Bu insanın hikayesidir. Etiyle kemiğiyle ve olanca hakikatiyle… Ve imtihanıdır insanlığın. Kimi bu imtihana yaptığı yardımlarla dahil olur, zekatını verir, sadakasını yahut fitresini… Kimi sadece oturduğu yerden cuma mesajı atarak başka hiçbir şekilde kılını kıpırdatmadan bu sürece katılır. Ahkam keserek, infaz ederek ve ezberlediği yarım yamalak hadislerle müslümanlığını yerine getirir. İftar için çocuğuna simit almaya giden kadının açlığını sofrasında eksik etmediği üç değişik yemek türüyle bastırır bu tür sözde akıl vericiler. Çünkü onun tuzu kurudur ve her konuda bilim kurulu seviyesinde donanımlıdır. En çok da bundan huzursuz oluyorum her şeyi bilenden ve her salataya maydanoz olandan…

Eşi kader mahkumu olanı mı dersiniz… Geride bir anne ve bir çocuk… Hiçbir güvence yok sadece eşin dostun yönlendirmesiyle yapılan yardımlarla hayata tutunmaya çalışan çaresiz ve bir o kadar da mahcup anneyi mi anlatayım size. Madde bağımlısı eşin bodruma kata mahkum ettiği ve üç çocukla mağdur bıraktığı annenin gözyaşını ve çaresizliğini iliklerinize kadar hissetmeyi mi haykırayım size. O annenin mahcubiyeti ve mağduriyeti klavye kahramanlığınızdan ve Müslümanlığınızdan tatbikî nasiplenmez. İşte tam da bu noktada yine tekrar ediyorum. Sofraya koyduğunuz tabakların çokluğundan ve zenginliğinden ziyade etrafınızdaki insanların yiyecek bir tabak yemeği, içecek suyu, katık edecek ekmeği var mı yok mu onun farkında olun.

Mutfağı tam takır kuru bakır olan annenin feryadını duyan yok mu? Kendilerine hayırseverler tarafından hediye edilen çamaşır makinesi ve buzdolabının başında heyecanla duran ve sevincinden gözleri yaşaran anneden bahsediyorum. Kurulum için servis gelmeden kartonu yırtıp buzdolabına hayran hayran bakan ve buna vesile olanlara hiç durmadan dua eden…

Şimdi kalkıp da sağ elin verdiğini sol el görmeyecek diyen zatlara sesleniyorum. Siz ne yaptınız? Bunları fotoğraflarla göstermedik, sağ elimize bu hayırları veren o kıymetli ve bir o kadar hakiki insanları burada belirtmedik, sol elimizle bu hayırları teslim ettiğimiz insanları da hiçbir şekilde rencide etmedik. Onların hali pürmelallerini de yazma ve anlatma ihtiyacı duydum şimdi.

Sahada olan ve gayretle iştiyakla dolaşan, yardım taşıyan o kadar güzel insanlar var ki. Bunu kendilerine dert edinmişler. Onlara karışmayın, morallerini bozmayın. Aksi ve kötü yorumlarda bulunmayın. Götürdükleri yardımları fotoğrafladılar diye de azarlamayın. Vakit iyilikleri arttırma, yayma ve insanların zor durumlarında onlara yardım eden, onların sesine kulak veren insanların da bir hayli çok olduğunu ispatlama zamanıdır. Sahadaki her kardeşimiz doğru adrese gidenlerdir. Buna şahidim tıpkı bizlerin gittiği gibi. Bizi buna aracı kılan ve yaptıkları sevaba bizleri de dahil eden o müstesna ve muhteşem insanların güzel yüreğinden öpüyorum. Bunları ifade etmek bizleri kıymetten düşürmez. Makam mevki, çıkar menfaat için yapılan yağların, edilen yalakalığın, verilen gazın ve yüze gülünen maskelerin çokça olduğu bir dönemde bırakın da bizler iyilerin, güzellerin ve gönlü zenginlerin çığırtkanı olalım.

