Karakoçanlı olabilmek ve bunu yaşatabilmek için her Karakoçanlının üzerine düşen fedakârlığı yapması ve bu fedakârlığın karşısında hiçbir şahsi çıkar ve hırsının bulunmaması gerekir diye düşünüyorum. Bu yazının da hiçbir karşılığı yoktur. Karakoçan bir gülse eğer elimizde, biz o gülün kokusuna dahi razıyız.

Adını dağlara yazdığımız, imzasını sulara attığımız, yapı taşımız, özümüz, her şeyimiz Karakoçan. Seni anlatmak bu dönemde bize düştü; güle renk, saza söz, tene can geldi. Vaktizamanında bize “kal” geldi, dile lal; bundan daha beter bir hal geldi. Gün dirlik ve birlik günüdür. Haydi gençler el ele, kol kola Karakoçan için çıkın yola. Selam verin sağa sola. Ayırmayın sakın hiçbir kimseyi; kayırmayın zengini fakiri; hor görmeyin garibi, yetimi; getirmeyin dile ayıbı kusuru.

Rahatı kaçan ağaç  şiirini paylaşmak istiyorum Melih Cevdet’ten:
“Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın.
Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgârı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.
Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrene görsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin” 
Tepe’de de bir ağaç vardı, Aldoğanların karşısında. Geniş mi geniş, büyük mü büyüktü. Bana mısın demezdi yaz kış? Çocuklar top oynardı yanıbaşında, tınmazdı bile. Bugün rahatı kaçan o kadar ağaç var ki koca apartmanların altında yerlerinde yeller esiyor. Sizin de rahatınız kaçmaz mı bugün? Beton yığınına doğru yelken açmışız haberiniz var mı? Yarın çocuklarınızın bedduası bizi zorda bırakmasın? Nasıl bir Karakoçan bırakıyoruz yarına fehmedebiliyor musunuz? Betondan bahçelerimiz, apartmandan bostanlarımız, asansörden ağaçlarımız var!

Adamım Karakoçan! Can damarım, fay hattım, sebepsiz nükseden diş ağrımsın. Aniden çıkan hipertansiyonumsun! “Belalımsın.” bir şehir içi minibüsünün arkasına yazılmış olan. Sana hitap etmeyen bir yazı eksiktir, nazar kılmayan bir bakış noksandır, senden bir kare olmayan fotoğraf değildir. Daha neyim olacaksın? Yeri geldi mi beni yakansın yıkansın, yeri geldi mi baş tacı yapansın. Hem seversin hem döversin. Sen var ya sen, olsan da olmasan da olmazsa olmazımsın.

Kolumda dövmen, ağzımda övmen! Heykeli dikilecek o kadar şahsın, değeri olan onca zatın var; haddizatında 12 Dev Adam’ın, yürek rakımı yüksek olan insanın, gönül reytingi zirvede olan maşukun. Hangi ilçe bu kadar övülmüştür; Kiğı, Yayladere, Kovancılar, Palu?  Bu yazıyı tabelayıp koysam Yolçatı’nın girişine Mecnun yaşıyor demezler mi? Leyla’m olmaz mısın ey Karakoçan? Gelip de cemalin görenler herhalde ayıplamazlar Karakoçan dedikleri bu mu diye?

Oxi Çayı akar gümbür gümbür, Kalecik usul usul, Kırkpınar’da çağlar artezyenler şırıl şırıl. Suyundan, huyundan, oynanan oyundan çık gel akşamdan, sen seni anlatmaz mısın Karakoçan? Goman’da baktığında vurulmaz mısın nigârına, Yolçatı’dan indiğinde sarılmaz mısın kollarına, Karapınar’dan geldiğinde hoşlanmaz mısın seyrinden Karakoçan?  Bu bir yüreğin âcizane giryanıdır dudaktan dökülen. Çok ağır bir yükün dışa vurumudur beyan edilen.

Çal Cafer kardeş, çal sazını sen! Bu gece bizim gecemiz, Karakoçan’ın gecesi. Vur davulcu kardeş, vur davuluna bu düğün bizim düğünümüz. Çek halayını düğünlerinde, vur voltanı Yatılı yolunda, çek tespihini Orta Park’ında. Kaç rampa çıkacaksın? Gelen ağam, giden paşamdır. Karakoçan türküsünü söyle Rodi kardeş! Silbus u Tari sen de söyle! Duysun herkes sesimizi; buğday benizli, derya gönüllü insanların memleketini tanısın hezar iki millet! Şairlerin incilerini döksün, yazarların methiyelerini düzsün.

Alabildiğine mutlu oluyorum seni yazınca. Karınca kararınca da olsa mest oluyorum. Seni resmediyor, anlatıyor ve sana olan sevgimi bir irsaliye fişi gibi beyan ediyorum. Kırk kapılı bir hansın ve ben kırk kapını ardına değin açıp herkese anlatmak istiyorum hazinelerini. Ejderhalar çıkabilir, çıyanlar olabilir, yılanlar sokabilir bu yolda. Olsun, senin uğrunadır bunlar. Kime ne kâr kalır? Zararın ve kârın ötesinde, iyi ve kötünün berisindesin. Sana uzanan bir el,dokunan bir dudak olmak istiyorum.

Noktanın başındayım. Ne bir eksik olsun ne bir fazla. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı noktada izanımız her şeye yetsin. Yıldız olsan karanlık oluruz, tablomuz bir olur. Toprak olsan tohum oluruz. Dal olsan çiçek oluruz. Su olsan kanal oluruz akman için. Rüzgâr olsan servi olur salınırız. Ne olursan ona yakın oluruz. İşte bizim hikâyemiz bu!

Önceki İçerikBAŞAK BEBEK
Sonraki İçerikKesik Türkü
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.