İki tür maske var:
Biri hastalıktan dolayı taktığımız diğeri yüzsüzlüğümüzden dolayı…
Biri gerçek manada maske, diğeri mecazi…
Mevzubahis ettiğimiz mecazi olan…
Yüzsüzlüğün örtüsü…
Gerçi bakacak yüz de kalmadı memlekette.
Çarşıda, pazarda, işte güçte, sağda solda, kıyıda köşede aynı adamın farklı yüzleri tecelli ederken gözlerimize “Bu kadar da olur mu el insaf!” diyeceği gelir naçizane kalbimin?
Bu kadar da olur mu?
Bal gibi de oluyor işte.
Mehmet Akif Ersoy: ” İkiyüzlüleri sever hale geldim. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım. ” diye boşuna haykırmamıştır evvelden.
O nebinin kokusunu arzu ederken mevcudatta kokusuz kaldık, o Yusuf’un yüzünü ararken cemi mahlûkatta yüzsüz kaldık, o Yakup’un nazarını ararken cümle yaratılanda nazarsız kaldık.
Âdem ve Havva’dan sürgün veren insanlık, aslına sadık kalmayıp türlü hayali esvapları yüzüne örterek bir palyaço ve şaklaban hüviyetinde yüz sürgünleri vermektedir.
Velhasıl bir güzel yüze, bir güzel nazara, bir güzel kokuya hasret kaldık.
Ahir zamana kaldık, cemalsiz kaldık.
Asıl yüze mahrum kaldık, bire bin veren yüze kaldık.
Ne yüzler varmış ki aslında yüz değilmiş!
Çıkar babam çıkar, kaç don giyilmiş üst üstte, kaç çorap çekilmiş karnabahar misali.
Şimdi bu maskeleri birer birer çıkartalım ve ünlemlerimize bakalım.
Birinci yüz, aklımızda kalandır her daim hatırladığımız.
İkinci yüz, artık hoş gördüğümüzdür alıştığımız.
Üçüncü yüz, “eh işte”lik yüzdür idare ettiğimiz.
Dördüncü yüz, “olabilir”lik yüzdür ihtimal verdiğimiz.
Beşinci yüz, “yok yahu”luk yüzdür şaşırmaya başladığımız.
Altıncı yüz, “yok olamaz”lık yüzdür imkân vermediğimiz.
Yedinci yüz, “yok yok”luk yüzdür aklımız uygun gelmeyen.
Sekizinci yüz, “hadi ordan”lık yüzdür yalan kabul ettiğimiz.
Dokuzuncu yüz, “vav”lık yüzdür aklımızı alan.
Onuncu yüz, “oha”lık yüzdür gördüğümüz.
On birinci yüz, “yok deve”lik yüzdür şahit olduğumuz.
On ikinci yüz, “çüş”lük yüzdür bu kadarı da olmaz dediğimiz.
Gider bu yüzler; çünkü ederi var memlekette, gideri var piyasada.
Tanıdık yüz kalmadı; herkes maskeli, herkes ikinci yüzünü, üçüncü yüzünü, dördüncü yüzünü kullanıyor.
Hayatın A ve B yüzü gibi olduk.
Müdüre ayrı yüz, eşe ayrı yüz, arkadaşa ayrı yüz.
Yüzsüzlüğün daniskası, şahikası, dik alası…
Maske üstüne maske, yüz üstüne yüz…
Bu deryada yüz babam yüz!
İnsanlık sanki maskeli baloda…
Yalan ihanet ve dedikodu maskesi, adam kayırma ve dolandırma maskesi…
Önce bir gözü sonra diğer gözü kör olan biri, şair arkadaşına demiş ki:
“Bende artık insan yüzüne bakacak göz kalmadı.”
Şairin cevabı şöyle olmuş:
“Merak etme zaten bakacak yüz de kalmadı.”