“Galatı meşhur lügati fasihten evladır.” der ekâbir evvelden. Yaygın olarak bilinen fakat halkımız tarafından yanlış anlamlandırılmış kelimelerin yine halkımız tarafından  daha çok tercih edilmesine denir. “Meşhur Yanlış” manasına gelen Osmanlıca bir tamlamadır. Galat-ı meşhurlar, meşhur yanlışlar, sözlükteki  doğrulardan daha çok bilinir ve kabul edilir. Lügat-i fasihten (doğru sözden) evla olması da bu yüzdendir.

“Galatı meşhur galatı meşru olamaz!” Şimdi yazım ve manada galat olan, aksi gelen, ters yatıran o kadar nüktemiz ve esprimiz var ki! Seç seç al mahiyetinde hem. Günlük yaşamda da karşımıza çıkan, zekâ ürünü olan ve kavrama derecesiyle ilintili o kadar kelime ve bunların oynadığı oyun var ki say say bitmez.

Bir de isteyerek yanlış anlamalar, işi o tarafa çekmeler, doğruyu değil de akla gelmeyen manayı kaşıma tarafı var. Bugün etrafımızda şahit olduğumuz, duyduğumuz, yaşadığımız anlardan bazılarını birer kare şeklinde gözlerinizin önüne sermek istiyorum. Ola ki ufacık da olsa bir tebessümün gelip gamzelerinize yuva yapmasına vesile olalım.

            Herhangi bir ildeki ya da ilçedeki bir lise de husul eden şu olaya bakın bir zahmet: Personelden birisinin nur topu gibi bir oğlu olmuştur. Kurum geleneği içinde Müdür Bey de temsilen kurumda çalışanlar adına bir hediye alınmasını ve gözün aydına gidilmesini arzu etmektedir. Bu işle ilgilenmesi içinde Muhasebeci Ömer Bey’i görevlendirir. Kurum çalışanlarına durumu arz eden bir ibare yazılır ve isim listesi eklenerek -katılmak isteyenlere- imzaya çıkartılır.

            “Falancanın bebeği dünyaya geldiğinden hediye alınacaktır ve gözün aydına gidilecektir. Katılmak isteyenler lütfen sirküyü imzalayıp belirtilen miktardaki parayı da ilgili memura teslim etsin.” şeklinde bir şeyler yazılacaktır.

            Yazı imzaya çıkartılır ilgili ve görevli memur tarafından. Elden ele dolaşan resmi yazımız dilden dile de dolaşmaya başlar hemen. Yazıyı okuyan herkes hem gülüyor hem de yazının bir nüsha fotokopisini çektiriyordu hemen.

            “Şuyuu vukuundan beter” derler ya öyle bir şeyin daha olmadan dedikodusunun ortaya çıkması Artık yazının imzaya çıkartılmış olması ya da içeriği kimsenin umurunda değildi. Sadece ve sadece orada yazılı olan ibarelerdeki hata konuşuluyordu. Bu ibare dilden dile anlatılarak, kulaktan kulağa yayılarak bir nevi kurum efsanesi haline geldi. Yazıdaki dikkat çeken ve gülümseme yaratan yer şöyleydi: “Müdür Bey’in talimatıyla Bilal Bey’in oğlu olmuştur. Hediye alınacaktır.” Emrivakiyle bu durum olmuşsa siz bunu yazanın ve imzaya çıkartanın ruh halinden çok emrivakiyle bu işi yapanın – şayet böyleyse- haline acıyın.

            Bir başka il ya da ilçe, bir başka deha… Kulüp başkanıdır alt liglerimizin birinde. Takım yenilmiştir ve maç sonrası muhabirin biri canlı olarak mağlup takımın başkanı olan kahramanımızla röportaj yapmaktadır.

“Sayın başkanım sanki takımınızın kondisyonu yok yani kondisyon eksik!” Başkan kondisyonun ne olduğu üzerine düşünmeden hemen yanıtlar: “Teknik direktör istesin onu da alırız.” Başkan kondisyonu topçu olarak algıladı anlayacağınız. Her şey ne de kolay alınır ve ne de kolay satılır. Nasılsa para çoktur, kültüre ya da aktüaliteye ya da ilme irfana lüzum yoktur.

