5 Kasım 2010, KARAKOÇAN, KAPTAN

Nazım Usta duysa gülerdi kitabından mülhem de ondan!

”Hemşo, Karakoçan nire?” derdi.

12 Dev Adamından başlasam ilçemin tam yerine manzara koymuş oluruz.

Hani ilçemin en meşhur tiplerinden oluşan ve takvimlere giren; kimi deli, kimi veli…

12 adam gibi adamdan; müfteri olmayan,

Menfaat için babasını satmayan, anasını bu işe katmayan.

Diyojen’in gündüz fenerle aramadığı, gece fenersiz gördüğü,

12 adam gibi adamdan bahsedeyim.

İlçede son iki seneden beri zuhur eden ve direk olarak ilçeyi etkileyen,

Dahili ve harici vakaların ne travmalar oluşturduğunu gören var mı?

Neler oluyor bize?

Kimleri harcıyoruz göz göre göre, kime hizmet ediyoruz Allah aşkına?

Hangi akıntıya kürek çekiyoruz, hangi rüzgara işiyoruz?

Çiş üstümüze dökülüyor oysa!

Alın bütün makamlar sizin olsun, çekin kirli ellerinizi ilçenin üstünden.

Etiketlerinizi alın, iftiralarınızı alın; yaftalarınızı alın, paftalarınızı sökün,

Sahi pırpırınız kaç yıldız?

Elbet ifşa edilecek, elbet sesi kesilecek

Elbet müfteri ilan edilecek, elbet irinler sıkılacak.

Elbet hesabı sorulacak atılan her bir düğümün.

Selam ve günaydın size meseleyi idrak edemeyenler!

Bu ilçeye gayrılığı getiren insanları koruyanlar yazık size?

Siz başkasının çocuklarının şakşakçılığıyla mesut ve mağrur olanlar!

Sizi ne ilgilendirir bu ilçenin genç ve tertemiz evlatları?

Okumuş ve hakkıyla bir makama gelmiş insana ne ihtiyacınız var ki!

Başkasının çocuklarıyla mutlu olun, başkasının türküsünü dinleyin.

Hamido’nun neden her şeyden vazgeçtiğini şimdi daha iyi anlıyorum.

Elinde ekmek ve soğan, bir park köşesinde kimseye aldırmadan

Neden karnını doyurduğunu? Doğallık bu olsa gerek?

Şimdi kalkıp devrimci olduğunu anlatmak Hamido’nun,

Tipinden, isminden yola çıkarak buna inanmak komik olur değil mi?

Eşkıya ismine benzedi biraz ama Hamido devrimci değildir.

İnanan olmaz mı? Bahse girerim ki inanan olur.

İkna kabiliyeti çok yüksek olanımız var.

Ayak baş parmağından girip

Vücudu başa doğru kateden damarlardan geçerek,

Direkt beyne enjekte edilen Hamido devrimcidir lafzı ha!

Gülünecek en müsait yeri ile güler buna bir insan.

Bu mikrobu; kaç safdilli, kaç beyni zilli, kafası kerli ferli,

Kaç kodaman, kodu mu oturtan gocaman kıçlarıyla anlar.

Vizyonu kopuk, misyonu bozuk, zihniyeti bulanık

Nefreti tazyik, öfkesi basık, salyası boğumluk.

Kaç zevat çakar vaziyeti?

Yaşar’ın  yaşadığı  yaşamadığı her şey sizleri ne alakadar eder?

“Hoca bir çay parası ver.” deyişi

Gözlerinin maviliğindeki insanlığı ne kadar içinize dokunur?

Gıras lakabıyla deli ettiğimiz, makaraya sarıp kahkamızı yükselttiğimiz

Adam gibi adamdır Yaşar!

“Gusura galma emmiciğim emma ve lakin

Yutan oluverir gayri bu yalan rivayeti.”

Albayın albaylığını, bu essah albay değil aman!

Desem de inanmayanlar olur a canım!

Bak hele ne söylüyor şu kırık kalem.

Bak hele hangi telden çalıyor şu delifişek, ulan ee… eşek,

Millet nereden bilecek albayını Karakoçan’ın?

Albay’ın ilçemde bir tip olduğunu nerden çakacak?

Ğero’nun iskat peşine düşmüşlüğünü,

Esasen Mankurtlaştırıldığını kaç kişi anlayabilir?

Ğero ki 12 Dev Adam’ın en kıllısı,

Kaşlar tam keman, yüreğinizi yakar heman.

