Güncel

POST-MODERN DARBE: 28 ŞUBAT

Tanklar yürütüldü ana caddelerinde metropollerin. Asker sokağa sürüldü gövde gösterisi yapmak ve sivil iktidara sopa göstermek adına. Dış güçlerin maşası oldu bazı paşalar. Postmodern darbe  post kavgası oldu adeta, dostane değildi. 

Namazsanız, tankız; oruçsanız, içkiyiz;  inanansanız, silaha davrananız diye mesaj verdiler tehditkâr bir şekilde kendi insanlarına. Düşmanın yapamadığını yaptılar Ümmet-i Muhammed’e. Eşi kapalı diye görevden alınıyordu rütbeli. Heybetli paşaların maşası oluyordu astlar. Kuyusunu kazıyordu arkadan herkes birbirinin. Namaz kılıyorsa birisi anında bildiriliyordu çalışma grubuna. Kapalıysa ailesinden biri, anında fişleniyordu o rütbeli. Sahibinin attığı kemiği büyük bir zevk ve sevinçle yerine getiren süs köpeği gibiydi bazıları. Nice insanın ekmeğiyle oynayıp terfiisiyle uğraştılar; eşi, kızı ve inancıyla dalga geçtiler. Ülkenin başbakanını takmadılar. Onlar ağlarken bunu reva görenler kahkaha attı.

Sinirleri bozuldu toplumun, psikolojisi yerle bir oldu. İntihara kalkışanlar oldu okuldan atıldı diye. İkna odalarına çekildi gencecik kızlar. Pazarlık konusu yapıldı inançları. “Bin yıl sürecek” denilen bir yalanın itirazsız teslimiyetçileri oldular. Oysa ne rezildiler, bu ülkeye en büyük kötülüğü yaptılar.

Kızı İmam Hatip’te okuyor diye fişleniyordu biri. Herkes emir gereği eşinin başı açık fotoğrafını çektiriyor ve gösteriyordu üstlerine. Bir de makam ilerlemesi için aday olanlar birbirini ispiyonlamaya başlıyordu; yok eşi kapalı, yok kızı; yok Kuran- ı Kerim okuyor, yok namaz kılıyor diye. Yani bunlar büyük bir suç olarak görülüyor, islami olan bunu gizliyor, ibadetini aleni yapamıyordu.

Darbe dönemi ile ilgili merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın koruması şunu söylemişti bir röportajda: Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, namazlarını makam odası ve tuvalet arasında kalan koridorda kılarmış. Özal, namaz kıldığı belli olmasın diye de odadan çıkarken ellerini yıkamış görüntüsü veriyormuş.

Ah be güzel ülkem, sen ne badirelerden geçmişsin. Bugün camilerimizin, mescitlerimizin, mabetlerimizin, cemevlerimizin, kiliselerimizin kapıları ülkemizin her köşesinde inancını yaşamak isteyen vatandaşlarımız için ardına kadar açık. Kim neye inanıyor ve ne yapmak istiyorsa onu yaşıyor ve yapıyor. Kimin kime ne zararı var ki?

Başörtülü olmak suçtu; namaz kılmak, cumaya gitmek, oruç tutmak, inançlı olmak, Müslüman’ım demek dahi.

28 Şubat ne berbattı, hatırlar mısınız? Kaç kişi başını açmak zorunda kaldı, kaç kişi işinden oldu ya da okulundan ayrılmak zorunda bırakıldı. Post modern darbeymiş “Höst!” desem!  Nasıl bir kahpelikmiş ki bu kendi değerine küfreder, milletinin kutsalıyla alay eder, insanının inanç özgürlüğünü elinden alırmış. Neyini savunurlar 28 Şubat’ ın ve benzeri darbelerin bunu asla anlamam?

Şiir okudu diye hapse atılıyordu bugünkü başkanımız. Dönemin başbakanına
küfretmeyi marifet sayan alt rütbeden zerzevatlar, bu ülkeyi İsrail ve Amerika için ateşe atıyordu.

Sivil polisler bekliyordu okul önlerinde. Başı kapalı bir öğretmen ya da öğrenci girdi mi okula  jurnalleniyordu bir üste. Eşi kapalı diye caddenin iki yanında yürüyordu üniformalılar; kendileri bir tarafta, eşleri diğer tarafta. Olmaya ki yan yana görünüp ekmek paralarından olalar!

Başörtülü diye protokolden atılıyordu şehit ninesi, askeri alana giremiyordu asker anası. Bu ülke kendi yavrusunu yiyen timsah gibi gözyaşı döküyordu. İnsanlar darbe karşıtı gazeteleri alamıyor, bu gazeteler de yazamıyordu olan biteni. Satın alınan gazeteler ve baskıdan korkan gazeteciler sesini çıkartmıyordu darbeye. Herkes kördü mazlumsa tek başınaydı.

Korku imparatorluğu sarmıştı her yeri ve bu korku; herkesin gözüne sinmiş, sözüne sirayet etmiş, özüne kadar işlemişti. Öz vatanında paryalık yapmak zorunda bırakılmıştı insanlar! Allah aşkına bu adamlar kaç paralık bir zihniyete sahipti?

Üniversite kapısından geri çevrilen kızların feryadı, gözyaşları, ahları sarıyordu yurdun dört bir yanını. Yüreklerde öfke büyüyor, dillerde lanet çoğalıyordu. Buna çanak tutan güya postmodern ve alınır satılır köşe yazarları da yok değildi. Avukatlığına soyunuyorlardı darbenin, darbe severdiler.

Darbelerdeydi ülkem, harabelerde. Sahi kimin umurundaydı?

Bir daha bu ülkenin çocukları okulundan atılmasın, işinden edilmesin, eşinden kopartılmasın, değerlerinden uzaklaştırılmasın, inancından ayrı tutulmasın! Sağıyla soluyla kimse darbe mağduru olmasın! Kimse bir sağdan, bir soldan idam ettik demesin!

Bu ülke hepimizin; inancıyla, diliyle, rengiyle, farklılığıyla. Zenginliğimiz değil mi bütün bunlar. Neden zenginliğimiz fakirliğimiz olsun ki?

28 Şubat, postal sesine âşık olan ve postal yalayanların hülyasıydı.  Bugün herkes rahat ama bunu unutmamak lazım, unutturmamak. Âkif ağzıyla seslenirsem eğer: “Rabbim bu millete bir daha darbe yüzü göstertmesin!”

kaptan

GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

Share
Published by
kaptan

Recent Posts

SILA BEBEK

Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…

7 gün ago

ÇOCUKLARDAN UZAK DURUN

Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…

1 hafta ago

NARİN

Nasıl da güzel bir ismi var. Nasıl da zarif… Nasıl da… Nutkum tutuldu. Kim ne…

3 hafta ago

KUNDAKLAR KEFEN OLURKEN

TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…

1 ay ago

TELMİH SOHBETLERİ

TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…

1 ay ago

ÖLÜ ÇOCUKLAR ÜLKESİ

Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…

2 ay ago

This website uses cookies.