“Herkesle gülünür ama herkesle ağlanmaz.” deyince anladım neden onda önemli olduğumu. Çünkü onu gülerken gördüm ve gülüşüne ortak olup şen kahkahamı patlattım, bir de onu ağlarken gördüm ve döktüğü gözyaşlarına refakat ettim. Islak kirpiklerimi elleriyle silerken söyledi bu sözü. Aslında yüreğime dokundu ve yüreğimin pasını bir güzel sildi.
“Biliyor musun yürekler kireç bağlamış kimse kimsenin gözyaşına mendil olmuyor, ağrısına da teskin edici bir ilaç ama sende farklı bir şey var. İnsanın hastalanası ve kendini sana teslim edesi var!”
“Öyle deme! İnsan durup dururken niye hastalanmak istesin ki?”
“Ya lafın gelişi öyle diyorum. Senin bendeki ehemmiyetinden bahsediyorum. Tabi ki burada kasttetiğim mecazi bir mana.”
“Nasıl yani?”
“Varlığın önemli ve rabbim seni eksik etmesin benden asla!”
“Amin seni de benden eksik etmesin rabbim.”
O kadar saf bir yanı vardı ki! İnsanın onu tutup sımsıkı sarılası geliyordu ona.
“Sen bana bunu söyledin ya ben de sana şunu söylüyorum.”
“Neyi?”
“Bunu: Çiçeğinde baharın çok kişi toplanır, kar’ında kışın yalnız kalırsın.”
“Ya sen var ya çok fenasın yeminle.”
“Yok be ne fenası? Kendi halinde bir münzeviyim ve sen benim şu rezil dünyada tek kalabağımsın.”
“Bunun için teşekkür edeyim bari sana.”
“Neden?”
“Bu önemli benim için çünkü senin kalabalığın benim.”
“Bakış açısı… Olabilir, saygı duyarım görüşüne.”
“Peki bu nasıl?”
“Hangisi?”
“Çatlama!”
“Haydiiii…”
“Düz yolda çoktur yoldaşın tümsekte yoktur arkadaşın.” Beğendin mi?
“Beğenmek de laf mın akıllım? Çok hem de… Kelime yetmez ifademe.”
“Sen başlattın bana ne?”
“Neyi?”
“Bu yazı silsilesinin ilk cümlesi senin cümlen değil mi?”
“Evet, benim.”
“İşte sen başlattın bunu.”
“Olsun güzel ama!”
Gözlerindeki parıltıyı, sesindeki coşkuyu, kalbindeki heyecanı ve aklındaki zoru görüyordum onun. Bir insanı mutlu etmek hem de bedavadan şöyle üç beş naçizane ve acizane sözle! Mutluluk bu olsa gerek benim için tabi ki!
“Sustun.”
“Yok içimden konuşuyordum.”
“Öyle konuşma lütfen!”
“Niye?”
“Çünkü ben duymuyorum.”
“O zaman son cümlemi söylememe müsaade et.”
“Ne müsaadesi, söyle….”
“Güneşinde gününün vardır herkes, yağmurundaysa yoktur kimsen.”
“Seni alkışlıyorum adam!” dedi gözleri dolu bir halde. Ben de daha fazla dayanamadım tuttum kalbinden öptüm.
“İşte senin alametifarikan da bu.” dedi.
“Neymiş o dediğin canım?”
“Kalbinden öpülen insan kaldı mı ki ve kalbi öpen?” Sustum o böyle deyince. Ete kemiğe tapılan bir zamanda bir insanı kalbinden öpmek de bizim nişanımız olsun şu köhne, yaşlı ve şişman dünyada.
Güneşin battığı ufka doğru yürüdü, yürüdü, yürüdü. Ardından bakakaldım. Ta ki güneşin içinde yok olana değin. Bir siluetti sanırım gül bahçesinden düşmüştü yoluma. Bir yıldızdı ağmış gökten gönlüme. Bir peri suretti ayan olmuştu sanırım güneş diye günüme.
kaptan
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.