Ahşap ve dökülen boyalarıyla sefaletin en güzel resmi gibi duran evin bahçe kapısında Hocam, dedi, millet eşime para veriyor o da parayı bize göstermiyor. Ayakkabıları yırtık üstü başı perişan olan çocuğunu göstererek, Bak çocuğun giyecek ayakkabısı yok. Abla, dedim yanımda zekatını veren arkadaşla,  şimdi sana biraz para vereceğiz bu çocuğa ayakkabı ve üst baş al, bunu kocana söyleme. Sadece yardım paketi bıraktığımızı söyle. Ve şunu da yap, al terliği eline kocan olacak o adama vur, dedim. Çaresizce güldü dediğime. Bazen bu çocukların ve annelerin suçu ne diye soruyorum kendime. İtiraz edecek derecede kendilerini ifade edemiyorlar, kocalarının eline bakmaktan ve onun her türlü hükmünü, sultasını ve sultanlığını kabul etmekten gayri bir çıkış yolları yok. İçim acıdı. Onları koruması ve onlara bakması icap edenlerin de  zihnen, kalben ve vicdanen sorgulanması gerek.

Eşi yakalandığı amansız hastalıkla mücadele ederken geride bıraktıkları da yaşam mücadelesi verene şahit olduk. Çocuk evde, siz bodrum katının camına vurun, o kapıyı açar size. Çocuk çok korkuyor bir de, Ö… diye seslenin. Ben belediyeye geldim yardım için. Allah razı olsun sizden, vesile olandan… Hiç durmadan dua eden… Kirasını mı versin bodrum katın, hastaneye mi gitsin, çocuğuna mı baksın, ekmek mi alsın? Uzar gider bu liste.

Sadece şunu söylemek istiyorum. Bir yeri idare etmeye aday olanlar –  muhtar, belediye başkanı, kaymakam, vali, vekil –   hiçbir şekilde o koltukta oturmamalı, gece gündüz dolaşmalı halkın arasında. İlaçsız, ekmeksiz, susuz biri varsa ve okunan iftar vaktinde yiyecek bir şeyi olmadığı için orucu bir şekilde devam eden insanlar yaşıyorsa o yerde onların vebalinin üzerlerine olduklarını bilmeliler.

Çalıştığı iş yerinden birikmiş olan aylıklarını almadan atılan ve beş aydan fazladır kirasını ödeyemeyen adama ağlıyordu bir kadın. Yeni fark ettik yan komşumuzdu. Perişanlar… İşte sağınıza solunuza bakın dememiz bu yüzden, aslında durumunu iyi bildiğiniz ama özünde durumları iyi olmayan nice aile var. Hem deprem hem de pandemi vurdu bu insanları. Kalp gözünüzü açın lütfen.

Konteynerde kalıyordu. Aradım size yardım getireceğiz, diye. Ben temizliğe gidiyorum akşamın sekizinde ancak dönerim girişte güvenliğe bırakırsanız alırım. Hayır, dedim, biz bu paketi ve yardım zarfını illaki sana ulaştıracağız. Gönüllü arkadaşım ertesi gün bunları kendisine bizatihi teslim ettiğinde  döndü bana teşekkür için. Ablam hiçbir şey söyleme, dedim. Ettiği dualar buna vesile olanlara yeter de artar bile.

Yaşlı bir nine ve baktığı yetimler varmış. İhtiyacı olanı nasıl duyuyor ve görüyoruz biliyor musunuz?  Bildiklerimizin dışında, değerli dostlarımız, arkadaşlarımız paylaşımlarımızı görünce onlar da bizi yönlendiriyor. Bir gözken onlarca, yüzlerce göz oluyoruz. Bakın bu paylaşımlar duyarlılığımızı da geliştiriyor. İnsanlar etrafına daha dikkatli bakmayı, onları incitmeden onlara yardım etmeyi düşünmeye başlıyor. Bizler de oraya gittiğimiz vakit ne kadar doğru yere gittiğimizi görüyoruz.