Başkanı böyleyse vekili eksik durur mu? Eski mi eski milletvekillerimizden birisidir mevzubahis olan. Bir tanıdığa dışarıdan bitirme yoluyla diploma alacaktır. Arar ilgili ama yetkisiz şahsı. “Bak!” der “Benim bir adamım var ona diploma vereceksin.” diye. Nasılsa onu oraya o getirmiştir. Elbette diyetini bu şekilde ödeyecektir. Bizimkisiyse: “Tamam ağam; yalnız, sınava girsin diplomayı verelim.” diyecek olur keşke demeseydi. Bizim vekil hemen bastırır muhatabını: “Diplomayı ver, sınava sonra girer!” diye. Önce makam sonra liyakat olursa “gusura galmayaın amma velâkin bu durum böyle olur ahanda işte!”

            Yine vekillerimizle ilgili olarak anlatılagelen şu anekdotu okumadan geçmeyelim. Vekillerimizden birisi uçaktadır. Yanı başında bir beyefendi oturmaktadır. Vekilimiz sefertasını açar ve bir şeyler yemeye başlar. Yanı başında oturan beyefendiye de “Buyur!” der. Bizimkisi nezaketi elden bırakmayarak: “Teşekkür ederim benim kolesterolüm var.” der. Vekilimiz ağzını şapırdata şupurdata:  “Çok güzel önce benim yemeği yeriz sonra senin kolesterolünü…” der. Kolesterolün yerine basur da anlatılıyor, benden duymuş olmayın!

İşte hal böyle sayın okuyucu, gergin bir ülkenin gülen yüzü olmak istedim bu yazıda. Aba altında sopa kıvamında, bizden uzak nasılsa anlayışında, hayatın içinde var olanı yakalayıp paylaşmak adına hoş görüle inşallah!

Müfettiş gelir ilçeme 70’li yıllarda. Bir soruşturma için hem de. Maoculuk yaptığı iddia edilen bir öğretmeni sığaya çekecek. Müfettiş Bey, çağırır zikredilen öğretmeni ve sorar aleni: “Mao’yu tanıyor musun?” diye. Bizimki Anadolu insanın bal kaymak saflığıyla yanıtlar hemen: “Tabi ki tanıyorum Müfettiş Bey!”der. Şaşırır Müfettiş Bey, gözlerini iri iri açar, kulaklarını dimdik eder ve tekrar sorar bir hışımla: “Sana Mao’yu tanıyor musun?” dedim. “Tabi ki tanıyorum Müfettiş Bey!” der bizim öğretmen. Müfettiş çıldıracak vaziyette haykırır:  “O zaman söyle bakalım Mao kimdir?” Bizim safdil öğretmen gayet rahat ve gayet serinkanlı bir halde tarihe geçecek olan şu sözü söyler: “Vallaha, Maho bizim Tacik Köyü’nün Muhtarı’dır.” der. Müfettiş olayı çözer orada, soruşturmayı tamamlar ve güle güle vilayete döner.

Son söz olarak biraz zülfiyare değinip yazımızı nihayete erdirelim. Amerikan Senatosunun dini liderlerinden birine gazeteciler sormuşlar: “Aziz Peder, ara sıra senatörler için de dua ediyor musunuz?” cevabı gayet de  ilginç olmuş: “Hayır, senatörlere bakıp memleket için dua ediyorum.”

            Bugünkü tabloyu kastetmedim inanın ama memleket için de duayı eksik etmiyorum her nedense. Arzım şu ki ricali devletten, lütfen ayakları hep havada dolaşmasınlar ara ara yere de sağlam bassınlar. Bu yazıdan sonra kalkıp da beni Maocu diye fişleseler şaşmam, bir o kaldı zaten! Not düşün bunu bir yere.   

Siz “Maho”yu tanıyor musunuz acaba, Mao’yu değil ama!

Önceki İçerikÖLÜM VAR!
Sonraki İçerikDÜNYASINA
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.