne anlama geldiğini bilmiyor. Güney Amerika’da insanlar “lütfen” kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyor. İsrail’de insanlar “dürüstlük” kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyor ve Amerika’da insanlar “dünyanın geri kalan kısmı” nın ne anlama geldiğini bilmiyor. Gerçek mi değil mi bilmem ama çıkan tablo hani yalan gibi de durmuyor. Kendileri, diğerleri, ben ve ötekiler… Elbette bu filmin tersi de yaşanır bir gün! Hani ne demişti şair:
“Güden çoban sürüyü döndürünce ters yöne
Geçmez mi sürüdeki topal koyun en öne?”
Bugün 23 Nisan! Artık neşe dolmuyor insan! Hüzün, sinir, gözyaşı ve endişe doluyor insan.
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.