GİZ EDEBİYAT VE SANAT DERGİSİ, 8. SAYI, EYLÜL 2021

Leyla, Zalım Leyla, diye başlar ilk mektubuna şair.   5 Mayıs 1954, Bismil… Bir şehre, ilçeye nasıl da değer katar şair. Hatırası kalır kağıtlar üzere nakşettiği. Ve sevdalısı olduğu kadına nasıl da hürmet gösterir, yazdığı her kelimenin onu incitmesinden sakınır. Belki de kağıda değen kalemin ucunu dahi çok sivrileştirmez, keskinleştirmez. Çünkü o şairdir ve duygularını bileylemiştir aşktan yana.

Gözlerinden öperim canım, diyor, Leyla’ya. “En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum.” Yarı parçan, diye de imzasını düşer altına bu satırların.  Ah be şairim, sana yâr, yoldaş, arkadaş olan kadın da pek müstesna olur. Her bir satırına, dizene akseder inceden inceye ve kalır ebediyen. Leyla’yı kazırsın hafızalara bugün bile Ahmed’im. 

Seni daha doğurmaz bir ana, diyor Leyla’ya. Onu hayata getiren anaya ve bir armağan olarak ömrüne sunan tanrıya ne kadar şükretse de azdır. 

“Bin yıl, bahar içre ömür sürsün,

Seni doğuran ana.”

Leyla’dan gelen her bir satıra hürmeti olan ve onları ömrünün serlevhası olarak kabul eden Şair, o baranı nevbahardan yağmasını ister üzerine 24 saat. Onun yağmurunda şemsiyesiz kalmayı, bahçesinde yalınayak dolaşmayı, toprağında filizlenmeyi arzu eder.

“Kalem tutan ellerine kurban olurum.

Yaz Ahmet kuluna iki satırcık.”

Özlemenin, sevmenin zirve yaptığı ve sevgiliyi yücelttiği satırlar görürüz bu mektupta. “En iyisi…. Özlemektir seni geberesiye.” diye kağıdın sarı yüzüne döker içindeki aşk safrasının öldürücü kusmuğunu. Kağıt bile tutuşmuştur bu cehennem sözlerden sevgilinin yanmaması mümkün değildir. 1950’lilerden bugüne kadar gelen bu mektuplar bir yürek ahının ve eleminin lavı değildir de neyidir Allah aşkına şimdi?

Hem şair aşk derdiyle hoş ama bir de geçim derdiyle de nahoş şeyler yaşamıştır. Ahmed Arif, Cemal Süreya’ya öylesine inanır, onu öylesine sever ki hiç görmediği halde  Cemal Süreya’nın kız kardeşiyle evlenmek ister. Cemal Süreya, bu durumu kardeşine söyler. Kız şaşırır, ikisi de birbirini tanımıyordur. Cemal Süreya “Evlen kız. Türkiye’nin en iyi şairi.” der. Zafer Çarşısındaki kahvede sözleşirler. Tanışacaklardır. Cemal Süreya, kız kardeşini alır gider.  O zamanlar, çarşı kitapçılarla doludur. Bekle bekle Ahmed Arif yok. Kitapçıları dolaşırlar. Herkesin birbirini tanıdığı çarşıda ayaküstü sohbet ederler. Ahmed Arif yok. Kız bozulur, onuruna dokunur. Cemal Süreya, ertesi gün öğrenir ki  Ahmed Arif  gömleği olmadığı için gelememiş. Bu sıkıntı Ahmed Arif’in yakasını hiç bırakmamıştır. Mektuplarda da “Geçim derdim olmasa nerede olsan gelir,seni bulur, yanından ayrılmaz, asi cevherini kullanabilmen konusunda sana yardım ederdim.” diye yazmıştır.

Leyla’nın evleneceği haberini alınca da şunu söyler: “Dün sana üç şiir gönderdim. Biri kabul edersen düğün hediyen olsun.” O kadar nahif sever ki Leyla’yı ve bir o kadar da mübalağalı… Bunu ifade etmekten de çekinmez asla. “Elim erse, ayağım tutsa seni bütün cihanın görebileceği bir kuleye çıkarır ve bağırırdım: İşte insan buna derler, böyle olmaya çalışın.” diye.

O mimlidir, mahpus yatmıştır ve sürgün yemiştir. Bıçkılanmış dal gibi de keskindir yazarken. “Nereye başvursam sanki alnımda bir tabela varmış gibi okuyor herifler geçmişimi. Ürküyorlar, özür diliyorlar, ellerini ovuşturuyorlar.” Onu işe almaktan çekinen halleri ortada işte. Oysa o yürek işçisidir yani namus…

“Kimsenin karnında açlığı, ayağında yalınlığı ve sırtında çıplaklığı kalmasın diye ömrümüzden bir parça vermek, hepsi bu.” Toplumcu bir şairdir Raif. İsyan vardır onun şiirinde, yüksek bir ses ve de cesaret… Hasretinden prangalar eskittim diyen şaire bak! Onun şiirlerini oku, kelimelerini kavra. İnan herkesin yazdığı kadavra…

Kaç Ahmed Arif gelir dünyaya.

                Kaç harman yürekli, şahin bakışlı misafir olur.

“İdeal anlamıyla çatışmayacağımız hiçbir toplum yok bu evrende. Başka çeşit olsaydı sanatçı olamazdık gibime geliyor.” Burada saklı onun mahpusluğu ve mahkumluğu. Bir tek Leyla’ya değil çatışmaya da meyyal bir ruha sahip.  Düzene karşı o, güce düşman. Çatışmadan olmaz, olsa bile o tadı vermez. Dökülen her ter, edilen her küfür misliyle dönecektir. Meşru çizgiler içinde dolanıp duracaksın. Kimse dönüp bakmayacak sana.

Şiirlerinde Arif’in yiğitçe bir üslup var.

Bunun cilalanması ve kusursuz hale getirilmesi gerekir.

                Mektup değil aslında bunlar bir nevi iç dökümüdür.

                Küfür var, isyan, kavga…

                Bir kucak dolusu özlem de var, kayıtsız kuytsuz sevme de var, parasızlık da var, sürgün de…

                Zaten hayat da bunların toplamı değil midir?

1954 -1959 arasında Leyla’ya yazılmış olan bu edebi mektupları okumak da fazla zaman almaz. Ahmed Arif sevdasıyla sevdalanmak ve yaratılan her canlıyı istisnasız olarak kabullenmek… İşte bütün mesele de budur.

Her satırının altı çizilmeli ve dönüp dönüp bu mektupları okumalı…

Prangalar kolay eskitilmiyor.

Hasret de kolay gitmiyor baştan.

Ejderha olsan kâr etmez.

                Beton olsan değmez.

Önceki İçerikKALBİ KÖR OLMASIN
Sonraki İçerikO SES ALMANYA
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.