Artvin’in Kemalpaşa ilçesinde okul ziyaretlerinde bulunan Kaymakam, Kemalpaşa Çok Programlı Anadolu Lisesinde girdiği sınıfta kendisine “Hoş geldiniz” diyen ve elini uzatan öğretmeni “Haddini bil, sınıftan çık dışarıya bekle!” diyerek sınıftan kovdu.
Vakti zamanında ilçemizde esnaflık yapan bir adamın kayınpederi gelip oturur dükkânında. Soluklanır biraz, hem köyden pazara yoğurt getirmiştir hem de selamlarını iletmek istemiştir çocuklarına. Bakracı taze köy yoğurduyla doluymuş, kaymağı bol koyun yoğurduymuş. Meşhurmuş yaşlı amcanın yoğurdu, namını duymayan yokmuş ilçede. Pazardan pazara getirip satarmış yoğurdunu, karşılığında öteberisini alıp gidermiş köyüne.
Yaşlı amca damadının söylemiş olduğu kaçak çayı yudumlarken kasabanın kaymakamı gelir oraya, selam verip oturur yanlarına. Hal hatırdan sonra Kaymakam Bey yaşlı amcanın nereden geldiğini, ne iş yaptığını sorar. Yaşlı amcanın yoğurt getirip pazarda sattığını duyunca şöyle der: “Ya valla bizim hanım koyun yoğurdunu çok sever. Hem sizin yoğurdun namını ben de duymuşum, mümkünse bana satın almak koşuluyla getirir misin?”Yaşlı amca: “Ne münasebet Kaymakam Bey oğlum, ne münasebet! Tabi ki getiririm, hem de evinize getirip bırakırım. Bir daha ki gelişimde yoğurdu getireceğim.” der ve hatır istedikten sonra çıkar gider.
Bir zaman sonra yaşlı amca yoğurdunu bakraca koyar ve ağır aksak yürüyerek kasabaya iner. Kaymakamın evini sorup bulduktan sonra kapının tokmağını üç kere vurur. Kızcağızın biri kapıyı açar ve “Hayrola dede?” der. Yaşlı amca: “Yoğurt getirmiştim kızım, Kaymakam Bey evde yok mu?” der. Sesi duyan Kaymakam Bey kapıya gelir ve yaşlı amcayı tanır. Yaşlı amca. “Kaymakam Bey, hani benden koyun yoğurdu istemiştiniz ya ben onu getirdim işte!” der. Kaymakamsa yaşlı amcaya: “Tanıdım tabi ki, hoş geldin amca” der. Elindeki yoğurt bakracını alır, amcayı içeri buyur eder: “Gel amca kahvaltıdaydık, gel otur sen de. Bir şeyler atıştır.” Amca içeri girer: “Ben erkenden kahvaltımı yaptım, size afiyet olsun ama bir bardak çayınızı içerim.” der. Yaşlı amca yerdeki mindere bağdaş kurup oturduktan sonra kendisine getirilen çayı içmeye başlar. Biraz hasbıhalden sonra Kaymakam Bey sorar: “Sizin köyde kavga vardı, neden çıkmış acaba?” diye sorar. Amca çayını yudumlarken kaymakamın kızcağızı hemen atılır. “Baba köylüler neden kavga ediyorlar? Söyle bir daha etmesinler lütfen.” diye sormuş saf bir şekilde. Yaşlı amca daha ağzını açmamıştı ki Kaymakam Bey gayriihtiyari yaşlı amcanın varlığını unutarak şunu söyler: “Onlar orada bok yemese biz burada nasıl bal yeriz kızım.” Ortalık buz keser birden, amcanın elindeki bardak yere düşer. Yaşlı amca; gözleri dolu, nutku tutulmuş, beyni karışık, gönlü kırışık bir şekilde ayağa kalkarak kapıya doğru yönelir. Bu laf; yenilir, yutulur, sindirilir bir laf değildir ona göre. O da köylüdür ve bugüne kadar asla herhangi bir problem çıkartmamıştır. Kendi yağında kavrulup gitmiştir ve devletini de çok sevmektedir, içten bağlıdır ona. Dört sene askerlik yapmıştır; aç kalmıştır, soğuk yemiştir onun uğruna. Oysa devleti temsil eden bir şahsın bakış açısı onu derinden etkilemiş, yüreğinden vurmuştur. Bunu devlete mal etmemiştir ama yine de o pozisyondaki birisinin buna çok ama çok dikkat etmesi gerekir diye düşünür. Bir an için kapıda durup kaymakama bakar ve usulca: “Atatürk ne demişti hani, köylü yurdun efendisidir, diye değil mi?” sonra tekrar gayriihtiyari söylenmeye başlar: “Demek öyle ha Kaymakam Efendi, demek öyle ha! Biz bok ha, siz bal ha! Olmadı Kaymakam Bey olmadı. Hem de hiç olmadı!” diye devam eder. Aklını yitirmiş gibidir yaşlı amca. Onun şahsında bütün köylüler ayaklanmış gibidir, yükü ağırdır sırtında. İçlenmesi, dellenmesi boşuna değildir. Kaymakam Bey ve eşinin tüm ricasına rağmen geri dönmez. Çarıklarını giyer ve geldiği yöne doğru akan bir yıldız gibi süzülüp gider.
Devleti temsil konumundaki herkesin şunu iyi bilmesi gerekir: Bu ülkenin en ücra, en kuytu, en loş köşesinde yaşayan en fakir, en hakir bir insanın dahi koruyucusudur devlet. Bu köylü de olur, mezralı da; öğretmen de olur, memur da; göçebe de olur, yabani de; bu Türk de olur, Kürt de; bu Alevi de olur, Sünni de. Bu asla unutulmamalıdır.Sahi koyun yoğurdu seversiniz değil mi? Acı da olsa alacağınız ücret getirir misiniz bir daha?