Müslüman olan hakkın yanında olan, rabbinden gayri kimseden korkmayan ve Muhammed Ali gibi zor zamanda hakkı konuşandır.

O; yüksek bir ahlakın, vicdanın ve erdemin temsilcisiydi. Onunla aynı ırktan olmak gurur vesilesiydi çünkü o ezilenlerin yardımcısıydı. 

Onunla aynı dine mensup olmak da büyük bir onurdu çünkü o inananların samimi destekçisi ve mazlumların dostuydu.

O bir şampiyon, iyi bir rol modeli…Sadece şampiyon bir boksör değil; aynı zamanda inançlı bir Müslüman, cesur bir insan, özlü sözleri olan zeki bir adam, samimi ve özgüveni fazla bir aktivist…

Kelebek gibi uçan arı gibi sokan bir mücadele adamı ama kalbi gayet zarifane, sözleri gayet arifane, onu tarife lüzum yok aslında ne adamdır biliyoruz.

Muhammed Ali, 3 Haziran 2016’da  hakkın rahmetine kavuştu. Yıllardır Parkinson’la uğraşıyordu. İnsan dağları devirir de gelir bir hastalığa mağlup olur. Kader bu, rabbim rahmet etsin ona.

İnandığı davayı nefsinde samimi şekilde yaşayan bir Müslüman’ dı.11 Eylül saldırılarından sonra kendisine yöneltilen soruya vermiş olduğu cevap onun ne kadar dolu olduğunu gösteren bir cevaptır. CNN  muhabiri Mc. O Neil: ”Sayın Muhammed Ali, bu dehşetin meydana gelmesine sebep olan teröristlerle ayni dinin bir mensubu olarak neler hissediyorsunuz?”  Muhammed Ali de: ”Siz, Hitler’le aynı dini paylaşan bir mensup olarak  neler hissediyorsanız aynısını…” Bundan güzel kapak olur mu art niyetli insanlara? İşte Müslüman da böyle zeki olmalı, kendisine yöneltilen kasıtlı ve küçük düşürücü sorulara mantıklı ve okkalı şekilde cevap vermelidir. Müslüman aktif olmalı, sesini çıkartabilmeli her ortamda, herkesle fikri muhasebeye girebilmeli, siyasette olmalı ve iş yapabilmelidir.

Gerçek adı Cassius Clay, Malcom X’le tanıştıktan sonra Müslüman oldu. Müslüman olmasını şöyle ifade etmiştir: “Allah’tan zenginlik istedim bana İslam’ı verdi.” İslami olup da zenginliği talep eden ne dünyevi zatı muhteremler gördüm. Uhrevi olan dururken dünyevi olana meyledene ne de yazıktır! Bu dünyada biriktirdiğin her eşya, her mal, her mülk hesap gününde sana ne de yüktür.

Müslüman olduktan sonra Muhammed Ali adını almıştır ve bunu kamuoyuna açıklamıştır. Bir maçtan önce basın açıklaması yaparken rakibi ona eski adıyla seslenmiştir. O ise: “Benim adım Muhammed Ali!” diye cevap vermiştir. Rakibi ısrarla eski adını söylemiştir. En sonunda basın toplantısı esnasında birbirlerini girmişlerdir. Daha sonra ringde karşı karşıya geldiklerinde Muhammed Ali, rakibini yumruklarıyla mahvetmiştir. Ve rakibinin her afallamasından sonra: “Benim adım ne?” diye bağırmıştır. Rakibini bilerek nakavt etmemiş ve rauntlarca döverek: “Benim adım ne?” diye bağırmıştır.  Sahi bugün Müslüman’ım diyen adın ne? Baksana Irak’a, Suriye’ye, Filistin’e… Utanmadan söyleyebilir misin adını? Kardeşlerini savunabilir misin?

Adıyla ilgili farklı bir olay da şuydu: Holywood’ da ünlülerin adlarını bulunduğu caddeye isminin yer alacağı yıldızının yapılmasına karşı çıktı ve şunu söyledi: ” Ben peygamberimin adını taşıyorum, o ismin üzerinde yürünmesine izin vermem.” O güzel peygamberin ümmetinden olma şerefine nail olmayı ve onun kutlu adını taşımanın bahtiyarlığını ve onurunu hiçbir şeye değişmeyen ve bunu ömrünün övüncü olarak adında yaşayan adam ne güzel adamdır.

Ne güzeldir sevilerek ayrılmak bu dünyadan. İyi bir ad bırakarak, övgüyle… Ne mutlu ona ki geride muazzam bir sevgi bıraktı. Dünyanın en büyük sporcularından biri olarak öldü.

Müslüman olduğunu herkese gururla anlattı ve bu dinin gereğini layıkıyla yaptı. Bugün İslam ülkeleri ne halde, İslam liderleri nasıl el pençe, insanlar Müslüman’ım demeye utanır halde. Herkes Muhammed Ali olamaz, olsa bile o yüreği taşıyamaz.

