TAŞBİNA FANZİN, SAYI 13, ŞUBAT 2021

İnce oyayla süslemişti minderin yüzünü. Gecenin yüzüne işlenen ay ve yıldız gibiydi süslemesi. Suya vuran ay ışığı yahut yakamozdu gördüğüm. İnsan sevdiğine direkt söyleyemediği şeyleri bir eşya aracılığıyla ifade eder. Mana yüklerdi bir havluya, yeri geldi mi yastığa, mindere.

Aşkın sınırı olur mu ki? Çekip aldınız bir insandan dilini, elleri boş durmaz ya? Elleri konuşmaya başlar bu sefer:  Ya bir resim çizer ya bir şiir yazar ya da bir işaret olur. Gözlerini aldınız sesi ne güne? En dertli şarkıyı mırıldanmaz mı? Yakmaz mı içten bir türkü? İnsan yandığı kadar insandır ve acı çektiği kadar! Ayaklarını kestiniz, hayallerinde koşmaz mı sanırsınız?

Elleri değmişse o mindere sevgilinin, baş tacı olmaz da ne olur o minder aşığa? Armağanı bu olacaktı sevdiğine kadının. Elleriyle hazırladığı bir minder…  Heyecan bastı birden kadını,  düşüncesi bile kalbini göğüs kafesini girecek şekilde attırıyordu. Minderi aldı bastırdı göğsüne. Sanki sevdiğini bastırıyordu kalbine. Onun kokusunu duyumsadı birden, varlığını hissetti kemiklerine değin.  Daldı gitti hayallere, ince ince işliyordu sevdiğini kalbine. Kazıyordu aklına her bir hattını yüzünün. Kör bir adamın elleriyle yoklaması ve ezberlemesi gibi yüzünü bir insanın o da öyle ezberliyordu sevdiği adamı.

Safdille işlemişti minderi. Katışıksız bir sevginin tezahürü olacaktı minder.  Bir kalp işlemişti kıpkırmızı; gül kırmızısı… Kalbin ortasına da aşkın tecelli ettiği süveydayı siyah bir nokta ile belirtmişti.

Anlayana sayfalar dolusu aşk sözcüğüydü bu nakış. İçe işleyen bir yanı vardı, kalbe değen bir tarzı ve saygıyı hak eden bir tavrı… El işi kalp işiyle birleşmişti bu minderde ve bir aşkın somut hali olmuştu.

İnsan sevdiğine aldığını, adadığını, verdiğini o kadar özel görür ki ve ona o denli anlam yükler ki! Onu görebilmek ve anlayabilmek de hakikaten herkesin harcı değildir. Kadın yüreğini koymuştu o kalbe. Ömrünü nakşetmişti sevdiğine. Hoyrat elde gül büker boynunu, gülü incitmemek de inceliktir. Gülü anlayabilmek de hünerdir. Aşksız olursa her şey yavan olur, aşkla olursa işte o zaman saman çöpü dahi gül olur.

Geldi gönlünün sultanı kadının, ömrünün en güzel nakşı revan oldu yüreğine. Akan kan değildi damarlarında kadının, boydan boya uzanan damar değildi. Her hücresinde adam vardı. Kâh damar olup boydan boya sarıyordu kadının adama olan aşkı kâh o damarların içinde akan kan oluyordu ve can veriyordu kadına. Kadın divan şiirinin gazelhanıydı, adamsa onun gözünde beytü’l gazeldi. Hiç konuşmadılar ama sözlükleri devirdiler o suskunlukta. Cümleler aşkın en yalın haliyle raks ediyor, her türlü samimi mana dolu dolu gelip taşıyordu kalpten artık öyle bir şahikaya varmışlardı ki kim kimdi, ne neydi bilmiyorlardı. Cism ü cana bile ihtiyaçları yoktu.

Kadın utana sıkıla uzattı kalbini adama, kalbin içindeki siyah noktaya kilitlendi gözleri adamın. Aldı gitti adamı kalbin içindeki siyah nokta. Nerede olduğunu anladı; süveydada… Orada saklı durduğunu… Kadının dolayısıyla da âlemin özü olduğunu… Kadındaki yerini, yıllardır aradığı istikametini, kıblegâhını, secdegâhını… Bir ürperti geldi canına, saçından ayağına kadar. Ruhu seyyarelere uçtu, aklı gitti başından, kalbi dondu. Yer ve gök arasında her ne varsa hareketsiz kaldı. Mindere nakşedilen kalp atıyordu tek. O çarpıyordu hayat adına. Aşkın tecelli ettiği can verirken sevdalılar, o küçücük siyah noktada can vardı.

Doldu gözleri belli belirsiz adamın, şairin  “müjgânla ben ağlaşırız” dediği demdeydi.

Bıçak soksanız kalbine kanı akmazdı. Canı çıkmazdı, sesi. Hem pervane değil miydi ki sevdiğine? Yansa ne olacaktı ki? Vuslat yolunda ateşten mi kaçacaktı? Yusuf kuyudan çıkıp sultan oldu Mısır’a, Züleyha Yusuf’tan çıktı yola, hakka vardı, hakezâ Leyla…

Bir ah çekti adam yüreğinin derinliklerinden, bu öyle bir ahtı ki şimşekler çaktı gökyüzünde, yanardağlar infilak etti yeryüzünün farklı noktalarından, dağlar sallandı. Kadın yâr sarsıntısı içindeydi.

Adam elini tuttu kadının, avucunun içini öptü. Canı ne ki kadının? Kuş olup uçtu adamın elinden, minderdeki kalbin has dalına kondu. 

Derler ki o günden sonra adamın baktığı her can tutuşurmuş yangın yangın ve küle dönermiş anında. Sonra o yangını söndürmeye çalışan minnacık bir kuşun, gagasıyla su taşıdığı rivayet edilirmiş. Ravilerin nakledicisiyiz bizde.

GÜRHAN GÜRSES

Önceki İçerikBAĞYAN OTURUR MUSUN?
Sonraki İçerikSeni özledim
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.