Kut’ûl Amâre’yi duymuş musunuz daha evvel ya da Halil Paşa’yı tanıyor musunuz, Halil Kut Paşa’yı? Kazandığı zaferden dolayı kut unvanını almıştır. Kut Bayramı’nı duymuş musunuz daha önce? Yeni yıl kutlamalarını iyi biliriz ama! Dünyada başka hiçbir millet yoktur ki bizim kadar kendi değerlerine bigâne olsun, bunlara sahip çıkmasın ve bunların yarınlara taşınması işini kendine dert edinmesin!  Ne kadar da nisyan ile malulüz, isyan edesim var.

29 Nisan 1916 Kut’ûl Amâre Zaferi… Tam 107 yıllık bir zafer sevinci ve övüncü… Bizler bilmiyoruz bu galibiyeti ama İngilizler bu hezimeti iyi biliyor. Kutlu olsun milletimize “Kut’ûl Amâre Zaferi…”

Sen kalk 1952′ ye kadar kutla bu zafer bayramını sonra NATO’YA gir ve İngiliz alavere dalaveresiyle bu bayramın kutlamasına son ver. Nedenmiş, NATO’YA üyeymişiz; neymiş İngilizler emretmiş. Yok müttefikmişiz, aynı tüfekmişiz geç bunları. Sen daha kendi zaferini bilmiyor ve tanımıyorsun! Kendi bayramını kutlayamayan bir millet olur mu? Neymişiz ezcümle hiçbir şeymişiz. Yetmemiş bayram kutlamasını kaldırmamız, yaranamamışız Kut’ûl Amâre’de mağlup edip teslim aldığımız İngilizlere. Bu zaferin adını dahi sildirmişler bu milletin hafızasında, ders kitaplarında dahi kaldırmışlar.

Bu bölgede sorunlar varsa bugün, emin olun dünün kuyruk acısı da bunu tetiklemektedir. Hani Kızılderili atasözü var ya ne de güzel oturdu şimdi bu ifadeye: “Eğer bir nehirde iki balık kavga ediyorsa, bilin ki oradan az önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir.” diye.  Lawrencelar bu coğrafyada halen cirit atıyor uzun bacaklarıyla. Bizleri içte içe bölüyor, yok ediyor, intikam alıyorlar bir nevi: Kut’un intikamını. Suriye’den geçmiştir o uzun bacaklı İngilizler bugün, Irak’tan, Mısır’dan… İslam ülkelerinde sorunlar dağ gibi yığılıyor dört bir yanda. İngilizlerse hiç yoktan üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk oluyor. Sömürgelerinin canı sağ olsun; malı mülkü, altını gümüşü, petrolü gazı…

Kut’ûl Amâre Zaferi’yle ilgili bilgileri de okullarımızdaki tarih kitaplarından kaldırmışız. Ya bu ne biçim bir zihniyettir memleketi sarmış her bir yandan. Olacak iş değil. Gülerler adama! Her ne hikmetse bu bayramın kaldırılması için baskılar oluşmaya başlamış ve ahirde de bayram kutlamasına son vermişiz.

29 Nisan 1916…  İngilizlerin tarih kitaplarından sildirdiği, unutulmaz zaferin adıdır Kut-ül Amâre.  O kadar kahramanlıklarımız var ki unutmak için sanki özel çaba harcamışız. Hiç saymış, yok bilmişiz. Avustralyalı Araştırmacı Dr.Gaston BODART’IN “İngiliz prestijinin, 1. Dünya Savaşı’nda yediği en büyük darbe” dediği savaşı, göz göre göre kamufle ediyoruz. Allah’tan bu fani dünyada yine insaflı, hakbilir bilim adamları var da tarafsız gözle kıyıda köşede kalmış olan böylesine destansı zaferleri dünya kamuoyuna yansıtıyorlar ve bizler de onların aydınlattığı ve ortaya çıkarttığı kahramanlıkları öğreniyoruz. Bir toplum bu kadar mı kopartılır tarihinden, el çektirilir değerlerinden, şaşarım.

29 Nisan, Kut Bayramı…  350 subay ve 10900 şehit vermişiz KUT’ÛL AMÂRE’DE. Yine bu savaşta 13 general, 481 subay ve 13300 İngiliz teslim alınmıştır ve bunları kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetlerine de 30000 zayiat verdirilmiştir. Bu zaferin mimarı Halil Paşa “Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır.” demiştir.

Üzerinde güneş batmayan imparatorluk diye bilinen – ki bu İngilizlerin sömürgelerinden dolayıdır-  İngilizlerin bu hezimeti unuttuğunu sanmayın. Günümüz Türkiye’sinde olan biten onca acının sebebi sayılırlar. Ülkemize yapılan her türlü saldırının, ihanetin ve küfrün arkasında mutlaka uzun bacaklı İngilizler vardır.

“Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz;

Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz” diyen Akif, bunu herhalde bugünleri görerek söylemiştir. Bugün kendi zaferimizi dahi yabancılardan öğreniyoruz, ne acı ama?

Churchill’e İkinci Dünya Savaşı döneminde: “Türkler, Almanların yanında savaşa girerse ne olur?” diye sorarlar. Churchill: “Kut’un intikamını alma şansımız doğar.” demiştir. Ülkemiz üzerinde oynanan oyunların aslında Kut’un intikamı ya da rövanşı gibi algılanmaktadır. Bunun farkında olmamız gerekir. Yerlilik ve millilik söylemi, ülkemizin içte ve dışta uğraşmak zorunda kaldığı binbir belaya karşı silah gibi gelir diye düşünüyorum.

Kut’ûl Amâre ver kurtul değil al, ihya ve inşa et!

Ondan sonra bir ömür huzurlu yaşa!

Kut Bayramımız kutlu olsun

Gürhan Gürses

Önceki İçerikBeyond the Blackboard
Sonraki İçerikSENİ BİR ŞAPKA DOLUSU ÇİÇEKLE SEVDİM
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.