Anne babasının bakmadığı çocuğa bir babaanne bakıyordu oraya da gittik. O kadar sempatik ve akıllı  bir 12. sınıf öğrencisiydi. Ruhundaki yetimliği ve öksüzlüğü kaçamak bakışlarında yakalıyordunuz. Tertemizdi üstü, saçı taranmıştı, konuşması düzgündü. Rabbim bahtını açık etsin onun da.

Beni en çok mutlu eden şeylerden biri de şuydu. Okuldayken evine sürekli yardım götürdüğümüz bir öğrencimin- ki düze çıkmışlar çok şükür- hocam ben de bir paket aldım onu size teslim etmek istiyorum demesi oldu. Çocuklara hep şunu söylüyorum. Bugün sizin ihtiyacınız var, yardım elini uzatana itiraz etmeyin. İleride durumunuz iyi olursa siz de bunun benzerini yapın. Bize edeceğiniz teşekkür bu olur.

On beş evle başladık. İsimler bitince yeni isimler geliyordu. İsimler geldikçe de yardımlar da geliyordu. Gün bitiyordu elimizde yardım kalmıyordu ama isimler yine geliyordu. Şurada şu, burada bu var, diye. İsimler yazıldıkça, eklendikçe – ilahi bir şey olsa gerek bu –  yardımlar da geliyordu. Kaç kere yaşadım bunu. En son dün 114. paketi verdik Alpaslan hocamla. Üzerimizde hiçbir emanet kalmadı. Bir telefon numarası geldi, Buraya da uğrar mısınız, diye. Sonra başka bir isim ve adres… Geç kaldınız, dedim, Bitirdik hem yasaklar başlıyor. Alpaslan hocam, dedim, Bak  şimdi, eve yetişince bu iki aile için de yardım gelecek.  Biri vesile olacak dedim. Güldü. Eve geldim, oturdum. Saat 16.00 gibiydi. İhsan Abim aradı, yüreği derya… Kardeş, dedi, sana yardım edemedim ama şunu vermek istiyorum. Bildiğin bir aile varsa gidelim hemen, dedi. Tamam abi ,dedim, hemen giyiniyorum, çıkalım.  Dur,  o zaman ben göndereyim sen ver.  Ben gelmeyeyim, dedi. Nasıl uygun görürsen, dedim, abi. Ve o iki aileye hemen ulaştırdım emaneti.

Bunları niye anlattım biliyor musunuz? Daha nicesi var. Aklıma gelenleri bir kalemde kağıda dökmek istedim. Siz salih bir yola çıkarsanız elinizde hiçbir şey olmasa da o yolun doğruluğundan dolayı bereketi de gelir size. Verilmesi icap eden yere mutlaka o icap olan şey sizin aracılığınızla verilecektir. Belki bu İngiltere’den size katkı sağlayan bir canın yardımı olur, belki Hollanda’dan, belki  Almanya’ dan…. Belki bir öğrencinizin getirdiği paket olur, belki bir arkadaşınızın dağıttığı zekat… Belki yakın zamanda kaybettiği babası için verdiği hayır olur bu, belki de içinde adak olarak tuttuğu şeyi sizin aracılığınızla gerçekleştiren  öğrencinizin güzelliği olur. Hayra vesile olan, bu hayırların 114 aileye dolu dolu gıda kolisi olarak ve nicesine de nakdi yardım olarak ulaşmasına kaynak olan herkese çok teşekkür ediyorum. Tek tek isimlerinizi sayardım ama buna razı olmadığınızı çok iyi biliyorum. Edilen duaların sizleri illaki bulacağını, inşallah kaza ve belalardan esirgeyeceğini, kaybettiklerinize sevap olarak yazılacağını ve sizleri şu yalan, sahte ve fani dünyanın kirinden, pasından, isinden uzak tutacağını düşünüyorum ve tüm bunların olması için de naçizane olarak rabbimden niyaz ediyorum.

kaptan

Önceki İçerikGüzel işler
Sonraki İçerikTHE FATHER
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.