İşin toplumsal boyutunu, insanların beleşe nasıl alıştırıldığını,

Balık tutmak yerine hazır balığa nasıl tavlandığını,

Herkesin devletten bir şeyler beklediğini,

Avuç açar biçimde ağızlara baktığını,

Olur olmaz insanlar karşısında değerini iki paralık ettiğini,

Namusunu dahi çarçur ettiğini…

Merak etmez mi acep bir Allah’ın kulu

Revivo’nun hasbelkader neden göbek saldığını sorgulasak?

Revivo ki pantolonu hep göbek üstü

Revivo ki Fener’in yılmaz savunucusu ilçemde.

Revivo’ nun Revivoluğu’nda hiç mi gabahatiniz yok allasen!

Lilli gardaşın neden çektiğini birayı, neden kafayı bulduğunu her gün?

Ve insanların nasıl çekilmez olduğunu anladığından mıdır yoksa yaptığı?

Yoksa cebine koyduğumuz üç beş kuruşun, git iç ve gel maskaralığından mıdır?

Memedo’nun neden cebinde açık seçik kadın fotoğrafları  taşıdığını

Sarı gazete sayfalarınca.

Memedo ki dişsizdir, külahlıdır, gülen gözlü ve minyon tiplidir.

Başlı başına bir tiptir kanımca.

Kimse umursamaz zannedersem İlhami’nin neden bağırdığını,

Kafasını duvarlara neden vurduğunu düşünmez?

Yoksa halimize mi yanıyor?

Hüseyin’in neden türkü çığırdığını,

Ve her an her resmi kurumu neden teftiş ettiğini bilen var mı?

Bunca zevatını ilçenin takmaz sanırım kimse.

Nazım yaşasaydı “Karakoçan nire?” derdi evvela?

“Ğero ajan mı,  Albay Ergenekoncu mu,  Hamido devrimci mi sahiden?

Lilli 68’li mi,  Memedo sosyeteden mi,  Revivo muhbir mi,  Hüseyim türkücü mü?” derdi.

Sonra Piraye’sine yazardı uzun uzadıya.

Türkiye içre bir Türkiye, can içre bir can!

Damla okyanustan bir damla,  Karakoçan can içre canan.

Ergenekonlaşan bir yaşamın yansıması yok mudur sizce?

Şincik nerden başlasam deyu çalakalem yazmaya başladım.

Etiketi olandan mı, yaftası asılandan mı?

Ömrü bitende mi, saltanatı yıkılandan mı?

En uzun yolu değilse de ömrümün,

En kısa yolu da sayılmaz hani Karakoçan?

Çalışırsın boşa, konuşursan havaya,

Adam gibi adam olursun ne çare!

Başkasının anlattığı kadardır değerin.

Başkasının gördüğü kadardır yaptığın.

Yaşayan sensin oysa, oynayan, terleyen.

Safasını süren ise ağustos böceği?

Çarşıda pazarda rastladığımız onca surat başka neye benzerdi?

İronidir daha çok, çuvaldızdır iğneden ziyade dilin kemiği yoktur hesabı.

“Gelen ağamdır giden paşam değildir artık!” altını çizin bu satırların,

Hayalinizin balonuna iri puntolarla nakşedin.

Kötülükte bir numarayız, dedikoduda en alayız

Abartmada kralız, karalamada süperiz.

Oysa Mevlana tabiriyle; ”Tüm kusurları örtmede gece gibi olmalıyız.”

Ah nerede, vah nerede, doğruluk kaldı b.klu derede.

Göreceksiniz bu ilçe evladının sesini,

Bir kartal gibi süzülecek semadan,

Bir yılan gibi sokacak belki de zamanı gelince.

Aslan kesilecek belki de, belki de timsah göz yaşı dökecek.

68 gençliğinin sloganı şu idi:”Gerçekçi ol, imkansızı iste!”

İmkansızı istemek bazılarımız için hayal, bazılarımız için hedef.

Biz hiçbir şey istemiyoruz.”Gölge etmesinler yeter.”

Güneşimizin önünden çekilsinler kâfi.

Fıçı içinde de yaşamıyoruz, sırça köşklerde de.

Bazıları oturmaktan gayri ne yapmışlar bu ilçe için?

Yıllarını burada tükettikleri halde somut olarak ne vermişler bu ilçe halkına?

Bugünün sloganı şu:”Gerçekçi ol, yalakalık her zaman para eder.

Oy yalaka yalaka, sonra gelir falaka.

Şimdi diyeceksiniz, bu ne alaka!”diye tempo tutup

Günü gelir elbet diyerek lafımızı bitirmemiz gerekir.

Bu yazı müfterilere ithaftır

Ey ilçem unutma bunu: Bugün bana yarın sana!

Önceki İçerikTEPELİYDİK
Sonraki İçerikHİSSİ KABLEL VUKU
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.