Muhammed Ali, sadece boksör olarak büyük değildi; kalp ve akıl olarak da büyüktü. İnsanları harekete geçirecek sözleri vardı, ruhları tutuşturacak… “Elli yaşında bir adam kendini otuzunda hissediyorsa 20 yılını boşa geçirmiş demektir.”  Bu vb. sözler hangi zekanın imbiğinden süzülüp de dile düşer? Her babayiğidin harcı değildir. “Ben sigara içmem, fakat her zaman kibrit paketini cebimde taşırım. Ne zaman günah işlemeye kalksam bir kibriti yakıp elimi o ateşle ısıtırım ve kendime derim ki: “Ali, sen bu ateşe dayanamıyorsun; cehennem ateşine nasıl dayanacaksın?” Bu nasıl bir teslimiyet ve kabulleniştir? Nasıl bir aidiyet ve samimiyettir? Müslüman’da olması gereken ama ne yazık ki olmayan bir haslettir. Her günah için her gün ah çekmeye razı değil gönlü, dinin icaplarını yerine getirmeye amadedir.

Mücadele onun ruhunda var. Acıyı bir kere çek ama adamakıllı olsun. Bu acı sonranın tatlısıdır. “Yorulduğum ya da tembellik ettiğim zamanlarda antrenmanların her dakikasından nefret ediyordum fakat kendi kendime ‘Vazgeçme!’ dedim. Şimdi sıkıntı çek ve hayatının geri kalanını bir şampiyon olarak yaşa.” diyerek bizlere örnek olmuştur. En ufak sıkıntıda bunalıma giren, en küçük zorlukta pes eden, her işte kolaya kaçan günümüz insanına aslında başarılı ve mutlu olmanın sırlarını da vermektedir. Tabi ki anlayana! p

Pes etmek onun kitabında yok, sonuna kadar mücadele etmek ve neticede her zaman kazanmak vardır. ” Şampiyonlar salonlardan çıkmaz. Şampiyonlar içlerinde tutku, hayal ve amaç olan insanlardan çıkar. ” diyerek felsefesini açıkça ilan etmiştir.

O, içindeki tutkuyla Muhammed Ali oldu, ruhundaki şampiyonlukla. “Büyük bir şampiyon olmak için en iyi olduğuna inanmalısın. Öyle olmasan bile öyleymiş gibi davranmalısın.” Şampiyon gibi yaşamış, şampiyon gibi konuşmuş ve şampiyon olarak ölmüştür. Bazıları şampiyon doğar, o da şampiyon doğanlardandı.

Her türlü ırkçılığa karşıdır. Siyahilere yapılanlara karşıdır, başka ırklara yapılanlara da. Duyarlıdır insan olana… “Vietnam’a savaşa gitmiyorum. Benim Vietnamlılarla bir sorunum yok. Onlar bana ‘zenci’ demiyor.” diyerek vicdani reddini kullanarak savaşa gitmemiştir. Bugün herkes onun gibi düşünseydi acaba savaşlar olur muydu? Kaç kişi bu olgunlukta düşünür, bu tavrı net bir şekilde ifade edebilir? Kalp herkeste vardır ama yürek farklı azizim! Her kula nasip olmaz yürekli olmak. Muhammed Ali gerçek bir efsaneydi.

“Şampiyon olduğum zaman, eski kot pantolonumu üzerime geçirip, eski bir şapka takıp ve sakal bırakıp beni kimsenin tanımadığı bir kasabanın sokaklarında yürüyüşe çıkacağım.  Ve beni, sadece ben olduğum için sevecek bir insan bulana kadar da yürüyeceğim. Bulduğumda da onu  1 milyon dolarlık arazime tepeden bakan 250 bin dolarlık evime götürüp cadillac arabamı, havanın yağmurlu olduğu günlerde kullandığım kapalı havuzumu göstereceğim ve ona ‘İşte bunların hepsi senin çünkü beni ben olduğum için seviyorsun.’ diyeceğim.”

Biz de seni sen olduğun için  sevdik  Muhammed Ali, rabbim şahittir. Seni sen olduğun için sevdik; cesur olduğun ve dik durduğun için. Kimseye malzeme olmadığın, konuşulması gereken yerde konuştuğun için sevdik. Bu sevgi o kadar anlaşılır ve kabul edilir ki seni; kimseyi dinlemeden, onun bunun sözüne aldırmadan, gördüğümüz, bildiğimiz ve tanıdığımız gibi sevdik.

Bazıları şampiyon doğar, Muhammed Ali de şampiyon olarak doğmuştu ve gönüllerin şampiyonu olarak ilelebet akıllarda şampiyon olarak kalacaktır.

gürhan gürses

Önceki İçerikEn güzeli
Sonraki İçerikCan Kırığı
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.