TELMİH, SAYI 17, GÜZ 2020

MONA ROSA’M

Yolda yürürken yanımdasın ama bilmezsin bunu. Bankta otururken… Kafede… Sen bir şarkı söylersin bazen ben de sana eşlik ederim. Seni bir gülüş saçarsın ben de o gülüşün peşinden dağ taş koşarım toplamak için. Bilmezsin ama senin gülüşlerinden çiçek bahçesi yapacağım. Amma da abartın dediğini duyar gibiyim. Sen bir gül bana bak ben nasıl da gül bahçesi vadedeceğim sana akıllım!

Bir defasında hiç unutmam sohbet ediyorduk seninle, gelen geçen acayip acayip bakıyordu bize. Bana deli diyorlardı eminim oysa seninle konuştuğumu görmüyorlardı. Bir de elini tutmuşum sımsıkı, öyle bir iştiha ile anlatıyorum ki sanki ağzımda saçıla saçıla sen dökülüyorsun gül yaprağına. Çiy damlam benim, anlamıyorlar.

Kime ne anlatayım şimdi? Neyi ispatlayayım? Herkesin yalan ve yapma çiçeklerle teselli olduğu bir dünyada ben kalp saksımda seni büyütüyorum gözden ırak. Herkesin suni çiçeklerine karşı benim de doğal sen çiçeğim var. Hani öyle bir açıyorsun ki kokunu duyan bahar gelmiş diye kalkıp bayram ediyor adına da nevruz diyor. Çok gülüyorum onların bu haline, inan. Sen bile inanmıyorsun bana. Mesela geçen gün üç top külahlı bir dondurma aldık. Elazığ vişnesinden, meşhurdur. Birlikte yedik o dondurmayı. Aynı yerden ısırdık. Dudağımızın kenarı vişneçürüğü oldu. Üstümüze başımıza bulaştırdık. Hiç de dert etmedim. Mendilimle sildim dudağının kenarını, yıkamadım daha o mendili. Sol yanıma sakladım ve her gece onu kokladım, huzurla uyudum.

Film izlerken yanımda bitiveriyorsun bazen. Kanal değiştirme üzerine kavga ediyoruz seninle. Haberin yok tüm bunlardan biliyorum öyle garip garip bakma yazdıklarıma. Sen bir aşk filmi izlemek istiyorsun ben de o aşk filmini gözlerinde izlemek istiyorum. Ben televizyonu kapamayacağım sen de gözlerini kapamayacaksın.

Gecenin bir yarısında uyanıyorum ve dudaklarım susuzluktan kupkuru… Ayağa kalkmama gerek kalmadan sen elinde buz gibi bir tas suyla geliyorsun. Ve o bir tas suyu içiriyorsun bana. Görsen nasıl içiyorum güzelliğini bir tas… Üstüme döküle döküle içiyorum, doya doya, ıslana ıslana ve kana kana… Şifa olsun diyorsun yarım bir ağızla. Ağrılarım geçiyor anında. Kalp sızılarım…

Beyaz masamda kitapların, kalemlerin ve boş kâğıtların arasında kaybolmuşken birden aklıma doğuyorsun. Gecenin karanlığına isyan bayrağı açan ve karanlığın saltanatını yerle bir eden güneş gibisin bana. Ve ilk satırını seninle yazıyoruz hikâyelerimin. Elimde kalemim, elinde elim… Şimdi anlıyorum ne elim bir şeydir senden uzakta olmak…Ve seni seviyorum, duyduğuna inanmıyorsun.

Bir ses duymayayım hemen sesine eviriyorum o sesi. Şimdi duyduğum bütün sesler senin sesindir bana. Kulağım ne de bahtiyardır senin sesinle şimdi. Gönül sarayımın “sultan”ının sesi ne de “bahtiyar” edermiş beni, yeni fark ediyorum.

Muhalif ne varsa sana teşbih ediyorum kendimde. Ak dediğime kara diyorsun hemen. Yapma böyle kadın, diyorum yapmaya devam ediyorsun. Etme canına yandığım, diyorum ediyorsun. Şimdi kavgada ediyoruz seninle. Saçın dağınıksa bil ki ben çekmişimdir. Gözünde göz izi varsa bil ki ben bakmışımdır. Teninde gül dövmesi varsa bil ki ben işlemişimdir. Aklına sığmadığımdan olsa gerek bazen beni anlamıyorsun.

Sen her şeyden habersiz yaşa öyle uzaklarda. Ben her şeyden haberdar bir şekilde seninle yaşıyorum hakkıyla. Mesele 3, 30, 300 ya da 3000 kilometre de değildir. Asıl mevzu kalptedir, gözdedir ve akıldadır. Yani sevdiğin körse başkasına onun gözünün nurusundur. Seviyorsa seni, sen o kalbin ömür boyu sürurusun. Ve onun aklındaysan 24 saat sen o aklın medarı iftiharısın. Yerini bil ve ona göre hareket et kadın.

Gölgemsin. Yaz günü serinliğinde nefes alıyorum. Dinleniyorum boylu boyunca. Oysa sen bunların hiçbirini bilmiyorsun. Senden habersiz seni yaşıyorum. Varsa bir bedeli öğrenmek istiyorum. Sen oradasın ama gölgen üzerimde…. Bazen tutup öpüyorum avuçlarından mahcubiyetinden olsa gerek hemen kayboluyor gölgen.

Bazen masmavi göğümdeki bembeyaz bir bulut oluyorsun ve bana göz kırpıyorsun. Sen olduğunu bal gibi de biliyorum. Bazen bir ağacın yaprağı oluyorsun ve düşüyorsun ayağımın önüne. Sapsarı altın liralara benziyorsun. Bazen de bir dilim ekmek oluyorsun yerde. Eğilip alıyorum seni üç kere öpüp alnıma götürüyorum. Kutsal bir mana yüklüyorum ve helal bir şekilde seviyorum seni. İşine gelmediği şeylere haram diyenler gibi değil, Allah adıyla helali bilenler gibi seviyorum seni.

Demin omzum ağrıyordu ve bir el masaj yapıyordu. Senin elindi o. Mesafeleri önüme koyup da ağlama bana. Sen aklımdasın. Yoksa niye bu kadar düşüneyim ki seni? Kalbimdesin ve sakın kalbimi suçlayacak bir şekilde de konuşma. Süveydada gizli olduğunu sana hatırlatmama gerek yok sanırım.

Birazdan seni alıp kırlara çıkacağım. Öyle inanmaz inanmaz bakma bana. Saçına Üstat Sezai Karakoç şiirinden ak ve karagüller takacağım Mona Rosa’m. İnanmazsan bir kez daha bana, lütfen tek isteğimdir senden, aynaya bir hoşça bak!

GÜRHAN GÜRSES

Önceki İçerikAliya
Sonraki İçerikKapalıçarşı
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.